Gündem

Hayata ve yaşama dair ne varsa A'dan Z'ye de...
Kullanıcı avatarı
v00d00
Üye
Üye
Mesajlar: 241
Kayıt: 21 Tem 2006 00:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen v00d00 »

wolfali yazdı:bu işi operasyona götürene kadar baska çözümlerde var..
şuanda kuzey ırak kimin elektriğiyle sudan ucuza aydınlatılıyor? Türkiye..
pkk kamplarında bizim elektriklerimiz ülke içindeki fiyatinin yarısında kürt olusumlara hizmet ediyor.önce bunu kapatın bakalım barzani ve köpekleri bir daha yerli yersiz havlayabiliyormu?
buda mı yetmedi? habur sınır kapısını kapatın barzani günde ortalama 225 bin dolar zarar etsin..
hala havlamaya devammı etti? o zaman eceli gelmiş bir köpektir artık o yapılacak şeyde bellidir..

iki sümüklüye bu ülkenin adını kirlettirmeye kimsenin hakkı yok.Türkiye bu coğrafyada askeri ağırlını koydumu ortada ne it kalır ne köpek..

bu operasyon seçim münasebetiyle ileri bir tarihe ertelenmistir.ama mutlaka yapılacaktır,yapılmalıdır.
ne yazıkki günümüzün dünyasında barış kanla kazanılıyor!
askeri ağırlık mı? hangi askeri ağırlık? ne askeri ağırlığı? sen başka birinin vatanına giriyorsun.insanların vatanlarına girildiğinde neler yapabildiklerini görmek için ırağa bak, lübnana bak, filistine bak en önemlisi..!!hangi asker vatan savunması karşısında durabilir ki?
ve daha önemlisi bu askeri müdahalenin barzani laflarıyla, türkiye onuruyla alakası olduğuna kim inanır? 21. yy da işler böyle basit ve duygusal yürümüyor malesef...yoksa ordumuz bağımsızlık için incirliğe yürürdü.komediye bak!!!pkkya abd destek veriyor, dış kuvvetler destek veriyor...ulan çocuk mu kandırıyosunuz??madem destek veriyor;incirliği kapat, natodan çık, avrupa birliği ile ilişkileri kes!! bağımsızlıkçı olmak bunları gerektirir!!
eğer habur kapısı kapatılırsa bugün türkiyenin inşaat burjuvazisi de barzaniyle birlikte çöker...onların tvlar önünde atıştıklarına bakmayın.aslında kapalı kapılar ardında ne kadar çuvalla paralar dönüyo haberiniz yok...
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...

Kullanıcı avatarı
wolfali
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2544
Kayıt: 26 Oca 2006 01:00
Konum: istanbul
İletişim:

Mesaj gönderen wolfali »

v00d00 yazdı:
wolfali yazdı:bu işi operasyona götürene kadar baska çözümlerde var..
şuanda kuzey ırak kimin elektriğiyle sudan ucuza aydınlatılıyor? Türkiye..
pkk kamplarında bizim elektriklerimiz ülke içindeki fiyatinin yarısında kürt olusumlara hizmet ediyor.önce bunu kapatın bakalım barzani ve köpekleri bir daha yerli yersiz havlayabiliyormu?
buda mı yetmedi? habur sınır kapısını kapatın barzani günde ortalama 225 bin dolar zarar etsin..
hala havlamaya devammı etti? o zaman eceli gelmiş bir köpektir artık o yapılacak şeyde bellidir..

iki sümüklüye bu ülkenin adını kirlettirmeye kimsenin hakkı yok.Türkiye bu coğrafyada askeri ağırlını koydumu ortada ne it kalır ne köpek..

bu operasyon seçim münasebetiyle ileri bir tarihe ertelenmistir.ama mutlaka yapılacaktır,yapılmalıdır.
ne yazıkki günümüzün dünyasında barış kanla kazanılıyor!
askeri ağırlık mı? hangi askeri ağırlık? ne askeri ağırlığı? sen başka birinin vatanına giriyorsun.insanların vatanlarına girildiğinde neler yapabildiklerini görmek için ırağa bak, lübnana bak, filistine bak en önemlisi..!!hangi asker vatan savunması karşısında durabilir ki?
ve daha önemlisi bu askeri müdahalenin barzani laflarıyla, türkiye onuruyla alakası olduğuna kim inanır? 21. yy da işler böyle basit ve duygusal yürümüyor malesef...yoksa ordumuz bağımsızlık için incirliğe yürürdü.komediye bak!!!pkkya abd destek veriyor, dış kuvvetler destek veriyor...ulan çocuk mu kandırıyosunuz??madem destek veriyor;incirliği kapat, natodan çık, avrupa birliği ile ilişkileri kes!! bağımsızlıkçı olmak bunları gerektirir!!
eğer habur kapısı kapatılırsa bugün türkiyenin inşaat burjuvazisi de barzaniyle birlikte çöker...onların tvlar önünde atıştıklarına bakmayın.aslında kapalı kapılar ardında ne kadar çuvalla paralar dönüyo haberiniz yok...
ne vatanmı? duyamadım? ırak bir vatan öylemi? vay anasını!
gördük vatanını savunan amerikan askerlerini alkıslarla karsılayan vatan sever ıraklıları! ırak suan binbir parçaya bölünmüs kardes kardesi vuruyor,kürt olusumlar devletlerini kuruyor ve orası hala bir vatan öylemi?
hadi vatan diyelim.biz onların vatanı diye müdahale edemeyeceğiz,onlar bizim vatanımızda hergün bir askerimizi şehit edecek.hergün bu milletin içini kan ağlatacak öylemi? vay be,adaletini sevdiğimin dünyasına bak!
bu ülkede askerimi sehit eden pezevenkleri yağla,balla besleyen şerefsizleri bu millet er yada geç cezalandırır! vatansa vatan topraksa toprak kansa kan!
artık işin resmen boku çıktı.oraya bir müdahale farz oldu.
Dünyanın en güçlü kara ordularından birini karsılarına almadan önce düsünselerdi o çok sevdikleri vatanlarını!
Dünya döner,geçer zaman; hiçbirşey kalmaz ardında...

Kullanıcı avatarı
v00d00
Üye
Üye
Mesajlar: 241
Kayıt: 21 Tem 2006 00:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen v00d00 »

ırak bir vatan mı diye sorman çok acayip...
"Dünyanın en güçlü kara ordularından biri" daha kendi topraklarını asıl düşmanlara karşı savunamamış burası da fazlasıyla acayip...hatta bile isteye "müttefik! müttefik!" diye vermiş katillere halkın topraklarını...
bugün seni atılan bombalarla şunlarla bunlarla nasıl doldurmuşsalar(ki açıkçası fazla dolmuşsun)o halk ta hergün dolduruluyor...bugün faşizme faşistlikle cevap verilerek hiç bir barış sağlanamamıştır...özellikle o faşizmi kendi faşizmimiz doğurmuşken böyle bişeyin beklenmesi imkansız...kusura bakma ama gerçekten çok saf düşünceler bunlar.duygusallık akıyor.sanki öyle bir burjuvaziye sahibiz ki askerlerimiz ölüyor diye ağlıyor, soydaşlarını korumak için giriyor ırağa...birileri öldüğü için ağlasalardı fabrikalarında hergün ölen işçiler için ağlarlardı.bu ülkeyi tüsiad, müsiad gibi kurumlar yönetir.o tüsiadda oturduğu yerden ahkam kesen, süt banyosundan halka seslenen adamlar mehmetçik için tek damla yaş dökmezler.malesef bugünkü dünyada savaşların nedenleri dediğin şeyler kadar basit değil...neyse bu konu üzerine çok konuştuk
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...

Kullanıcı avatarı
wolfali
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2544
Kayıt: 26 Oca 2006 01:00
Konum: istanbul
İletişim:

Mesaj gönderen wolfali »

v00d00 yazdı:ırak bir vatan mı diye sorman çok acayip...
"Dünyanın en güçlü kara ordularından biri" daha kendi topraklarını asıl düşmanlara karşı savunamamış burası da fazlasıyla acayip...hatta bile isteye "müttefik! müttefik!" diye vermiş katillere halkın topraklarını...
bugün seni atılan bombalarla şunlarla bunlarla nasıl doldurmuşsalar(ki açıkçası fazla dolmuşsun)o halk ta hergün dolduruluyor...bugün faşizme faşistlikle cevap verilerek hiç bir barış sağlanamamıştır...özellikle o faşizmi kendi faşizmimiz doğurmuşken böyle bişeyin beklenmesi imkansız...kusura bakma ama gerçekten çok saf düşünceler bunlar.duygusallık akıyor.sanki öyle bir burjuvaziye sahibiz ki askerlerimiz ölüyor diye ağlıyor, soydaşlarını korumak için giriyor ırağa...birileri öldüğü için ağlasalardı fabrikalarında hergün ölen işçiler için ağlarlardı.bu ülkeyi tüsiad, müsiad gibi kurumlar yönetir.o tüsiadda oturduğu yerden ahkam kesen, süt banyosundan halka seslenen adamlar mehmetçik için tek damla yaş dökmezler.malesef bugünkü dünyada savaşların nedenleri dediğin şeyler kadar basit değil...neyse bu konu üzerine çok konuştuk
bu konuda sana oldukça katılıyorum.taa ki biryere kadar.Tsk dünya'nın en donanımlı ordularından biri kabul edilir.ama içerdeki esas düşmana karşı bişey yapamaz,yaptırmazlar.yaptıracak bir politika izlenirse bu ülkede yapar elbet.
ayrıca ben dolmus,doldurulmus falan da değilim.ha dolmustan kastın hergün tv'lerde şerefsizce öldürülmüs askerlere üzülmekten,sinirlenmekten kaynaklanan bir öfkeyse..evet doldum hemde çok doldum artık!
Dünya döner,geçer zaman; hiçbirşey kalmaz ardında...

Kullanıcı avatarı
simsiyah_85
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1610
Kayıt: 02 Ağu 2006 00:00
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen simsiyah_85 »

bu gün hi_fi_girlümün baharımın doğum günü..
nice mutlu senelere canım arkadaşım..
:yahoo :yu :yahoo :dance

Resim
hayat farkında mısın, anlıyor musun durumu? beni yendiğin an kaybettin sen bu oyunu!

Kullanıcı avatarı
hi_fi_girl
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 769
Kayıt: 08 Eki 2006 00:00

Mesaj gönderen hi_fi_girl »

simsiyah_85 yazdı:bu gün hi_fi_girlümün baharımın doğum günü..
nice mutlu senelere canım arkadaşım..
:yahoo :yu :yahoo :dance

Resim
ya utandırorsunuz beni kuzum (: teşekkürler canımın içi

Kullanıcı avatarı
houseofholy
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 905
Kayıt: 04 Oca 2007 01:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen houseofholy »

v00d00 yazdı:ırak bir vatan mı diye sorman çok acayip...
"Dünyanın en güçlü kara ordularından biri" daha kendi topraklarını asıl düşmanlara karşı savunamamış burası da fazlasıyla acayip...hatta bile isteye "müttefik! müttefik!" diye vermiş katillere halkın topraklarını...
bugün seni atılan bombalarla şunlarla bunlarla nasıl doldurmuşsalar(ki açıkçası fazla dolmuşsun)o halk ta hergün dolduruluyor...bugün faşizme faşistlikle cevap verilerek hiç bir barış sağlanamamıştır...özellikle o faşizmi kendi faşizmimiz doğurmuşken böyle bişeyin beklenmesi imkansız...kusura bakma ama gerçekten çok saf düşünceler bunlar.duygusallık akıyor.sanki öyle bir burjuvaziye sahibiz ki askerlerimiz ölüyor diye ağlıyor, soydaşlarını korumak için giriyor ırağa...birileri öldüğü için ağlasalardı fabrikalarında hergün ölen işçiler için ağlarlardı.bu ülkeyi tüsiad, müsiad gibi kurumlar yönetir.o tüsiadda oturduğu yerden ahkam kesen, süt banyosundan halka seslenen adamlar mehmetçik için tek damla yaş dökmezler.malesef bugünkü dünyada savaşların nedenleri dediğin şeyler kadar basit değil...neyse bu konu üzerine çok konuştuk
bu konu üzerinde günlerdir neden tartışıyoruz? tartışırken amacımız bu ülke tehditlerden nasıl kurtulur, nasıl tam bağımsız olur ve ülkede birlik nasıl sağlanır diye değil mi.. bu konuda farklı yaklaşımlar olacaktır. imf nin, ab nin, natonun, birleşmiş milletlerin, abd nin bağımsızlığımız önünde engel olduğunu elbette biliyoruz. biz zaten bunlara karşıyız. ama sorun ülkeyi yönetenlerin hep abd de eğitim görmüş ve onlar tarafından desteklenen siyasetçiler olması..onlar başımızdayken bu kurumlara nasıl hayır diyebiliriz ki. koreye, afganistana, lübnana asker yollayan da, incirliği abd ye pazarlayan da, çiftçinin elindeki malın çöpe gitmesine sebep olup aynı malı ithal eden de, küçük esnafı yok edip sadece büyük sermaye sahiplerine yaşama fırsatı veren de aynı siyasetçiler.. bu konuda hemfikiriz sanırım..
ancak bu memleket kurtulacaksa bu sadece işçi sınıfıyla olmaz. şu sınıf söyleminden sıkıldım artık. burjuva tabir ettiğiniz kesim dışında tüm halk bu politikalar altında eziliyor, sadce işçiler değil.
herşey onun içinde, o herşeyin dışında..

jonnathan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 3812
Kayıt: 19 Eki 2003 00:00
Konum: izmir
İletişim:

Mesaj gönderen jonnathan »

v00d00 yazdı:
jonnathan yazdı:Dediğin çözümü gerçekleştirmek o kadar kolay mı peki? İzin verirler mi?
kimseden izin alıcağımız yok ki...
fransız devriminde duvarlarda yazan bi yazıyı hatırl;"onlar siz diz üstü çöktüğünüz için büyük görünmekteler; AYAĞA KALKIN!"
yani anlatmaya çalıştığım, bugün o "izin verirler mi?" diye sorduğun insanlar biz izin verdiğimiz için bu haldeler...bir fabrika işçi üretmediği sürece bir hiçtir.ve fabrika kapitalizmin bel kemiği, burjuvazinin ekmek tenkesidir.ama fabrikayı da işçi yapar, üretimi de,burjuvanın oturduğu villayı da...yapmamız gereken ürettiğimiz şeylere bizim diyebilmek...ve onları geri almak.bunun basitliği inanmaktan geçiyo.işçi sınıfının, emekçi ordusunun büyüklüğü tartışılmaz bir gerçek...sadece işçi sınıfının harekete geçirilmesi gerekiyor.benim burda yaptığım,aydınların gazetelerde,insanların meydanlarda yaptığı da budur...bunu yapmak her ilerici, yurtsever gencin boynunun borcudur...ülkemizin işbirlikçi, hain bir sınıfı var...ve birde yurtsever sınıfı...tarafı çabuk seçmek gerekiyor...
Globalizmin bu kadar ilerlediği bir dünyada kusura bakma ama ben herşeyin o kadar kolay olduğuna inanmıyorum. Kabul etsekte etmesekte ekonomimiz tamamen dışa bağımlı. En ufak ambargodan çok kötü etkileniyoruz. Ülke içinde ayaklansak dahi -ki bu Türkiye de bana göre imkansız- ekonomik anlamda belimizi doğrultamayız. Hele ki dedğim gibi bir ambargo durumunda. Dış borcumuzun ne kadar olduğunu hatırlatmaya gerek yok herhalde...
sleeping with the earth my dying bride

r1g0r
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1449
Kayıt: 08 May 2006 00:00
Konum: Namibya
İletişim:

Mesaj gönderen r1g0r »

Öyle basit değil zaten. AKP'ye atıp tutuyoruz tamam ama 15 milyon kadar insanı temsilen orada olduklarını unutmayın. Bu seçimde de en az o kadar oy alacaklar. 15 milyon kişiyi karşımıza almış oluruz öyle bir durumda. Bir bütün olmamız gerekirken bölünmek için yeni yeni sebepler doğuyor, doğduruluyor maalesef.

Kullanıcı avatarı
kindmonster
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1115
Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen kindmonster »

1 haftadır yoktum.özledim burayı valla.bundan sonra uslu uslu durcam burda.insan kaybedince anlıyor değerini.
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..

Kullanıcı avatarı
issirganotununissirmiyani
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1106
Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
Konum: nereye

Mesaj gönderen issirganotununissirmiyani »

s.a abi nasılsın evet yoksun özlettin kendini
issirganotununissirmiyani ''değişim başladı anı yaşa'' vodafone gibi oldu behh

Kullanıcı avatarı
v00d00
Üye
Üye
Mesajlar: 241
Kayıt: 21 Tem 2006 00:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen v00d00 »

houseofholy yazdı:
v00d00 yazdı:ırak bir vatan mı diye sorman çok acayip...
"Dünyanın en güçlü kara ordularından biri" daha kendi topraklarını asıl düşmanlara karşı savunamamış burası da fazlasıyla acayip...hatta bile isteye "müttefik! müttefik!" diye vermiş katillere halkın topraklarını...
bugün seni atılan bombalarla şunlarla bunlarla nasıl doldurmuşsalar(ki açıkçası fazla dolmuşsun)o halk ta hergün dolduruluyor...bugün faşizme faşistlikle cevap verilerek hiç bir barış sağlanamamıştır...özellikle o faşizmi kendi faşizmimiz doğurmuşken böyle bişeyin beklenmesi imkansız...kusura bakma ama gerçekten çok saf düşünceler bunlar.duygusallık akıyor.sanki öyle bir burjuvaziye sahibiz ki askerlerimiz ölüyor diye ağlıyor, soydaşlarını korumak için giriyor ırağa...birileri öldüğü için ağlasalardı fabrikalarında hergün ölen işçiler için ağlarlardı.bu ülkeyi tüsiad, müsiad gibi kurumlar yönetir.o tüsiadda oturduğu yerden ahkam kesen, süt banyosundan halka seslenen adamlar mehmetçik için tek damla yaş dökmezler.malesef bugünkü dünyada savaşların nedenleri dediğin şeyler kadar basit değil...neyse bu konu üzerine çok konuştuk
bu konu üzerinde günlerdir neden tartışıyoruz? tartışırken amacımız bu ülke tehditlerden nasıl kurtulur, nasıl tam bağımsız olur ve ülkede birlik nasıl sağlanır diye değil mi.. bu konuda farklı yaklaşımlar olacaktır. imf nin, ab nin, natonun, birleşmiş milletlerin, abd nin bağımsızlığımız önünde engel olduğunu elbette biliyoruz. biz zaten bunlara karşıyız. ama sorun ülkeyi yönetenlerin hep abd de eğitim görmüş ve onlar tarafından desteklenen siyasetçiler olması..onlar başımızdayken bu kurumlara nasıl hayır diyebiliriz ki. koreye, afganistana, lübnana asker yollayan da, incirliği abd ye pazarlayan da, çiftçinin elindeki malın çöpe gitmesine sebep olup aynı malı ithal eden de, küçük esnafı yok edip sadece büyük sermaye sahiplerine yaşama fırsatı veren de aynı siyasetçiler.. bu konuda hemfikiriz sanırım..
ancak bu memleket kurtulacaksa bu sadece işçi sınıfıyla olmaz. şu sınıf söyleminden sıkıldım artık. burjuva tabir ettiğiniz kesim dışında tüm halk bu politikalar altında eziliyor, sadce işçiler değil.
şu işçi lafına taktın.çalıştığı iş üzerinden,yani emeğini satıp para alan herkes işçidir,emekçidir.bu lafa niye takıldın anlamadım.bide küçük burjuva diye tabir edilen serbest meslek insanlar vardır.onlar büyük burjuva olmaya eğilimlidirler ama olamadıkları sürece emekçiden çok fazla farkları yoktur.işçi derken sadece kol işçisi mi anlıyosun acaba?

jonnathan türkiye de olmaz diyosun ama bugün küba gayet iyi ayakta...neden kübayı örnek verdim?çünkü küba küçük bi ülke.bizden çok daha az kaynağı var.ve abdnin ambargolarına yıllardır direniyor.bugün kübada eğitim,sağlık ve kültürel hizmetler bi çok kapitalist ülkeden çok daha ileri düzeyde...
buna izin verilmemesi diye bişiy yok.hatta bu laf bi yerde alçak bi laf oluyo.özgürlüğümüz için birilerinden izin alıyorsak zaten özgür değiliz.eğer sorun amerikancı hükümetlerse halkımız bu hükümetleri bi şekilde devirecektir.bu bilinç de gökten zembille inmez.ancak ve ancak halkı bu bilince ulaşanlar örgütleyebilir.bknz:venezuela,bolivya...

işçi sınıfı tabiri üzerinde de biraz daha düşünmeniz gerekli.yani bugün dünyadaki savaşların hepsi çeşitli kapitalist paylaşımlar için yapılan savaşlardır.herhangi bir yerdeki herhangi bir sermayenin kendi kabına sığamaması sonucunda diğer ülkelerin pazarlarından öyle veya böyle pay kapmak istemesiyle çıkar.dolayısıyla sermaye birikiminden savaş çıktığını söyleyebiliriz.
peki sermayeyi büyüten nedir?sermaye kar la büyür ve büyümek zorundadır da...ama büyüdüğü yere dikkat edin.sermaye sahibi bir ürüne bir fiyat biçer.bu biçilen fiyat ne kadar düşük olursa rekabette o kadar öne geçilir.ve işçinin ücreti ne kadar düşük olursa sermayenin ettiği kar da artar.burda anlatmaya çalıştığım sermayenin ve ücretli işçinin çıkarları zıttır.bunun yanında sermayeyi büyüten de işçidir.sermayenin büyüme şartı işçilere bağlıysa ve tüm dünyadaki zulümler,katliamlar,savaşlar sermaye ve onun sınıfı burjuvaziden çıkıyorsa o zaman onu yaratan sınıfın yani işçi sınıfının onu devirmesi gerekir...
umarım yine işçi sınıfı lafına takılmazsın.sadece inşaat işçileri değil.bir ücret karşılığında emeğini satarak geçinen herkes işçidir...

ha bide küçük bi not:kübada sosyalizm iktidara geldiğinde yabancı devletlerle yapılan tüm anlaşmalar feshedilmiştir.daha önceki hükümetlerin yaptığı tüm borçlar ödenmemiştir.ve ödenmiyeceği diğer ülkelere bildirilmiştir.zaten yapılan borçlar o kadar komik borçlardır ki...borçlardan sadece sermaye sınıfı nemalanmaktayken tüm alınan borçlar halka ödetilmeye çalışılmaktadır.halka bu borçları ödetmeye çalışanlar halkın iktidarıyla ülkeyi terkettiklerinde(acaba kimlerin uçak gemileriyle kaçacaklar vatansever dostlarımız)tabi ki halkımız bu borçları ödemiyecek.anlaşmaları yapanlar ödesin.zaten dünyanın en zenginleri sıralamasında ilk yüzde 20 kişi varmış galiba türk.işte onlar nası o kadar zengin oldular acaba bu ülkede sürekli işsizlik artarken...anlatmasınlar...ödesinler...
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...

Kullanıcı avatarı
kindmonster
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1115
Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen kindmonster »

issirganotununissirmiyani yazdı:s.a abi nasılsın evet yoksun özlettin kendini
a.s. kardeşim.tşk iyiyim.bende özledim seni yav :-D işyerinde son 1 hafta çok yoğundu.bağlanamadım.ama artık burdayım :013
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..

Kullanıcı avatarı
v00d00
Üye
Üye
Mesajlar: 241
Kayıt: 21 Tem 2006 00:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen v00d00 »

15-16 Haziran 1970: Sahnede işçiler var
15-16 Haziran 1970'te onbinlerce işçi fabrikalarından çıkıp yürüdü. Türkiye işçi sınıfının gücüne ve varlığına ilişkin hem dostlarının hem de düşmanlarının kafasındaki sorular ortadan kalktı.

HABER MERKEZİ Bundan 37 yıl önce, 15 Haziran 1970’te İstanbul ve Kocaeli’nde 100'ü aşkın fabrikadan yaklaşık 80 bin işçi, sınıf sendikalarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir yasanın Meclis’te kabul edilmesinin ardından yürüyüşe geçmişlerdi. İşçiler, DİSK’in önünü kesmek ve sendikal alanda inisiyatifi Türk-İş’in eline vermek için çıkarılan yasaya karşı tarihi bir direnç örgütlediler.

Kısa sürede bir kalkışmaya dönüşen ve yüz binleri kucaklayan eylemler, işçi sınıfının siyasetteki varlığını ve yerini bir daha unutturmamacasına ortaya koydu


Amaç DİSK’i etkisizleştirmekti
Mücadeleci tutumları nedeniyle Türk-İş’ten atılan beş sendika tarafından 1967 yılında kurulan DİSK, kuruluş bildirgesinde amacının "sadece işçilerin ekonomik çıkarlarını gözetmek değil, ülkenin ekonomik, sosyal ve politik gündeminde tabanın söz ve karar sahibi olmasını sağlamak" olduğunu belirtmişti. Henüz kuruluşunda sermayenin tepkisini çeken DİSK, kuruluşundan kısa bir süre sonra üye sayısı yüz binlerle anılmaya başlayınca, birçok engelleme çabasıyla karşılaşmaya başladı. Bu çabaların son halkası ise AP ve CHP’nin ortaklaşa hazırladığı “274 Sayılı Sendikalar Yasası" ve "275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası"nda değişiklik öngören tasarının meclis gündemine getirilmesi oldu.


Dönemin Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç, "İşçilere sınıf şuuru değil, milli şuur yararlıdır" diyordu. Amaç, ilerici bir konfederasyon olan DİSK'in ortadan kaldırılması, işçilerin devlet konfederasyonu olan Türk-İş'e kaydırılması, işçi yurtseverliğinin milliyetçilikle ikame edilmesiydi. 11 Mayıs'ta Türk-İş'in 8. Genel Kurulu'nda konuşan AP'li Çalışma Bakanı ve eski Türk-İş yöneticisi Seyfi Öztürk, kendinden emin bir şekilde şunları söylüyordu: "Yakında DİSK'in çanına ot tıkanacak!"


On binler ayağa kalktı
15 Haziran Pazartesi sabahı, DİSK Yürütme Kurulu üyelerinin hiç beklemediği bir olay gerçekleşti. AEG-Eti, Aksan, Arçelik, Auer, Aygaz, Bürosan, Çelik Endüstrisi, Çelik Hâlât, Chrysler, Cibali Tekel Kutu, Demirel Kollektif Şirketi, Derby Plastik, Devlet Malzeme Ofisi, EAS Akü, Elektro-Metal, Esaş, Eternit, Gıslavet, Gazal, Grundig, Haymak, Hoover, Koruma Tarım İlaçları, Magirus, Makine-Tarım, Mutlu Akü, Otosan, Philips, Profilo, Rabak, Singer, Simko, Simso, Sungurlar Kazan, Şakir Zümre, Türk Demir-Döküm, Türk-Kablo, Türkeli, Uzel Traktör ve diğer işyerlerindeki işçiler, saat 9-10 sularında iş bıraktılar.

İşçiler, iş kıyafetleri ve ellerinde çeşitli pankartlarla caddeleri doldurdu. Ardından işçiler, İzmit'te iki ve İstanbul'da dört ayrı koldan yürüyüşe geçtiler, barikatları aştılar. İşçilerin bu kalkışmasıyla Türkiye’nin iki büyük kentinde yaşam durdu. Türk-İş’e üye çok sayıda işçinin de DİSK’i savunmak üzere direnişe katılması, eyleme rengini veren sınıf bilincinin önemli bir göstergesiydi.

16 Haziran’da direniş büyüyerek devam etti. Taksim’e doğru çeşitli kollardan yürüyenlerin sayısı 150 bini aştı. Yollarda barikatlar kurulmuş, köprü ve vapurlar iptal edilmişti. Kadıköy yakınlarında işçilerin üzerine ateş açılması sonucu üç işçi hayatını kaybetti.

Sıkıyönetim ilan edildi
İşçi sınıfının bu kararlı direnişine karşı devlet ise hızlı ve sert önlemler adımlar aldı. İlk olarak, İstanbul ve Kocaeli'de sıkıyönetim ilan edilerek sokağa çıkma yasağı konuldu. Sıkıyönetim Komutanlığı’na ise, Birinci Ordu Komutanı Kemal Atalay getirildi. Sıkıyönetim ilk iş olarak, aralarında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Genel Sekreter Kemal Sülker ve Maden-İş Yürütme Kurulu üyelerinin de bulunduğu 130 kişiyi gözaltına aldı.

İstanbul ve Kocaeli'nde başlatılan işçi avı ile fabrikalar, askeri birliklerce kuşatıldı. Çoğu işçi gözaltına alınırken, altı bine yakın işçi işten çıkarıldı. Bu arada, Türk-İş de boş durmadı ve yayınladığı bildiriyle 15-16 Haziran olaylarını kınadı. Tüm bu baskılara rağmen, direnişi izleyen günlerde özellikle DİSK’in örgütlü olduğu işyerlerinde iş yavaşlatma ve üretimi durdurma gibi eylemler devam etti.

Sıkıyönetimin ilanı sonrasında İstanbul'da iki ayrı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi kuruldu. 3 aylık sıkıyönetim boyunca, gerek 15-16 Haziran olayları ile ilgili olarak, gerekse sıkıyönetim içerisinde meydana gelen olaylardan dolayı, çoğunluğu işçi ve öğrencilerden oluşan 260 kişi hakkında 69 dava açıldı. Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri'nce verilen cezalardan en ağırı, 1 yıl hapis oldu. DİSK yöneticileri ise, üç aylık tutukluluktan sonra özgürlüklerine kavuştu.


CHP: Mecburen duracağız...
Eylemlerin ardından, son onaylama merci olan Senato'nun gündemine gelen yasa tasarıları, CHP'nin tavrını "yapılmak istenen değişikliklerin gerçekte olumlu bir amaca yönelmiş olduğu, ancak bazı eleştiriler üzerinde durulması gerektiği" şeklinde değiştirmesi sonucunda yeniden görüşülmek üzere, 24 Temmuz tarihinde tekrar Meclis’e gönderildi. Ancak tasarı, 29 Temmuz tarihinde senatonun üzerinde yaptığı değişikliklerle bir kez daha kabul edilerek yasalaştı. Buna karşı TİP, tasarının veto edilmesi için ihtarda bulundu; ancak olumlu bir sonuç alamadı. DİSK ise, Cumhurbaşkanı Sunay tarafından yasanın onaylandığı 6 Ağustos'u "kara gün" ilan etti.

22 Ağustos 1970 tarih ve 13577 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kanun değişikliği tasarısı yürürlüğe girdi. Kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuran TİP ve CHP'nin iptal istemleri haklı bulundu. Anayasa Mahkemesi, 9 Şubat 1971 tarihinde yasayı iptal etti. Bu tarihinden bir ay sonra, 12 Mart 1971'de, ordu tarafından muhtıra verildi. Muhtıra ile birlikte, 1961 Anayasası ve diğer yasalarda değişiklik ve kısıtlama süreci başlarken, tutuklama ve yargılamalarla işçiler ve sol sindirilmeye çalışıldı.


İşçi sınıfının onur günleri
15-16 Haziran eylemlerinde, işçi sınıfının kırıp dökme, yağmalama ve benzeri en ufak bir olaya bile karışmaması, kent merkezlerine doğru yürümesi, birbiriyle buluşmayı hedeflemesi, birçok yerde sessiz destek alması, önüne gelen tanklı askeri birlikleri, toplum polislerini kolayca geçmesi, polisler ve askerler arasında kafa karışıklıkları yaratabilmesi, DİSK üyesi işçilerle birlikte Türk-İş üyesi işçilerin de yoğun bir şekilde eylemlere katılması 15-16 Haziran’ı önceki işçi eylemlerinden farklı kıldı. 15-16 Haziran, kapsamı ve niteliği itibariyle en büyük, en militan; tarihsel ve siyasal sonuçlarıyla en önemli işçi eylemi olarak Türkiye işçi sınıfı tarihine bir doruk noktasına olarak yazılmıştır.

www.sol.org.tr
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...

bad-dua
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 909
Kayıt: 08 Haz 2006 00:00
Konum: izmir

Mesaj gönderen bad-dua »

v00d00 yazdı:15-16 Haziran 1970: Sahnede işçiler var
15-16 Haziran 1970'te onbinlerce işçi fabrikalarından çıkıp yürüdü. Türkiye işçi sınıfının gücüne ve varlığına ilişkin hem dostlarının hem de düşmanlarının kafasındaki sorular ortadan kalktı.

HABER MERKEZİ Bundan 37 yıl önce, 15 Haziran 1970’te İstanbul ve Kocaeli’nde 100'ü aşkın fabrikadan yaklaşık 80 bin işçi, sınıf sendikalarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir yasanın Meclis’te kabul edilmesinin ardından yürüyüşe geçmişlerdi. İşçiler, DİSK’in önünü kesmek ve sendikal alanda inisiyatifi Türk-İş’in eline vermek için çıkarılan yasaya karşı tarihi bir direnç örgütlediler.

Kısa sürede bir kalkışmaya dönüşen ve yüz binleri kucaklayan eylemler, işçi sınıfının siyasetteki varlığını ve yerini bir daha unutturmamacasına ortaya koydu


Amaç DİSK’i etkisizleştirmekti
Mücadeleci tutumları nedeniyle Türk-İş’ten atılan beş sendika tarafından 1967 yılında kurulan DİSK, kuruluş bildirgesinde amacının "sadece işçilerin ekonomik çıkarlarını gözetmek değil, ülkenin ekonomik, sosyal ve politik gündeminde tabanın söz ve karar sahibi olmasını sağlamak" olduğunu belirtmişti. Henüz kuruluşunda sermayenin tepkisini çeken DİSK, kuruluşundan kısa bir süre sonra üye sayısı yüz binlerle anılmaya başlayınca, birçok engelleme çabasıyla karşılaşmaya başladı. Bu çabaların son halkası ise AP ve CHP’nin ortaklaşa hazırladığı “274 Sayılı Sendikalar Yasası" ve "275 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası"nda değişiklik öngören tasarının meclis gündemine getirilmesi oldu.


Dönemin Türk-İş Genel Başkanı Halil Tunç, "İşçilere sınıf şuuru değil, milli şuur yararlıdır" diyordu. Amaç, ilerici bir konfederasyon olan DİSK'in ortadan kaldırılması, işçilerin devlet konfederasyonu olan Türk-İş'e kaydırılması, işçi yurtseverliğinin milliyetçilikle ikame edilmesiydi. 11 Mayıs'ta Türk-İş'in 8. Genel Kurulu'nda konuşan AP'li Çalışma Bakanı ve eski Türk-İş yöneticisi Seyfi Öztürk, kendinden emin bir şekilde şunları söylüyordu: "Yakında DİSK'in çanına ot tıkanacak!"


On binler ayağa kalktı
15 Haziran Pazartesi sabahı, DİSK Yürütme Kurulu üyelerinin hiç beklemediği bir olay gerçekleşti. AEG-Eti, Aksan, Arçelik, Auer, Aygaz, Bürosan, Çelik Endüstrisi, Çelik Hâlât, Chrysler, Cibali Tekel Kutu, Demirel Kollektif Şirketi, Derby Plastik, Devlet Malzeme Ofisi, EAS Akü, Elektro-Metal, Esaş, Eternit, Gıslavet, Gazal, Grundig, Haymak, Hoover, Koruma Tarım İlaçları, Magirus, Makine-Tarım, Mutlu Akü, Otosan, Philips, Profilo, Rabak, Singer, Simko, Simso, Sungurlar Kazan, Şakir Zümre, Türk Demir-Döküm, Türk-Kablo, Türkeli, Uzel Traktör ve diğer işyerlerindeki işçiler, saat 9-10 sularında iş bıraktılar.

İşçiler, iş kıyafetleri ve ellerinde çeşitli pankartlarla caddeleri doldurdu. Ardından işçiler, İzmit'te iki ve İstanbul'da dört ayrı koldan yürüyüşe geçtiler, barikatları aştılar. İşçilerin bu kalkışmasıyla Türkiye’nin iki büyük kentinde yaşam durdu. Türk-İş’e üye çok sayıda işçinin de DİSK’i savunmak üzere direnişe katılması, eyleme rengini veren sınıf bilincinin önemli bir göstergesiydi.

16 Haziran’da direniş büyüyerek devam etti. Taksim’e doğru çeşitli kollardan yürüyenlerin sayısı 150 bini aştı. Yollarda barikatlar kurulmuş, köprü ve vapurlar iptal edilmişti. Kadıköy yakınlarında işçilerin üzerine ateş açılması sonucu üç işçi hayatını kaybetti.

Sıkıyönetim ilan edildi
İşçi sınıfının bu kararlı direnişine karşı devlet ise hızlı ve sert önlemler adımlar aldı. İlk olarak, İstanbul ve Kocaeli'de sıkıyönetim ilan edilerek sokağa çıkma yasağı konuldu. Sıkıyönetim Komutanlığı’na ise, Birinci Ordu Komutanı Kemal Atalay getirildi. Sıkıyönetim ilk iş olarak, aralarında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Genel Sekreter Kemal Sülker ve Maden-İş Yürütme Kurulu üyelerinin de bulunduğu 130 kişiyi gözaltına aldı.

İstanbul ve Kocaeli'nde başlatılan işçi avı ile fabrikalar, askeri birliklerce kuşatıldı. Çoğu işçi gözaltına alınırken, altı bine yakın işçi işten çıkarıldı. Bu arada, Türk-İş de boş durmadı ve yayınladığı bildiriyle 15-16 Haziran olaylarını kınadı. Tüm bu baskılara rağmen, direnişi izleyen günlerde özellikle DİSK’in örgütlü olduğu işyerlerinde iş yavaşlatma ve üretimi durdurma gibi eylemler devam etti.

Sıkıyönetimin ilanı sonrasında İstanbul'da iki ayrı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi kuruldu. 3 aylık sıkıyönetim boyunca, gerek 15-16 Haziran olayları ile ilgili olarak, gerekse sıkıyönetim içerisinde meydana gelen olaylardan dolayı, çoğunluğu işçi ve öğrencilerden oluşan 260 kişi hakkında 69 dava açıldı. Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri'nce verilen cezalardan en ağırı, 1 yıl hapis oldu. DİSK yöneticileri ise, üç aylık tutukluluktan sonra özgürlüklerine kavuştu.


CHP: Mecburen duracağız...
Eylemlerin ardından, son onaylama merci olan Senato'nun gündemine gelen yasa tasarıları, CHP'nin tavrını "yapılmak istenen değişikliklerin gerçekte olumlu bir amaca yönelmiş olduğu, ancak bazı eleştiriler üzerinde durulması gerektiği" şeklinde değiştirmesi sonucunda yeniden görüşülmek üzere, 24 Temmuz tarihinde tekrar Meclis’e gönderildi. Ancak tasarı, 29 Temmuz tarihinde senatonun üzerinde yaptığı değişikliklerle bir kez daha kabul edilerek yasalaştı. Buna karşı TİP, tasarının veto edilmesi için ihtarda bulundu; ancak olumlu bir sonuç alamadı. DİSK ise, Cumhurbaşkanı Sunay tarafından yasanın onaylandığı 6 Ağustos'u "kara gün" ilan etti.

22 Ağustos 1970 tarih ve 13577 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan kanun değişikliği tasarısı yürürlüğe girdi. Kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuran TİP ve CHP'nin iptal istemleri haklı bulundu. Anayasa Mahkemesi, 9 Şubat 1971 tarihinde yasayı iptal etti. Bu tarihinden bir ay sonra, 12 Mart 1971'de, ordu tarafından muhtıra verildi. Muhtıra ile birlikte, 1961 Anayasası ve diğer yasalarda değişiklik ve kısıtlama süreci başlarken, tutuklama ve yargılamalarla işçiler ve sol sindirilmeye çalışıldı.


İşçi sınıfının onur günleri
15-16 Haziran eylemlerinde, işçi sınıfının kırıp dökme, yağmalama ve benzeri en ufak bir olaya bile karışmaması, kent merkezlerine doğru yürümesi, birbiriyle buluşmayı hedeflemesi, birçok yerde sessiz destek alması, önüne gelen tanklı askeri birlikleri, toplum polislerini kolayca geçmesi, polisler ve askerler arasında kafa karışıklıkları yaratabilmesi, DİSK üyesi işçilerle birlikte Türk-İş üyesi işçilerin de yoğun bir şekilde eylemlere katılması 15-16 Haziran’ı önceki işçi eylemlerinden farklı kıldı. 15-16 Haziran, kapsamı ve niteliği itibariyle en büyük, en militan; tarihsel ve siyasal sonuçlarıyla en önemli işçi eylemi olarak Türkiye işçi sınıfı tarihine bir doruk noktasına olarak yazılmıştır.

www.sol.org.tr
Bu eylem aslında örnek olmuştur bir çok sendika hareketine. biraz olsun anlamışlardır insanlar.kitlesel hareketin ve boyun eğmemenin kazancını.

jonnathan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 3812
Kayıt: 19 Eki 2003 00:00
Konum: izmir
İletişim:

Mesaj gönderen jonnathan »

v00d00 yazdı:jonnathan türkiye de olmaz diyosun ama bugün küba gayet iyi ayakta...neden kübayı örnek verdim?çünkü küba küçük bi ülke.bizden çok daha az kaynağı var.ve abdnin ambargolarına yıllardır direniyor.bugün kübada eğitim,sağlık ve kültürel hizmetler bi çok kapitalist ülkeden çok daha ileri düzeyde...
buna izin verilmemesi diye bişiy yok.hatta bu laf bi yerde alçak bi laf oluyo.özgürlüğümüz için birilerinden izin alıyorsak zaten özgür değiliz.eğer sorun amerikancı hükümetlerse halkımız bu hükümetleri bi şekilde devirecektir.bu bilinç de gökten zembille inmez.ancak ve ancak halkı bu bilince ulaşanlar örgütleyebilir.bknz:venezuela,bolivya...
Küba küçük bir ülke olduğu için bakmak zorunda olduğu boğazda az. Ve kitlesel bir harakete geçme ihtimalleri daha yüksek. Bugün doğuda sola nasıl bakıldığı ortada. Kaldı ki bu dedikleri gerçekleştirebilecek bir siyasi güçte yok benim bildiğim. Ya da o insanları bilgilendirecek bir kurum. Bugün dışta özgür olmadığımız çok açık, bu ister alçak ister yüksek bir laf olsun böyle. Halkımız bir şekilde devirecektir diyorsun ama ne yazık ki ben o kadar umutlu olamıyorum bu konuda.
sleeping with the earth my dying bride

Kullanıcı avatarı
issirganotununissirmiyani
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1106
Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
Konum: nereye

Mesaj gönderen issirganotununissirmiyani »

işte seçim yaklaşırken benim millet vekili adayım

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=wyCI_-h1150[/youtube]
issirganotununissirmiyani ''değişim başladı anı yaşa'' vodafone gibi oldu behh

Kullanıcı avatarı
kindmonster
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1115
Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen kindmonster »

Burda gündem dolu yine.ama şu 1 haftalık ayrılıktan sonra kendi kendime söz verdim.polemiğe girmek yok.zaten seçimlerde herşey belli olcak.herkese iyi günler.
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..

bad-dua
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 909
Kayıt: 08 Haz 2006 00:00
Konum: izmir

Mesaj gönderen bad-dua »

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=FyKpf2bmngo[/youtube]

hayranım bu insanların zekasına.

Kullanıcı avatarı
v00d00
Üye
Üye
Mesajlar: 241
Kayıt: 21 Tem 2006 00:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen v00d00 »

jonnathan yazdı:
v00d00 yazdı:jonnathan türkiye de olmaz diyosun ama bugün küba gayet iyi ayakta...neden kübayı örnek verdim?çünkü küba küçük bi ülke.bizden çok daha az kaynağı var.ve abdnin ambargolarına yıllardır direniyor.bugün kübada eğitim,sağlık ve kültürel hizmetler bi çok kapitalist ülkeden çok daha ileri düzeyde...
buna izin verilmemesi diye bişiy yok.hatta bu laf bi yerde alçak bi laf oluyo.özgürlüğümüz için birilerinden izin alıyorsak zaten özgür değiliz.eğer sorun amerikancı hükümetlerse halkımız bu hükümetleri bi şekilde devirecektir.bu bilinç de gökten zembille inmez.ancak ve ancak halkı bu bilince ulaşanlar örgütleyebilir.bknz:venezuela,bolivya...
Küba küçük bir ülke olduğu için bakmak zorunda olduğu boğazda az. Ve kitlesel bir harakete geçme ihtimalleri daha yüksek. Bugün doğuda sola nasıl bakıldığı ortada. Kaldı ki bu dedikleri gerçekleştirebilecek bir siyasi güçte yok benim bildiğim. Ya da o insanları bilgilendirecek bir kurum. Bugün dışta özgür olmadığımız çok açık, bu ister alçak ister yüksek bir laf olsun böyle. Halkımız bir şekilde devirecektir diyorsun ama ne yazık ki ben o kadar umutlu olamıyorum bu konuda.
ya tamam da komik olan ilk sosyalist ülkenin türkiyenin 20 katı daha büyük ve en az 15 katı daha çok nüfusa sahip olması...bknz:sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği...
doğu da sola,komünizme hep kötü baktılar.ama denizler dağa çıktığında köylüler onlara yemek verdi,yatacak yer verdi.onları yiğit yaptı,aslan yaptı gözlerinde...doğuyu o noktaya denizler kendi elleriyle getirdiler.daha öncesine baktığınız zaman ağaların yanında şeyhler var,pislik götürüyor gericilik götürüyor doğuyu...ama doğuda 1970te taştan topraktan solcu türediyse bunu yapan denizlerdir.biz niye yapamıyalım?
kolay değil.orasında haklısın.ama zaten o yüzden arkamıza işçi sınıfını alıyoruz.15-16 haziran da işçiler bağdat caddesinden geçerken bizim "milli" burjuvazimiz, "vatansever" burjuvazimiz korkusundan ne yapacağını şaşırmış."aha devrim oluyor" diyerek yatağından fırladığı gibi o çok sevdiği vatanından kaçmak için havaalanlarına koşturmuş.vip uçağına oturup beklemeye başlamış.ama daha önce hiç vip görmeyen hatta tek kişilik koltuk görmeyip bir mal gibi kargo uçaklarıyla taşınan işçileri dışarda haklarını,özgürlüklerini arıyolardı o bunları yaparken...ve bu da kanıttır burjuvazinin bir işçi devriminden nasıl ölümüne korktuğuna...
marxın komünist parti manifestosunda yazdığı gibi "varsın burjuvazi işçilerin komünist devriminden ölümüne korksun, işçilerin kaybedecekleri zincirlerinden başka bişeyleri yok!!"...
siyasi bir güç var...ve bugün diskte,tmmobda,ttb de,tdb de,kesk te,doğu da batı da, kürtte türkte örgütlenen bi güç...en önemlisi seçimlere en çok işçi adayla giren parti...neyse bilen bilir...bilmeyen de duyacaktır
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...

Kullanıcı avatarı
angel_of_the_hell
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2175
Kayıt: 18 Mar 2005 01:00
Konum: olmayı asla istemediim yerden..

Mesaj gönderen angel_of_the_hell »

walla.. gündemde.. 5-6 saat sonra sarımsaklıya doğru yola çıkma olayım var.. herkese ii tatiller.. :006 gerçi ordanda gircem nete ama.. çok sık olmayacak.. malum para meselesi.. :-D
***Derdin varsa $arap olayım...*** Düğün, ni$an, sünnet ve bilumum kutlamalar için itinayla albüm yapılır.. ula$mak isteyenler bana ula$cak bi yol bulsunlar.. =)
{Minno$um.. Pamuktun, bulut oldun..}

Karga
Site ve Forum Yöneticisi
Site ve Forum Yöneticisi
Mesajlar: 90
Kayıt: 01 Oca 1970 03:00
Konum: İzmir
İletişim:

Mesaj gönderen Karga »

v00d00 yazdı:
jonnathan yazdı:
v00d00 yazdı:jonnathan türkiye de olmaz diyosun ama bugün küba gayet iyi ayakta...neden kübayı örnek verdim?çünkü küba küçük bi ülke.bizden çok daha az kaynağı var.ve abdnin ambargolarına yıllardır direniyor.bugün kübada eğitim,sağlık ve kültürel hizmetler bi çok kapitalist ülkeden çok daha ileri düzeyde...
buna izin verilmemesi diye bişiy yok.hatta bu laf bi yerde alçak bi laf oluyo.özgürlüğümüz için birilerinden izin alıyorsak zaten özgür değiliz.eğer sorun amerikancı hükümetlerse halkımız bu hükümetleri bi şekilde devirecektir.bu bilinç de gökten zembille inmez.ancak ve ancak halkı bu bilince ulaşanlar örgütleyebilir.bknz:venezuela,bolivya...
Küba küçük bir ülke olduğu için bakmak zorunda olduğu boğazda az. Ve kitlesel bir harakete geçme ihtimalleri daha yüksek. Bugün doğuda sola nasıl bakıldığı ortada. Kaldı ki bu dedikleri gerçekleştirebilecek bir siyasi güçte yok benim bildiğim. Ya da o insanları bilgilendirecek bir kurum. Bugün dışta özgür olmadığımız çok açık, bu ister alçak ister yüksek bir laf olsun böyle. Halkımız bir şekilde devirecektir diyorsun ama ne yazık ki ben o kadar umutlu olamıyorum bu konuda.
ya tamam da komik olan ilk sosyalist ülkenin türkiyenin 20 katı daha büyük ve en az 15 katı daha çok nüfusa sahip olması...bknz:sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği...
doğu da sola,komünizme hep kötü baktılar.ama denizler dağa çıktığında köylüler onlara yemek verdi,yatacak yer verdi.onları yiğit yaptı,aslan yaptı gözlerinde...doğuyu o noktaya denizler kendi elleriyle getirdiler.daha öncesine baktığınız zaman ağaların yanında şeyhler var,pislik götürüyor gericilik götürüyor doğuyu...ama doğuda 1970te taştan topraktan solcu türediyse bunu yapan denizlerdir.biz niye yapamıyalım?
kolay değil.orasında haklısın.ama zaten o yüzden arkamıza işçi sınıfını alıyoruz.15-16 haziran da işçiler bağdat caddesinden geçerken bizim "milli" burjuvazimiz, "vatansever" burjuvazimiz korkusundan ne yapacağını şaşırmış."aha devrim oluyor" diyerek yatağından fırladığı gibi o çok sevdiği vatanından kaçmak için havaalanlarına koşturmuş.vip uçağına oturup beklemeye başlamış.ama daha önce hiç vip görmeyen hatta tek kişilik koltuk görmeyip bir mal gibi kargo uçaklarıyla taşınan işçileri dışarda haklarını,özgürlüklerini arıyolardı o bunları yaparken...ve bu da kanıttır burjuvazinin bir işçi devriminden nasıl ölümüne korktuğuna...
marxın komünist parti manifestosunda yazdığı gibi "varsın burjuvazi işçilerin komünist devriminden ölümüne korksun, işçilerin kaybedecekleri zincirlerinden başka bişeyleri yok!!"...
siyasi bir güç var...ve bugün diskte,tmmobda,ttb de,tdb de,kesk te,doğu da batı da, kürtte türkte örgütlenen bi güç...en önemlisi seçimlere en çok işçi adayla giren parti...neyse bilen bilir...bilmeyen de duyacaktır
SSCB çöktü be kardeş ! Adamlar dünyaya kafa tutarken çöktüler, senin burada dış borcun, ihracat açığın bok gibiyken devrimden, komünistlikten bahsediyorsun. Rus kadınlar gelip burada kendilerin satıp, para kazanıyorlar.

Bu ülkede devrim yapabilecek bir güç olsaydı 2000-2002 yıllarında haklı bile yanına alıp, yapardı ki yapamadılar. O dönemde devrim olmadıysa bir daha da devrim filan olmaz bu ülkede. Ne askeri ne de emekçi...

Bırak devrimi, demokrasi gelsin öpte başına koy...
En son Karga tarafından 18 Haz 2007 11:20 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Kim,O Kim Deme...Benim,Ben...Öyle Bir Ben ki, Baştan Sona Sen...!

Resim

Kullanıcı avatarı
kindmonster
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1115
Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen kindmonster »

bu hafta hayırlısıyla bitsin.izine ayrılcam.kafayı dinlicem....
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..

Kullanıcı avatarı
kindmonster
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1115
Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
İletişim:

Mesaj gönderen kindmonster »

Tunceli'de saldırı 18 Haziran 2007


Ferit DEMİR/TUNCELİ, (DHA)

TUNCELİ kent merkezinde yoldan geçen askeri araca teröristler tarafından ateş açıldı. Araçta bulunan 2 asker yaralanırken, güvenlik güçleri geniş çaplı operasyon başlattı.


Olay bugün saat 15.00 sıralarında, kentin İnönü Mahallesi’nde meydana geldi. Yoldan geçen askeri araca teröristler tarafından ateş açıldı.İlk ateş sırasında 2 asker yaralanırken, araçtaki diğer askerler de teröristlere ateş açtı. Kısa süren çatışmanın ardından teröristler mahalleyi terkedip kırsal kesime kaçarken, bölgeye takviye birlikler gönderilerek geniş çaplı operasyon başlatıldı.

Tunceli Devlet Hastanesi’nde tedaviye alınan yaralı askerler için belediye hoparlöründen kan anonsları yapıldı. Askerlerden birinin durumunun ağır olduğu belirtildi.
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..

Kullanıcı avatarı
wolfali
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2544
Kayıt: 26 Oca 2006 01:00
Konum: istanbul
İletişim:

Mesaj gönderen wolfali »

ayrıca seçim öncesi siyaset arenasında acaip işler oluyor..
önümüzdeki mecliste chp-mhp koalisyonu iyice şekillenmeye başladı.
en son devlet bahçeli kendisine sorular:''başbakan sizin için baykalla aynı ağzı konusuyor dedi.bu konu hakkındaki yorumunuz nedir?'' şeklindeki soruya :''Allah'a şükür barzaniyle-bushla aynı ağzı konusmuyorum'' diyerek hem erdoğana ağır bir laf koymus oldu hemde olası chp koalisyonuna karsı olmadığının sinyalini verdi..
vay be akp sen nelere gebeymissin!
Dünya döner,geçer zaman; hiçbirşey kalmaz ardında...

Cevapla