Türkiyenin İran benzerliği çok şaşırtıcı
ÖNCE bir tespit yapalım:
Diyorlar ki, "Türkiye, İrana benzemez!"
Yanılıyorlar.
Bu nedenle gelin önce kısa bir tarih yolculuğu yapalım:
19. yüzyılda İngilterenin Osmanlı Devleti gibi İran üzerinde de nüfuzu vardı.
İki ülke de tarım ülkesiydi.
20. yüzyıl başında, -İran 1906; Osmanlı 1908- askerlerin bastırmasıyla iki ülkede de meşrutiyet ilan edildi.
Her iki ülke 1920lerde yeni liderleriyle yönetildi:
İranda subay Rıza Han (Pehlevi), "ormancılar ayaklanmasını" bastırıp yönetimi devirerek kendini "Şah" ilan etti.
Türkiyenin lideri ise iç ve dış düşmanları yenen Mustafa Kemal Atatürktü.
Her iki lider de ülkelerinin tarihlerinde görülmedik boyutlarda, modernleşme ve reform politikalarını uygulamaya koydu. Ülkelerini eğitim sisteminden hukuk sistemine kadar laikleştirmeye çalıştılar. Kılıf kıyafet devrimi yaptılar.
Bu reformlara her iki ülkede de karşı çıkan pek olmadı; sayıları az olmakla birlikte muhalif olanlar da çok ağır cezalara çaptırıldı.
İran 1940ta, Türkiye 1946 yılında parlamenter demokrasiye geçti.
İranda 1951de, Türkiyede 1960ta "milliyetçi/ulusalcı solcu" askerler darbe yaptı.
İranda başta petrol olmak üzere millileştirmeler yaşanırken, Türkiye de dışa açıldı, yabancı sermayeyi kabul etti.
CIA, İrandaki darbeci Musaddıkı yıktı. Yerine tekrar Şah Rıza Pehleviyi getirdi. Şah bütün partileri kapattı, liderlerini hapsetti.
Türkiye, 1961de demokrasiye döndü, seçimler yapıldı.
1960lı yıllar, her iki ülkede de sol, milliyetçi ve İslamcı hareketin ivme kazandığı dönem oldu.
Aynı dönemde her iki ülkenin siyasi ve iktisadi olarak dışa bağımlılığı arttı. ABD "abi" rolündeydi. Düşman ise komünizmdi.
Her iki ülke de solcularını ezmek, yok etmek için her yola başvurdu. Devlet güçleri, sola karşı diğer güçlerle ittifak yaptı.
Sol muhalefetin ezildiği dönemde İslamcı hareketler güçlendi.
YEŞİL KUŞAK PROJESİ
Burada meseleye daha geniş açıdan bakıp, 1970li yılların son dönemini bir hatırlayalım.
Sovyetler Birliği, Afganistana girmişti.
ABDnin kontrolündeki Şah, İranı terk etmişti. Türkiyede büyük bir sol dalga vardı.
Soğuk Savaş döneminde siz ABDnin yerinde olsanız ne yaparsınız?
İranda Sovyetler Birliği yanlısı solculara karşı mollaları desteklediler.
Türkiyede 12 Eylül 1980 askeri darbesini yaptırıp, İslamcıları kuvvetlendirerek solu ezdirdiler.
ABD, Şahtan umudunu kesince mollaları destekledi. İranda mollaları yok etmek isteyen askerlerin elini kolunu bağladı.
Şah Rıza Pehlevi, ölmeden birkaç hafta önce, "Amerika ve İngiltere yerine muhalefeti yok etmek isteyen askerleri dinleseydim, ülkeyi terk etmek zorunda kalmazdım" diye açıklama yaptı.
ABD, Sovyetler Birliğini İslam ülkeleriyle kuşatıp içindeki İslamcı halkları ayaklandırarak yıkacağını hesaplıyordu.
Bu nedenle İranlı subaylara hep engel oldu.
Örneğin: Şah gittikten sonra, ülkenin başında kalan sosyal demokrat Başbakan Bahtiyar "İslam Cumhuriyetine izin vermeyeceğim" diyordu.
Genelkurmay Başkanı Karabagi, Bahtiyarı destekliyordu.
Bahtiyar, ABD ve İngiltereye danıştı. Tabii ki destek alamadı.
Mollalar şanslıydı; dünya siyasal konjonktürü onların lehineydi.
Sonunda Humeyni, Tahrana geldi. Yerleştiği "Refah Okulu"nda, liberal-İslamcı Mehdi Bazarganı Başbakan ilan ettiğini açıkladı. ABD ve Avrupa bu "ılımlı İslamcı" atamadan mutlu oldu.
Ancak mollalar güçlendikçe iktidara yerleşti.
Son hedefleri, halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı olan liberal Müslüman Beni Sadr idi.
Askerler bu kez Beni Sadrın imdadına yetiştiler; darbe yapabileceklerini söylediler. Sadr darbe istemedi ve yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
Mollalar iktidara yerleşti. "Ilımlı İslam" istemiyorlardı!
DESTEK ESNAFTAN
İran tarihine bakıldığında, mollaların devlete karşı ayaklandığı görülmemişti. Sadece 1963te Şah, mali kaynaklarını yok ettiği için ilk protesto eylemini gerçekleştirmişlerdi. Bu nedenle Humeyni, Türkiyeye sürgüne gönderilmişti.
Durum aslında bizim Nakşibendilere benziyor, onlar da hep devletin yanında olmuşlardı. Neyse...
Türkiyedeki İslami hareketler ile İrandaki mollaları destekleyen güçler arasında benzerlikler var mıydı?
Yapısal farklılıklar olsa da taban aynıydı:
Mollaların ülke içinde en büyük destekçisi, iç ticaretin üçte ikisini, ihracatın üçte birini elinde tutan ve geleneksel değerlerin savunucusu Bazar esnafıydı.
Mollalar ayrıca liberal-burjuva çevrelerinden de destek gördü. Bunun sebebi, özerklik için harekete geçen Azeri, Kürt, Beluciler gibi etnik unsurların başlarının hemen ezilmesi talebiydi.
Ve tabii, din adamlarının siyasal örgütlenme gücünün en büyük dayanağı ise, cami komiteleriyle girdikleri yoksul mahallelerdi. Camiler cihat birliklerinin hücre evleriydi. Kısa bir süre öncesinin solcu varoş mahallelerinin yoksulları akın akın mollaların arkasından yürüyordu artık.
Şimdi tekrar başa dönüp soralım: Türkiye, İrana benziyor mu?
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/734 ... 1&sz=25540