Türkiye'de nükleer santral istiyor muyuz?

Hayata ve yaşama dair ne varsa A'dan Z'ye de...

Sinop'a nükleer santral yapılmalı mı?

Evet
15
31%
Hayır
33
69%
 
Toplam oy: 48

Kullanıcı avatarı
psagor
Üye
Üye
Mesajlar: 15
Kayıt: 05 Kas 2006 01:00

alakasızız ama olsun direnmek benden

Mesaj gönderen psagor »

http://www.milliyet.com.tr/2004/11/15/siyaset/asiy.html

al bakalım linki aç yada burdan oku...




Greenpeace Akdeniz Ofisi sorumluları Dökmecibaşı ve Gürbüz:
Aliağa'da 25 yıldır denetim yapılmıyor

Banu Dökmecibaşı ve Özgür Gürbüz, "İş olsun da, ne olursa olsun, kanser olmaya razıyız diyenler var. Hükümetler değişiyor ama çevre politikası değişmiyor" diyor

SOHBET ODASI
DERYA SAZAK


Türkiye'de Akkuyu Nükleer Santralı projesiyle başlayan 'Yeşil Barış' hareketinin geçmişini anlatabilir misiniz? Dökmecibaşı: Greenpeace, dünyada 30 yıldır varlığını sürdüren bir çevre ve barış hareketi. 101 ülkede destekçisi var. Balina ve fok avcılığına karşı kampanyaları da çok başarılı oldu. Şu anda 24 ulusal ve 4 bölgesel ofisi var.

MV / Ulla 2000 tarihinde İspanya'dan bir termik santralın baca küllerini Cezayir'e götürürken, İskenderun Limanı'na gelmiş, zehirli yüküyle 4 yıl bekletildikten sonra göz göre göre nasıl batırıldı? Sorumluluk kimde?
Dökmecibaşı: İspanya'nın hatası büyük. Yalan beyan var. Gemi İspanya'dan çıkarken kömür tozu deniyor. Geminin zehirli atıkla Türkiye'ye gelişi, uluslararası hukuka aykırı. İskenderun'daki sorumluluk ise Mavi Denizcilik acentesine ait.

Greenpeace nasıl devreye girdi?
Dökmecibaşı: Geminin yükü konusunda bize ihbar geldi. 30 gün içerisinde fark edilseydi, İspanya'nın geri alma sorumluluğu vardı. Süreyi geçirdiler. Biz İskenderun Limanı'nda eylem yapmasaydık, zehirli atıktan kimsenin haberi olmayacaktı. Ayrıca İspanyol hükümetine de başvurduk. Onlar da külü taşıyan firmayı mahkemeye verdiler. Davalar 1.5 yıldan fazla sürdü. İspanya, tam zehirli atığı almayı kabul etti. Mavi Denizcilik İskenderun'daki gemiye haciz koydurdu. Gemi çürümeye başladı, 2003 yılında bilirkişi raporu çıktı, 'Ulla batıyor' diye. Atığın derhal tahliyesi istendi. Haciz, 2004 Haziranı'nda çözüldü.

Gemideki atığın denizin dibinden çekilmesi 1.5 milyon doları bulacak. Bu masrafı kim ödeyecek?
Dökmecibaşı: Belli değil, Lafarge firmasıyla Türk hükümeti arasındaki görüşmelerde anlaşma sağlandığı belirtiliyor.

Batışına göz yumuldu
Hayalet geminin batışına göz yumuldu.
İspanya'ya gemiyi gönderemez miydik?
Dökmecibaşı: Tabii ki gönderebilirdik. Ancak karasularının güvenliği her ülkenin kendisine aittir. Gemideki zehirli atık öğrenildikten sonra güvenli bir yere çekilebilirdi. Basel Anlaşması ihlal edildi. Battı.

MV / Ulla'nın batış serüvenini Avrupa Parlamentosu'na götürdünüz mü? Türkiye, hep siyasi yönden tartıya çıktı. Çevre konusunda benzer duyarlılık niye gösterilmiyor, İspanya üzerinde baskı uygulandı mı?
Dökmecibaşı: Evet, Belçika'da Greenpeace'in AB temsilciliği var. İspanyol heyetinin MV / Ulla ile ilgili Türkiye'ye geldiği hafta, Avrupa Parlamentosu'nda 40 dakikalık özel oturum yapıldı. AB, çifte standartlı. Çevreyi korumaya dönük yatırımların ekonomik maliyeti yüksek. İşte o yüzden MV / Ulla skandalında yaşandığı gibi Avrupalı firmalar, kendi ülkelerinde bertaraf etmek için para harcayacaklarına, atıkları Türkiye, Cezayir, Mısır, Pakistan gibi ülkelere göndermeyi çok daha ucuz ve kolay buluyor.

AB çifte standartlı
İskenderun Körfezi'ndeki kirlenme riski balıkçıları da vurdu.
Dökmecibaşı: Liman nedeniyle Körfez'in içinde balık avlamak yasak, fakat o çevre orkinos yumurtlama bölgesi. Aynı zamanda karides yatağı.

İstanbul'daki Yeşiller Partisi toplantısında İskenderun'da batan gemiyi gündeme getirdiniz mi?
Gürbüz: Evet, toplantıda bir konuşma yaptım ve MV / Ulla skandalını gündeme getirdim. Çifte standardı orada da görüyorsunuz. AB'de yükselen çevre standartları 2 şeye yol açıyor. İşi daralan firmalar, Asya'da nükleer santral yapımına yöneldiler. Almanya, kendi topraklarında artık kömür santralı kurmuyor. Başbakan Schröder, Tayyip Erdoğan ile Adana Yumurtalık'ta kömürle çalışan santral açıyor. Sonra ülkesinde 'temiz enerji' konferansına katılıp, yenilenebilir enerji kaynaklarını tüm dünyada harekete geçirme çağrısında bulunuyor.
Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmeli, mevzuatını geliştirerek Avrupa'nın atık çöplüğü olmaktan kurtulmalıdır.

Tarımda da kirlenme yaygın. Hormonlu ve bozuk genli gıdalar nedeniyle kanserde artıştan söz ediliyor.
Dökmecibaşı: Greenpeace olarak Türkiye'de toksik maddeler ile gemi sökümü kampanyası sürdürüyoruz. Genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili bir kampanya başlatmayı da hep istedik ama bütçemiz yok. İnsan sağlığını tehdit eden sorunun gündemde kalmasını sağlamaya çalışıyoruz. Greenpeace, geçen yıl genetiği değiştirilmiş soya ile ilgili bir kampanya yaptı. Bu yıl da pirinç üzerine yürütüyor. Genetik mühendislik firmaları Çin'e girmek üzereler. Bu demektir ki, bütün dünyaya yayılacak.

Sakıncası nedir?
Dökmecibaşı: Genetik mühendisliğinin klonlamaya kadar giden bir etik yanı var, bir yandan da tarım alanına baktığınızda çok hızlı ilerleyen, temiz sahaları da bozan bir yöntem. Türkiye'nin de yakın geçmişe dek bir tarım ülkesi olma özelliğiyle genetik bozulmaya karşı önlem alması şart. Türkiye'de genetikle ilgili olarak sadece ithal tohum yasak. Genetiği değiştirilmiş tohum ithal edemezsiniz. Tarım Bakanlığı'na göre, Türkiye'de genetiği değiştirilmiş ürün yetiştirmeye de izin verilmiyor.

Hükümetler hep aynı...

İsrail'den hibrit tohum ithal ediliyor. Seralardaki hormonlu domates, sebzeler o yüzden mi?
Dökmecibaşı: Çiftçinin en doğal hakkı aslında, bir sonraki yıla tohumluk ayırabilmektir. Ürününden tohumluk ayırır ki, devam ettirsin üretimini, halbuki hibrit tohumda böyle bir imkanınız yok, o tekrar ürün vermiyor. Tohumluk ayıramıyor çiftçi, mecburen o firmaya bağımlı kalıyor. İsrail olayı bu. Genetiği değiştirilmiş ürünlerde de aynı sürece girilecek. Çiftçi, üretimi artacak diye kandırılacak. Böylece ucuz tohum alsa da uzun vadede toprağı öldüren bir yöntem. Bizim geleneksel tarımımız her yıl başka ürün ekme, toprağı nadasa bırakmaya dayanır. Bunlar ortadan kalkıyor.

Kazançlı gözüküyor!
Dökmecibaşı: Uzun vadede, tohum ve ilaç fiyatlarıyla zararlı çıkacak. Genetiği değiştirilmiş ürünlere özgü ilaçlama yapmalısınız. Hatta daha kötüsünü yaptı genetik mühendisliği firmaları, 'terminatör ürün' denilen, toprağı da kodlayan bir sistem geliştirdiler. Mesela genleri değiştirilmiş mısır üretiyorsunuz, bir sonraki yıl hem tohumu alıyorsunuz hem de firmanın adamları gelip o kodlamayı, şifrelemeyi çözecek bir ilaç kullanıyorlar ve toprak tekrar ürün verebilir hale getiriliyor. Onu yapmadığınız takdirde, mesela siz tohumu başka yerden aldınız, mümkün değil yetiştiremezsiniz. İthal edilen ürünlerin doğru dürüst denetimi yok.

Greenpeace marjinal bir örgüt değil, bu kampanyaların hepsi çok ciddi.
Dökmecibaşı: Türkiye'de şöyle bir eksiklik var: İnsanlar bu tür bedelleri ödemeye hazır hissediyorlar kendilerini. Yani endüstriyel kirlilikten kanser olmayı gelişme adına kabul ediyorlar! Aliağa'da bunu yaşadık. Sanayi kirliliğinin en yoğun olduğu bölgede, akşam 7.00'den sonra yürüyemezsiniz, göz gözü görmez. Aliağa'nın köylerinde inanılmaz bir sefalet var çünkü, bırakın tarım yapmayı, bahçelerinde çiçek bile yetişmiyor. Ben orada kirliliğin tehlikesini anlatırken, 'Kanser olmaya razıyız, yeter ki iş versinler' diyen köylüler gördüm. Gemi sökümü için, doğudan geçici işçi getiriyorlar; sigortasız, sağlık güvencesi olmaksınız Aliağa'da çalıştırıyorlar.

TCK'da çevreyi kirleten sanayi kuruluşları, belediye başkanları hapse girer gerekçesiyle imtiyaz tanındı. 2.5 yıl kapsam dışı kaldılar.
Dökmecibaşı: Bunlar hiç inandırıcı değil. Amaç, kamuoyunu uyutmak. Aliağa'daki tesislerin yüzde 60'ı ruhsatsız çalışıyor. 25 yıldır doğru dürüst denetim bile yapılamamış. 2.5 yılda mı yapılacak? Bunun seçim yatırımı olduğu o kadar belli ki. Cezaları erteliyorsunuz, çünkü 2007'de genel seçim var. Hükümetler değişiyor ama çevre politikası değişmiyor. Yatağan'da insanlar zehir soluyor, 35 bin hektarlık zeytin ağacı kurudu.

30 milyar euro lazım

Çevre Bakanı Osman Pepe, AB'nin istediği çevre yatırımları için 15 milyar euro gerektiğinden söz etti.
Gürbüz: Daha fazla, 30 milyar euro'luk bir yardım gerekiyor.
Dökmecibaşı: AB uyum yasaları çerçevesinde şu anda çevreyle ilgili yönetmeliklerde değişiklikler yapılıyor. Tehlikeli atıklar konusunda yeni yöntemler öneriliyor. Firmalar artık yakma tesisi için pazar bulamıyor, 2010'dan sonra düzenli depolama alanı kuramayacaklar. Çünkü çöpleri gömerek yeraltı sularını kirletiyorsunuz. Avrupa'da şimdi atık azaltımı teşvik ediliyor. Son çare, yakma ve depolama.

AB'nin çevre ve temizlik kriterleri, henüz Türkiye'de geçerli değil diyebilir miyiz?
Gürbüz: AB'ye girmeden önce hayata geçmeyecek gibi gözüküyor. 15 sene sonra AB'ye tam üye olduk, diyelim. Avrupa, Kyoto hedeflerine en iyi uyan ülkeler topluluğu. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyor. Türkiye olarak 9 ay önce açtığınız termik santralı 15 yıl sonra ne yapacaksınız? Henüz Kyoto'yu imzalamasa da (1994'te İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf oldu.) Türkiye'nin bunlara hazırlanması gerekiyor. 1.5 milyar dolara kurduğunuz termik santralın ömrü 30 - 40 yıl, Avrupa bu teknolojiyi terk ediyor. Kömür santralınızı 10 - 15 yıl sonra kapatmak zorunda kalacaksınız. Türkiye, AB'ye girince inanılmaz bir ekonomik sorunla karşılaşabilir. O nedenle şimdiden temiz enerjiye geçmeli.

Akkuyu'nun 'raporu' yok

Nükleer de riskli diyorsunuz.
Gürbüz: Akkuyu Nükleer Santralı için bütçeye yeni ödenek konulacakmış. Akkuyu'nun hala ÇED raporu yok, Avrupa'da bunun hayalini bile kuramazsınız. Üstelik deprem bölgesi, maliyeti çok daha yüksek olur. Kilovat saat başına 2 - 3 cent'ten bahsediliyor, Japonya'daki en iyi örnekler 7.2 cent. Almanya, her sene bir nükleer santrala eşit rüzgar gücü ekliyor.

Rüzgâr enerjisi önemli
Türkiye'de alternatif enerjiye geçiş mümkün mü?
Gürbüz: Elektrik İşleri Etüt İdaresi'nin hesaplarına göre, 88 bin megavatlık rüzgâr potansiyeli var. Ege kıyıları, Gelibolu, Bozcaada, Çeşme, Bodrum, Datça, Trakya, Güneydoğu'da Mardin rüzgâr enerjisi üretmeye elverişli yöreler. Ayrıca jeotermal enerjide Türkiye dünyanın 7. büyük kaynağı ama elektrik üretmiyor. 60 bin konut ısıtılıyor.
Güneş ortalaması da yüksek: 7.2 saat. Türkiye'de binlerce yazlık ev 3 aydan fazla kullanılmıyor. 9 ay boş, kimse yaşamıyor. Avrupa'da şimdi çifte sayaç diye bir uygulama var, örneğin güneş panellerinden enerji üretiyorsunuz, kullandığınızdan fazlaysa ana şebekeye veriyorsunuz. Türkiye'de yazlık bölgelerde güneş enerjisine geçilirse, hem yazlık faturalarını öderler hem de elektrik üretiminden para kazanırlar.

Nükleer enerji pazarlığına ne diyorsunuz, AB ile müzakerelere başlama karşılığı Fransa'ya ihale verilmesi...
Gürbüz: Yeşiller toplantısında, nükleer santralın AB'ye girişte bir rüşvet aracı olarak kullanılmayacağı açıkça belirtildi. Yeşiller grubu buna izin vermeyecek. Güneş enerjisinde Türkiye bölgesinde lider olabilir.



KİMDİR?

Banu Dökmecibaşı: Greenpeace Akdeniz, Toksik Maddeler Kampanyası Sorumlusu. Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü mezunu. 2000 yılından bu yana Greenpeace'te görev yapıyor.
Özgür Gürbüz: Greenpeace Akdeniz, Enerji Kampanyası Sorumlusu. 9 Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Oxford Brooks Üniversitesi'nden mastırı var. 2004 yazından bu yana Greenpeace'te görev yapıyor.

motorhead
Üye
Üye
Mesajlar: 124
Kayıt: 04 Ağu 2006 00:00
Konum: İzmir - balçova

Mesaj gönderen motorhead »

Hayııır...!!!!!

Türkiye kendine yetebilir ( eğer birgün sömürge olmaktan kurtulursa )
i dont know why but i hate this fucking life

Kullanıcı avatarı
psagor
Üye
Üye
Mesajlar: 15
Kayıt: 05 Kas 2006 01:00

işte gözbebeğiniz gençler

Mesaj gönderen psagor »

Bazı nükleer santral kazaları:
1952 Chalk River deneme reaktörü çekirdek erimesi
1957 Windscale/İngiltere Askeri amaçlı reaktörde yangın, 1.5x10 Bq radyasyon kaçağı
1958 Vinca/Yugoslavya deneme reaktörü çekirdeğinin aşırı ısınması, 6 bilim insanı radyasyona maruz kaldı, 1'i öldü
1961 SL 1, İDAHO FALLS/ABD Askeri deneme reaktörü infilak etti, 3 işçi öldü
1966 Enrico Fermi/ABD deneme reaktörü kısmi çekirdek erimesi
1969 Lucens/İsviçre deneme reaktörü kısmi çekirdek erimesi
1972 Fürgassen/Almanya 640 MW kaynar sulu reaktörde bir yüksek basınç sübabının çalışmaması, radyoaktif buhar kaçağı
1975 Tsuruga-1/Japonya 340 MW kaynar su reaktörü bir boru hattında kırık. 37 işçi radyasyona maruz kaldı
1975 Leningrad-1/Sovyetler Birliği 380 basınçlı-su soğutmalı reaktörde kısmi çekirdek erimesi
1977 Bohunice A-1/Slocakya 100 MW gaz soğutmalı reaktörde çekirdeğin aşırı ısınması, radyasyon sızıntısı
1978 Brunsbüttel/Almanya 770 MW kaynar su reaktöründe bir buhar hattının
kopması, radyasyon sızıntısı
1979 Three Miles İsland/USA 880MW basınçlı su reaktörü çekirdek erimesi, iyot-131 kaçağı
1986 Çernobil 4/Ukrayna 1000 MW basınçlı su soğutmalı grafit reaktörü güç infilakı, yangın-yakıtının yüzde 70'i dünyaya yayıldı
1987 Trawsfynydd/İngiltere 200 MW gaz soğutmalı reaktör yangını
1991 Mihama-2 Japonya 500 MW basınçlı su reaktörü bir boru hattının kopması ile radyoaktif buhar kaçağı
1992 Sosnovy Bor/Rusya 1000 MW basınçlı su soğutmalı reaktörün bir yakıt elemanı kanalının kopması.

Kullanıcı avatarı
Edmond
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1617
Kayıt: 01 Nis 2006 00:00

Mesaj gönderen Edmond »

bir gün illaki nükleer santral yapılacak.kaçınılmaz olana hazırlıklı olmak gerekli.buradaki asıl türkiye nin hangi noktasına yapılacağıdır?yani sinop lu vatandaşlarımız kalkıp; kardeşim bizim yaşadığımız yere yapmayın.gidin urfa ya , kırşehir e yapın diyebilirler.yeterli altyapı olmalıdır.

Kullanıcı avatarı
orphanedland_x
Üye
Üye
Mesajlar: 198
Kayıt: 01 Şub 2006 01:00
Konum: ne idüğü belirsiz biyer

Mesaj gönderen orphanedland_x »

yapmamaları gelecek nesiller icin cok daha ii olur
kendimi düsünüyosam namerdim walla :-D
6 Hafta önceki düşüncelerimi hala daha sürdürmemi bekliyorlar...Eğer öyle olursa kölesi olmaz mıyım düşüncemin...

Kullanıcı avatarı
psagor
Üye
Üye
Mesajlar: 15
Kayıt: 05 Kas 2006 01:00

karıştırmayalım oyuna gelmeyelim

Mesaj gönderen psagor »

son günlerde can evimizden vurmaya başladı küresel kraliyet
iranda nükleer silah var
sizde üretin
bölgede çatışma ve savaş çıkarıp silah satmak en büyük amaçları
90lardaki gibi savaş yok zaten artık
adamlar zarar etti
ama şu unutulmamalıki
nükleer enerji santralleriyle
nükleer silah fabrikaları birbiriyle ilişkisizdir
nükleer reaktör kurunca peşine nükleer silah da kurabiliriz demek değildir
teknolojileri mekanikleri bambaşkadır
bu tip laf söyleyenlere tek sözümüz var
ÖĞRENDE GEL kanıtla yaniiii

Kullanıcı avatarı
psagor
Üye
Üye
Mesajlar: 15
Kayıt: 05 Kas 2006 01:00

yapmayın arkadaslar

Mesaj gönderen psagor »

bu kadar önemli bi konu demek
herkese ilgisinden dolayı teşekkurler :(

Kullanıcı avatarı
SleeplessSoul
Üye
Üye
Mesajlar: 136
Kayıt: 10 Ara 2006 01:00
Konum: ·!¦[· KAYIP ·]¦!· *Bulabilene Aşkolsun..*
İletişim:

Mesaj gönderen SleeplessSoul »

Bir de şu açıdan bakmak lazım arkadaşlar.Türkiye kullandığı enerjinin büyük bir kısmını özel sektöründen alıyor.Yakın zaman önce büyük bir elektrik kesintisi olmuştu.Nedeni ise sonradan ortaya çıktı; Rusya doğalgaza zam yapınca,bu enerji üreten özel sektör,sattıkları enerjinin fiyatını yükseltmek için hükümeti sıkıştırıyor.Hükümet kabul etmeyince şartel indiriyorlar.Böyle olunca hükümet kabul ediyor..
Bizimkiler hazır da varolan santralleri özelleştirsinler aa paron özelleştirme mi dedim SATSINLAR!
Satılık düşler sokağından geçiyorum,ellerimde hayallerim..Sıkıca kavramışım..Korkuyorum..


Siyah8 - Bas Gitar
. www.Siyah8.com .

Kullanıcı avatarı
kamze
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 362
Kayıt: 05 Eki 2006 00:00
Konum: izMirR

Mesaj gönderen kamze »

veronique yazdı:
jonnathan yazdı:cevreye olumsuz etkileri kacınılmaz ancak kafama takılan bir olay var.Nukleer santraller nasıl oluyorda Fransa'da da kullanılıyor.Oysa ki Fransızlar fazlasıyla duyarlı bir millet(en azından kendi toprak ve vatandaslarına karsı).
eger nukleer santrallerin bakımı iyi yapılırsa ve sızıntı onlenirse(santral yeni tutulursa) etkisi cok fazla olmuyor. eger cernobil gibi olay ihmal edilirse ancak felakete yola acıyor. turkiyede secim oncesiydi secim sonrasıydı kim yaptırdı derken buyun ihtimalle santraller yıkımı yol acacaktır ve cevreyi kirletecektir.
oysa fransada sadece gocmenlerin yasadıgı bolgelere yakın(fransa sadece kendi vatandaslarına duyarlı) ve sehir dısında gayet bakımlı santraller acarak hem cevreye hem de "fransız"lara zarar vermeden isi idare edebiliyor.
ki ben de bisim ülkemisde bakımının iyi yapılıp ihmal edilmeyeceğine inanamıorum kim ne derse desin.. hiç gerek yok türkiyede böle bişeye..bedelini çok ağır öderis ama geç olur..
pencere önü çiçeği

r1g0r
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1449
Kayıt: 08 May 2006 00:00
Konum: Namibya
İletişim:

Mesaj gönderen r1g0r »

Bilinmesi gereken birkaç şey var

1- Nükleer santral kazaları çok çok nadiren yaşanır (atıkların korunması)

2- Bu tip bir kaza yaşanmadığı sürece termik/hidroelektrik santraller çevreye daha zararlıdır.

3- Nükleer santralle çok yüksek düzeyde enerji üretebilirsiniz

Ama yine de büyük risk

Kullanıcı avatarı
psagor
Üye
Üye
Mesajlar: 15
Kayıt: 05 Kas 2006 01:00

y ayayayaaaa

Mesaj gönderen psagor »

kardesim ya öksüz sinopum benim

Kullanıcı avatarı
keremo83
Üye
Üye
Mesajlar: 199
Kayıt: 25 Eyl 2004 00:00
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen keremo83 »

Bence kurulmalı artık bilimin nimetlerini kullanmayıp yeterince savurganlık yaptık ve enerji ihtiyacımız her geçen gün artıyo nükleer santralden korkanlar sunu düşünmeli hemen yanıbasımızdaki rusya,iran,bulgaristan nükleer enerjiyle elektrik üretiyo bunlarda kaza olursa peki?Artık daha fazla geç kalınmamalı bence.BİZ ALEMİN TAVŞANIMIYIZ KARDEŞİM :010

Kullanıcı avatarı
wolfali
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2544
Kayıt: 26 Oca 2006 01:00
Konum: istanbul
İletişim:

Mesaj gönderen wolfali »

eğer açılırsa kesin bir kaza yaşanır.en iyisi açılmasın=)
Dünya döner,geçer zaman; hiçbirşey kalmaz ardında...

Kullanıcı avatarı
muse_glbn
Üye
Üye
Mesajlar: 7
Kayıt: 05 Oca 2007 01:00
Konum: istanbul

Mesaj gönderen muse_glbn »

ya aslında gerçekten ucuz bi şekilde enerji elde edilebilio tabi güvenlik önlemleri alınırsaki ben türkiye'de güvenlik önlemlerinin gerektiği gibi olacağını sanmıorum :023 :023

Kullanıcı avatarı
doacan
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 665
Kayıt: 08 Eki 2006 00:00
Konum: İST
İletişim:

Mesaj gönderen doacan »

evet

Kullanıcı avatarı
Sadeceucnokta
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 526
Kayıt: 24 Oca 2007 01:00
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen Sadeceucnokta »

Türkiye’nin rüzgar potansiyelinin 10 bin megavat civarında olduğu hesaplanmasına rağmen, halen toplam 19 megavatlık rüzgar santralı bulunmakta. Şu anda Türkiye’de rüzgar enerjisi üreten 3 santral bulunuyor. Bu santrallardan ikisi İzmir Alaçatı’da kurulu. Buradaki santrallar 8.8 megavata kadar enerji üretirken, Bozcaada’ki santral 10.2 megavat enerji üretebiliyor..

Türkiye’nin halen elektrik üreten 36 barajın 10 misli rüzgar enerjisine sahip olduğu iddia ediliyor. Denizlere de kurulabilen santrallar sayesinde ise rüzgar cenneti olan Türkiye’nin 250 milyar dolarlık bir enerji potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekiliyor..

Rüzgar enerjisinin temizliği herkes tarafından biliniyor. Örneğin, 750 kilovatlık bir rüzgar santralının sağlayacağı bir yıllık enerjiyi kömürle çalışan bir termik santral ile üretmeye teşebbüs edildiğinde, atmosfere, bin 179 ton karbondioksit, altı ton 900 kilo kükürtdioksit ve dört ton 300 kilo azotoksit salınıyor. Ne kadar çok rüzgar enerjisi kullanılırsa o kadar az hava kirliliğine, asit yağışlarına ve sera gazı emisyonuna neden olunur. Ayrıca rüzgar enerjisi kırsal alan için bir iş kaynağı. Bol olması, tükenmemesi, yerli olması, ucuz ve güvenli olması rüzgarı alternatif yapmaya yetiyor.

Rüzgar enerjisi bakımından Türkiye oldukça şanslı. Ege ve Akdeniz bölgelerinde bulunan antik çağlardan kalma rüzgar değirmenlerinin kalıntıları var.


Daha temiz bir kaynak varken neden ısrarla Nükleer santral ?

AYrınca bir kampanya haberi vereyim

Resim

Nükleer sizin olsun, Sinop bizim!
Eskidendi, eskidendi, çok eskiden...

bad-dua
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 909
Kayıt: 08 Haz 2006 00:00
Konum: izmir

Mesaj gönderen bad-dua »

türkiyede kukla çok.

Kullanıcı avatarı
issirganotununissirmiyani
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 1106
Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
Konum: nereye

Mesaj gönderen issirganotununissirmiyani »

yeni bir çernobil faciyası özellikle bizim ülke gibi bir yerde yaşanması çok çok büyük ihtimal
issirganotununissirmiyani ''değişim başladı anı yaşa'' vodafone gibi oldu behh

Kullanıcı avatarı
luin
Üye
Üye
Mesajlar: 170
Kayıt: 20 Haz 2007 00:00

Mesaj gönderen luin »

issirganotununissirmiyani yazdı:yeni bir çernobil faciyası özellikle bizim ülke gibi bir yerde yaşanması çok çok büyük ihtimal
kesınlıkle nıce ınsanlar hala kanserle sAWasıyo .degerlerımızı kaybedıyoruz (kazım koyuncu) hem acılsa Türkıye yuzde kac yararlancak somurge olmucak mı ? cok enerjı kaynakları warken bu ulkede bence yazık olur

213
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 2368
Kayıt: 30 Ağu 2004 00:00
Konum: Beleş bi mezardan

Mesaj gönderen 213 »

Yok almayalim nükleer enerji falan.Her seyde oldugu gibi elimize yüzümüme bulastiririz.Amerikanlara,Japonlara devrediriz..Bi kaç gözü dönmüsün yüzünden insanlarin kanser olma riskini almasinlar.
Boşlukta kemiklerin kanattığı karanlık; Sürekli geceye bölünen saatlerin asıldığı yer. Kıyı boyunca çalınan sabah:Esrik tin.Sehpada unuttum başımı, us yitik..

Kullanıcı avatarı
fzyaso
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 725
Kayıt: 22 Şub 2006 01:00
Konum: İstanbul
İletişim:

Mesaj gönderen fzyaso »

yararlı olacak teknolojiler açısından herzaman geride kalıyoruz. millet ucuz ve güvenli enerji kaynaklarını kullanmaya geçerken biz öncesindeki nükleere geçişteyiz. ama nerede son model bir telefon, araba vs. şeyler var ülkemiz ilk sırada. tüketici bi rülke olduğumuz için önce mideye yatırım meselesi söz konusu, sonra geleceğe.

Kullanıcı avatarı
shidow
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 860
Kayıt: 17 Ağu 2004 00:00
Konum: Jupiter
İletişim:

Mesaj gönderen shidow »

Alternatifi yel-değirmeni. Çok daha ucuz ve çevreye hiçbi zararı yok. Ayrıca nükleer santral'in ömrü çok daha kısa. Bozcaada'da 17 adet yel-değirmeni var. Bunlardan sadece 2 tanesi tüm Bozcaada'nın elektiriğini karşılıo. Bi nükleer santral'e harcanan parayla yüzlerce yel-değirmeni yapılabilio. Bunun gerek Türkiye'ye gerekse Dünya'ya getirisini siz düşünün. 3 tarafı denizlerle çevrili bi ülkede nükleer santrale hiç gerek yok bence, ama işte bi takım çıkar ve rant hesapları bizi yönetenlerin gözünü bağlıo.
Everything under the sun is in tune, but the sun is eclipsed by the moon.

Kullanıcı avatarı
pardus
Müdavim Üye
Müdavim Üye
Mesajlar: 575
Kayıt: 05 Ara 2006 01:00
Konum: istanbul
İletişim:

Mesaj gönderen pardus »

nükleer santral bu ülkenn kazncı için yapılıyo ama bi yandanda çok byk bir tehlike,para kazanacaz tmm gelrmz artacak tmm ama yaşayamadığımz bir yer olmadktan sonra parnn ne değeri kalırki?nükleere HAYIR

Kullanıcı avatarı
v00d00
Üye
Üye
Mesajlar: 241
Kayıt: 21 Tem 2006 00:00
Konum: ankara
İletişim:

Mesaj gönderen v00d00 »

bu işi özel sektöre versen adamlar kar etmek için çimentodan çalarlar,yok boruları adi olur, kaza olur söylemezler saklarlar...e devlet kendi yapsa devlet çalıştıramıyo diyip özelleştirmek için kesin bi "kaza" çıkar...böyle devlette mümkün değil...ama aynştaynı severim...
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...

Cevapla