Amator yazılar,hikayeler,sarkı sözleri ve şiirler
Amator yazılar,hikayeler,sarkı sözleri ve şiirler
bos zamanlarınızda karaladıgınız yazıları buraya dokun...
En son jonnathan tarafından 04 Nis 2006 00:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
sleeping with the earth my dying bride
Pekala madem eskiden yazanlar vardı... Umarım benden sonra da yazanlar çıkar... Bu arada söz söyleyenlerin, söz sahiplerinin haklarına sahip çıkalım lütfen...
O Artık Lezbiyen Olmuştur Bile
Söylemeliyim ki, her zaman her istediğin olmuyor bu hayatta... ve elbet bazen üzülüyor insan verdiği emeklerin karşılığında salak aptal tepkiler alınca... Ne yazık ki Aziz Nesinin söylediklerinin gerçekliklerini kelime keilme yüzümüze vuran bir memleketin insanlarıyız...
Bu memlekette yaşamak zor çokça... Ve çevrede onca güzellikten nasibini alamamış hıyarlar varken yediğim salataların tadı kaçıyor... Etraf o derece pislikle o derece kokuşmuşlukla dolu ki, içtiğimiz çorbalarda sinek yoksa şaşırtıyor hayat bizi... Yolda gidemez olmuşken, yollara sıçan köpekleri gördüğümde seviniyorum bazen, bizlerden birileri olmadığına... Ulu orta sıçan adamlar da görebilirdim ne de olsa!
Ve bu karamsar havasından ara ara çıktığında insan, yalnızlık denen o anlatılması ayrı dert kalıbın içinde şekillenmeye çalışıyor ya... Hani anlatıyor ya kendine kendi bildiklerini... Güzellikleri paylaşacak bulamayınca içine vuruyor ya gurbet yollarını... Bir de hani insan kendini daha çok sever buluyor ya sonunda hep... ve aşık oluyor ya kendine git gide...
Bundan öyle çok sıkıldım ki... Bundan öyle çok bunaldım ki... Görebilen gözlerin kör olmak istediği bir zaman bu zaman... İyilik yapmak isteyenlerin her geçen saniye yalnızlaştığı, içten duygulananların ve işte en çok da o duygularını paylaşanların 'ti'ye alındığı boş bir yığın... Abarttığımı sanmıyorum... ki hep ama hep Lucifer'in Satan olmasından hoşnuttu inançlıyım diye gezinenler. Kötü gözlerle bakanların gözleri karşılık alıyordu bu alemde. Kötü söz söyleyen dinleniyor, yalan dolan işlerle harcanıyordu burada zaman. ve değişeceğe de benzemiyor çokça, ya da şaşırmadım henüz o kadar gidişata bakılırsa...
Öyle ki... benlikten bahseden insanı taşlıyorlar var mı böle bir şey?! Soruyorum, soran var mıdır benim gibi?! Bu insanlar peygamberlerini, düşünürlerini ne zaman unuttu? Zulüm edenler nasıl oluyor da hala seçilebiliyor yığınlar tarafından?! Montaigne'i ne zaman kaybettik, Mevlana ne zaman uzaklaştı aramızdan!!! Biz ne zaman kaybolduk... Maç bileti kuyruklarında adam bıçakladık, böbrek ticareti için cana kıydık, mayın tarlalarını neden çocuk bahçeleri yaptık?!!
Git gide uzaklaşıyoruz birbirimizden... Ve arkadaş, bu korkutuyor beni... Apartmanlar içinde benliklerimiz yalıtımlı duvarlarda tıkalı kalıyor sanki. Dışarıya yere tükürmek için mi çıkıyoruz? Dışarıya mum kokulu kadınlara gitmek için mi çıkıyor gençler... Üniversite kantinlerinde beden teşhir etmek ne zaman farz oldu?
Ama yine de öyle çok inanıyorum ki 'özel' bir şeylerin varlığına... Tuttuğum yollar beni hep kendime de getirse, yollarda gördüğüm güzellikler kirli ellerde islenseler de, gözlerim kör olup görmesem desem de, inanıyorum o özel varlığa... Gördüğümde onu, gözlerimin kamaşmaması için çekiyorum benliğimi yanımda taşıma acısını... Onu bulduğumda sıkıca tutunabilmek için yaşıyorum kendime duyduğum aşkın utancını...
Ve korkuyorum işte... benliklerimizi kaybettirdiklerinden beri bize, ya o özel insan da yollarını unutmuş, kayıp bir ruh olmuşsa diye uğruyor yanıma şeytan... Hatta öyle çok abartıyor ki bunları, 'o artık lezbiyen olmuştur bile' diyor!!! 'boşlukta dolanırken her biri düşüyor yolları bana, sen de daha fazla direnme boşuna!!!'... Dinlemiyorum... Aldırmıyorum ona... Çünkü inanıyorum inatla, bir yerlerde güzel şeylerin var olduğuna. Gerçeklerin yürek burkmadığı mekanlara..
Şeytanın attığı taşlar kanatmıyor bu yüzden hiç bir yerimi bil ki... Umarım senin de kanamıyordur, acımıyordur hiçbir yerin... Ferahtır benimki gibi 'benlik içi'n...
Ersin ATEŞ
9 Kasım 2004
([email protected])
O Artık Lezbiyen Olmuştur Bile
Söylemeliyim ki, her zaman her istediğin olmuyor bu hayatta... ve elbet bazen üzülüyor insan verdiği emeklerin karşılığında salak aptal tepkiler alınca... Ne yazık ki Aziz Nesinin söylediklerinin gerçekliklerini kelime keilme yüzümüze vuran bir memleketin insanlarıyız...
Bu memlekette yaşamak zor çokça... Ve çevrede onca güzellikten nasibini alamamış hıyarlar varken yediğim salataların tadı kaçıyor... Etraf o derece pislikle o derece kokuşmuşlukla dolu ki, içtiğimiz çorbalarda sinek yoksa şaşırtıyor hayat bizi... Yolda gidemez olmuşken, yollara sıçan köpekleri gördüğümde seviniyorum bazen, bizlerden birileri olmadığına... Ulu orta sıçan adamlar da görebilirdim ne de olsa!
Ve bu karamsar havasından ara ara çıktığında insan, yalnızlık denen o anlatılması ayrı dert kalıbın içinde şekillenmeye çalışıyor ya... Hani anlatıyor ya kendine kendi bildiklerini... Güzellikleri paylaşacak bulamayınca içine vuruyor ya gurbet yollarını... Bir de hani insan kendini daha çok sever buluyor ya sonunda hep... ve aşık oluyor ya kendine git gide...
Bundan öyle çok sıkıldım ki... Bundan öyle çok bunaldım ki... Görebilen gözlerin kör olmak istediği bir zaman bu zaman... İyilik yapmak isteyenlerin her geçen saniye yalnızlaştığı, içten duygulananların ve işte en çok da o duygularını paylaşanların 'ti'ye alındığı boş bir yığın... Abarttığımı sanmıyorum... ki hep ama hep Lucifer'in Satan olmasından hoşnuttu inançlıyım diye gezinenler. Kötü gözlerle bakanların gözleri karşılık alıyordu bu alemde. Kötü söz söyleyen dinleniyor, yalan dolan işlerle harcanıyordu burada zaman. ve değişeceğe de benzemiyor çokça, ya da şaşırmadım henüz o kadar gidişata bakılırsa...
Öyle ki... benlikten bahseden insanı taşlıyorlar var mı böle bir şey?! Soruyorum, soran var mıdır benim gibi?! Bu insanlar peygamberlerini, düşünürlerini ne zaman unuttu? Zulüm edenler nasıl oluyor da hala seçilebiliyor yığınlar tarafından?! Montaigne'i ne zaman kaybettik, Mevlana ne zaman uzaklaştı aramızdan!!! Biz ne zaman kaybolduk... Maç bileti kuyruklarında adam bıçakladık, böbrek ticareti için cana kıydık, mayın tarlalarını neden çocuk bahçeleri yaptık?!!
Git gide uzaklaşıyoruz birbirimizden... Ve arkadaş, bu korkutuyor beni... Apartmanlar içinde benliklerimiz yalıtımlı duvarlarda tıkalı kalıyor sanki. Dışarıya yere tükürmek için mi çıkıyoruz? Dışarıya mum kokulu kadınlara gitmek için mi çıkıyor gençler... Üniversite kantinlerinde beden teşhir etmek ne zaman farz oldu?
Ama yine de öyle çok inanıyorum ki 'özel' bir şeylerin varlığına... Tuttuğum yollar beni hep kendime de getirse, yollarda gördüğüm güzellikler kirli ellerde islenseler de, gözlerim kör olup görmesem desem de, inanıyorum o özel varlığa... Gördüğümde onu, gözlerimin kamaşmaması için çekiyorum benliğimi yanımda taşıma acısını... Onu bulduğumda sıkıca tutunabilmek için yaşıyorum kendime duyduğum aşkın utancını...
Ve korkuyorum işte... benliklerimizi kaybettirdiklerinden beri bize, ya o özel insan da yollarını unutmuş, kayıp bir ruh olmuşsa diye uğruyor yanıma şeytan... Hatta öyle çok abartıyor ki bunları, 'o artık lezbiyen olmuştur bile' diyor!!! 'boşlukta dolanırken her biri düşüyor yolları bana, sen de daha fazla direnme boşuna!!!'... Dinlemiyorum... Aldırmıyorum ona... Çünkü inanıyorum inatla, bir yerlerde güzel şeylerin var olduğuna. Gerçeklerin yürek burkmadığı mekanlara..
Şeytanın attığı taşlar kanatmıyor bu yüzden hiç bir yerimi bil ki... Umarım senin de kanamıyordur, acımıyordur hiçbir yerin... Ferahtır benimki gibi 'benlik içi'n...
Ersin ATEŞ
9 Kasım 2004
([email protected])
En son El_Fuego tarafından 10 Haz 2005 04:04 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
All you need is a modest house, in a modest neighborhood...
Askerlik olayı aslında bir kaç satır ile anlatılacak birşey değil bana göre... O zaman ki içinde bulunduğum psikoloji ile yazmışım birşeyler...
Kısa süren acemilik devresinin ardından, güzel evime gelmişim...
Asker Olmuşam
Askerlik hakkında aslında fazlaca yazıp çizmeye hiç gerek yok. Askerlik ile ilgili bir söz vardır; "Mantığın bittiği yerde askerlik başlar" diye. Bu sözün doğruluğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Tanımadığın insanlar, üst-alt rütbe arası sürtüşmeleri, uyulması gereken zoraki kurallar, disiplini elinden bırakmayan bir zihniyet... bu liste bıraksanız uzar gider. Askerliğin insana göre olumlu yanları da yok değil doğrusu.
Acemi askerlik bir başka oluyor. Adı üzerinde acemisin ve hiçbir şey bilmiyorsun. Senden 1-2 ay önde gelen mallar aklınca sana bağırıp emirler yağdırıyor. Askeriyenin acımasız cezası olan 1 kişinin yaptığı hatayı herkesin çekmesidir. Örnek vermek gerekirse; her akşam 2şer saat tutulan koğuş nöbetine bizden 2 mal kalkmayıp yatmış. Bunu gören manga komutanımız herkesi (23 kişiyi) uyandırıp gecenin 3ün de sıraya dizdi. Şükür acımasız bir ceza almadık. 15-20 dakika bekleyip tekrar yattık. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün tabii. Yerlerde süründüm, ördek yürüyüşü yaptım, 35° güneşin altında saatlerce bekledim falan filan fıstık.
Bulunduğum tugayın 4 tarafı da dağlarla çevriliydi. Erzincanın genel havasını değerlendirmek gerekirse ne sıcağı sıcak ne soğuğu soğuk. Hele birde rüzgar olunca her yer toz duman oluyor. O tozlarda insan vücudunda bulunan her deliğe giriyor. Haftada 2 gün banyomuz vardı. Sivil hayatta banyoda yaklaşık 30-45 dakika kalan biri olarak 15 dakika oldukça az bir zamandı doğrusu. Ama yine de bunu bulduğumuz için şanslıydık.
Askerliğin ilk etabı olan acemiliği yaptığım Erzincan 59 ncu Topçu Er Eğitim Tugayı içinde bulunan başka bir taburda benden 2-3 dönem önce kısa dönem askerlik vazifesini yapan Mor Ve Ötesinin eski grup elemanı Derin Esmerin adını duyunca gerçekten çok sevindim. Onun askerlik yaptığı yerde bulunmak benim için ayrı bir zevkti doğrusu. Bir başka rastlantı ise İzmirde sivil hayatta tanıdığım bir elemanın 6 aydan beri yine başka bir taburda askerlik yapmasıydı. Sağ olsun bana çok yardımı dokundu. Özellikle en büyük yardımı benim Baş Çavuşun Postası/Habercisi olmamı sağlamasıydı.
Bu yaşadığım 27 günlük kısa süre zarfı içinde beni şok eden, sevindiren rastlantı ise 23 üzerine kuruluydu. Her gece yorgunluğumu attığım yatağımın numarası 23tü. Tek başıma askeriyenin içerisinde cirit attığım zaman aklıma gelen tek şarkı daima 23tü. Teslim tarihim olan 5 Temmuz ile yemin törenin tarihi arasında tam 23 gün bulunuyordu. Bu tesadüflere gerçekten çok şaşırdım.
Başımdan geçen en ilginç olay ise askerliğin 18 aydan 15 aya indirilmesiydi. Bu olayın haberini askeriye içinde almak çok daha keyif vericiydi doğrusu. 10000 kişinin sevinç çığlıklarını duymalıydınız.
Askerliğin sadece ilk etabını tamamladım ve sağ salim bitirdim. Şuan evimdeyim. Geride kaldı 14 ay. Bitecek kardeşim bu askerlik, bi-te-cek!
10 gün boyunca sizlerleyim. Daha sonra geride kalan 14 ayımı geçirmek için 12 Temmuz saat 17de, Edirne Keşanda bulunan 4 ncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına teslim oluyorum.
ağzında tütün kokusu yalın yürek ve yalnızsın
gözlerinde yalnızlığın dayanılmaz sancısı
yüreğinde ayrılıkların acısı
hoş geldin
yağmur bulutları gibi dolmuş gözlerin
(Öztürk Tatar Seni Sonbaharlar Öpmesin - Haziran 2003)
----------------------------------------------------
Ve kısa süren 10 günlük dağıtım iznimin ardından gözümü kapatıp 15 ay girdabına girmeden önce yazdığım yazı...
Ve Gitme Vakti Geldi...
Evet. Uzun bir ayriliga atilan ilk adim. Vatan borcu dedikleri, diger ulkelerde zorunlu olmayan askerlik cilesi. En zor etap olan acemilik atlatildi. Ya daha sonrasi?.. Onumde tam tamina tamamlanmasi gereken 14 ay. Oyle yada boyle bitmesi gereken 14 ay...
Erzincan'in pislik havasindan kurtuldugum icin seviniyorum. Fakat sirada Edirne var. Kulagima 1-2 ay dogru duzgun muzik girmeyecek bir ortam. Insanlar deli, insanlar siyirmis, insanlar yok olmus. Her telden muhabbet orada gerceklesiyor. Intiharlar, hapcilar, uyusturu bagimlilari vs. Benim tek dostum ise sigara. Yanimdan ayrilmayan ve tüm gün bana eslik eden bir paket sigara.
Neden beni de aldilar oraya diye sormadan edemiyordum kendime.. Sonunda anladim. Gecilmesi gereken zorlu bir kulvardi askerlik. Daha sonra?.. Iste asIl askerlik askerden sonra basliyor. Hayatini bir duzene koyman tek yolu. Yada savruk ve hoyratca bir hayata devam etmelisin.
Ve iste gitme vakti geldi. Gecmisini bir anda unuttugun, yabanci insanlarla dolu, ev yemeklerine hasret, beyninde darp izleri birakan muziklerden uzakta, iceride hic bir elektronik aletin yer almadigi, disiplini agir, ust-alt rutbelerin surtusmeleriyle dolu, baska bir dunya olan askeriyenin yolunu tutma zamani geldi. Edirne Keşan 4ncu Mekanize Piyade Tugay Komutanligi bekle beni ben geliyorum!
Buyuk bir ihtimalle 7-8 ay ortaliklarda gorunmeyecegim. Nerede oldugum ise maglum. "Forumlasmaya" devam edecegiz. Tabii bunun icin 1-2 ay iceride tIkalI kalmam gerekiyor. Daha sonra haftada bir günde olsa sivil insanlarin arasina karisacagim. Bunlarda gececek, üzülmüyorum...
En koyu mavilikleri avucuna, en içten mutluluklari gözlerine, en derin sevgileri kalbine usulca birakiyorum...
11.07.2003
Alper G.
Kısa süren acemilik devresinin ardından, güzel evime gelmişim...
Asker Olmuşam
Askerlik hakkında aslında fazlaca yazıp çizmeye hiç gerek yok. Askerlik ile ilgili bir söz vardır; "Mantığın bittiği yerde askerlik başlar" diye. Bu sözün doğruluğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Tanımadığın insanlar, üst-alt rütbe arası sürtüşmeleri, uyulması gereken zoraki kurallar, disiplini elinden bırakmayan bir zihniyet... bu liste bıraksanız uzar gider. Askerliğin insana göre olumlu yanları da yok değil doğrusu.
Acemi askerlik bir başka oluyor. Adı üzerinde acemisin ve hiçbir şey bilmiyorsun. Senden 1-2 ay önde gelen mallar aklınca sana bağırıp emirler yağdırıyor. Askeriyenin acımasız cezası olan 1 kişinin yaptığı hatayı herkesin çekmesidir. Örnek vermek gerekirse; her akşam 2şer saat tutulan koğuş nöbetine bizden 2 mal kalkmayıp yatmış. Bunu gören manga komutanımız herkesi (23 kişiyi) uyandırıp gecenin 3ün de sıraya dizdi. Şükür acımasız bir ceza almadık. 15-20 dakika bekleyip tekrar yattık. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün tabii. Yerlerde süründüm, ördek yürüyüşü yaptım, 35° güneşin altında saatlerce bekledim falan filan fıstık.
Bulunduğum tugayın 4 tarafı da dağlarla çevriliydi. Erzincanın genel havasını değerlendirmek gerekirse ne sıcağı sıcak ne soğuğu soğuk. Hele birde rüzgar olunca her yer toz duman oluyor. O tozlarda insan vücudunda bulunan her deliğe giriyor. Haftada 2 gün banyomuz vardı. Sivil hayatta banyoda yaklaşık 30-45 dakika kalan biri olarak 15 dakika oldukça az bir zamandı doğrusu. Ama yine de bunu bulduğumuz için şanslıydık.
Askerliğin ilk etabı olan acemiliği yaptığım Erzincan 59 ncu Topçu Er Eğitim Tugayı içinde bulunan başka bir taburda benden 2-3 dönem önce kısa dönem askerlik vazifesini yapan Mor Ve Ötesinin eski grup elemanı Derin Esmerin adını duyunca gerçekten çok sevindim. Onun askerlik yaptığı yerde bulunmak benim için ayrı bir zevkti doğrusu. Bir başka rastlantı ise İzmirde sivil hayatta tanıdığım bir elemanın 6 aydan beri yine başka bir taburda askerlik yapmasıydı. Sağ olsun bana çok yardımı dokundu. Özellikle en büyük yardımı benim Baş Çavuşun Postası/Habercisi olmamı sağlamasıydı.
Bu yaşadığım 27 günlük kısa süre zarfı içinde beni şok eden, sevindiren rastlantı ise 23 üzerine kuruluydu. Her gece yorgunluğumu attığım yatağımın numarası 23tü. Tek başıma askeriyenin içerisinde cirit attığım zaman aklıma gelen tek şarkı daima 23tü. Teslim tarihim olan 5 Temmuz ile yemin törenin tarihi arasında tam 23 gün bulunuyordu. Bu tesadüflere gerçekten çok şaşırdım.
Başımdan geçen en ilginç olay ise askerliğin 18 aydan 15 aya indirilmesiydi. Bu olayın haberini askeriye içinde almak çok daha keyif vericiydi doğrusu. 10000 kişinin sevinç çığlıklarını duymalıydınız.
Askerliğin sadece ilk etabını tamamladım ve sağ salim bitirdim. Şuan evimdeyim. Geride kaldı 14 ay. Bitecek kardeşim bu askerlik, bi-te-cek!
10 gün boyunca sizlerleyim. Daha sonra geride kalan 14 ayımı geçirmek için 12 Temmuz saat 17de, Edirne Keşanda bulunan 4 ncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına teslim oluyorum.
ağzında tütün kokusu yalın yürek ve yalnızsın
gözlerinde yalnızlığın dayanılmaz sancısı
yüreğinde ayrılıkların acısı
hoş geldin
yağmur bulutları gibi dolmuş gözlerin
(Öztürk Tatar Seni Sonbaharlar Öpmesin - Haziran 2003)
----------------------------------------------------
Ve kısa süren 10 günlük dağıtım iznimin ardından gözümü kapatıp 15 ay girdabına girmeden önce yazdığım yazı...
Ve Gitme Vakti Geldi...
Evet. Uzun bir ayriliga atilan ilk adim. Vatan borcu dedikleri, diger ulkelerde zorunlu olmayan askerlik cilesi. En zor etap olan acemilik atlatildi. Ya daha sonrasi?.. Onumde tam tamina tamamlanmasi gereken 14 ay. Oyle yada boyle bitmesi gereken 14 ay...
Erzincan'in pislik havasindan kurtuldugum icin seviniyorum. Fakat sirada Edirne var. Kulagima 1-2 ay dogru duzgun muzik girmeyecek bir ortam. Insanlar deli, insanlar siyirmis, insanlar yok olmus. Her telden muhabbet orada gerceklesiyor. Intiharlar, hapcilar, uyusturu bagimlilari vs. Benim tek dostum ise sigara. Yanimdan ayrilmayan ve tüm gün bana eslik eden bir paket sigara.
Neden beni de aldilar oraya diye sormadan edemiyordum kendime.. Sonunda anladim. Gecilmesi gereken zorlu bir kulvardi askerlik. Daha sonra?.. Iste asIl askerlik askerden sonra basliyor. Hayatini bir duzene koyman tek yolu. Yada savruk ve hoyratca bir hayata devam etmelisin.
Ve iste gitme vakti geldi. Gecmisini bir anda unuttugun, yabanci insanlarla dolu, ev yemeklerine hasret, beyninde darp izleri birakan muziklerden uzakta, iceride hic bir elektronik aletin yer almadigi, disiplini agir, ust-alt rutbelerin surtusmeleriyle dolu, baska bir dunya olan askeriyenin yolunu tutma zamani geldi. Edirne Keşan 4ncu Mekanize Piyade Tugay Komutanligi bekle beni ben geliyorum!
Buyuk bir ihtimalle 7-8 ay ortaliklarda gorunmeyecegim. Nerede oldugum ise maglum. "Forumlasmaya" devam edecegiz. Tabii bunun icin 1-2 ay iceride tIkalI kalmam gerekiyor. Daha sonra haftada bir günde olsa sivil insanlarin arasina karisacagim. Bunlarda gececek, üzülmüyorum...
En koyu mavilikleri avucuna, en içten mutluluklari gözlerine, en derin sevgileri kalbine usulca birakiyorum...
11.07.2003
Alper G.
- Forrestgump
- Üye
- Mesajlar: 38
- Kayıt: 01 Oca 1970 03:00
- Konum: Argonath
Geçenlerde yaşayıp etkisinden bi türlü kurtulamadığım,olay yerinden ayrıldıktan sonra profesyonel yardım almamı gerektiren, bi sünnet düğününü yazıyorum alta.. Wallahi bu sünnetin etkisinden kurtulmak için günlerdir anti-depresan içip,psikologların kapısında namaz kılıyorum..
Neyse daha fazla saçmalamadan yazıma geçiyim..(okuma zahmetine katlanırsanız,yüzünüzde bi gülümseme oluşucağından eminim)
No Sünnet No Cry..
Gene Allah ın belası bi akrabanın çocuğunun sünneti mi ne warmış..
Annem hemen tutunmaya başladı "Semih gelmen lazım..gelmezsen ayıp olur..onlar senin pipin kesilirken gelmişti ama.."
Bi yandan annemin bu baskıları bi yandanda evde oturuyorum zaten yapçak hiç bişey yok..
Can sıkıntısından patlıyorum.. Ama bu tarz sünnetlerdende nefret ederim..
Sonunda olayı beynimdeki "durum değerlendirme lobuna" havale ettim..
O lob daki mantık zerreciklerimden önüme şöyle bi rapor geldi:
"Be varoş çocuk evde popo büyütüp,Jennifer Lopez kıvamında kalçalara sahip olcaana,
sünnete git bari aç karnını doyur..
Hem belli olmaz.. Bakarsın sünnetin yapılcağı lokantanın şık bi tuzluk takımı vardır..
Onu da cebe atarsın kazanç büyür.."
Beynimden gelen bu sinsi rapordan soora,şeriatın kestiği parmak acımaz mantığıyla gitmeyi kabul ettim..
Lokantaya girer girmez davetiyede yazan " cemiyetimiz pilavlıdır.." yazısının dooruluğunu araştırmak için gözlerimi Şırnak Başpiskoposu gibi açtım..
Gerçekten dooruymuş.. Bööle törenlerin "vazgeçilmez siması pilavın" üstüne gözle görülemiycek küçüklükte et serpiştirmişler..
Yanına da içecek olarak ne koymuşlar inanamazsınız..
Benki zamanında bu tarz işkencelere sıkça maruz kalmış bi insan evlatçığıyımdır..
Ben bile şaşkınlıktan küçük dilime öpücük kondurdum..
Adamlar yemeğin yanına oralet koymuşlar.. Breeeee bu sıcakta hemde yemekle oralet mi içilir yaaaaaaaaa.. Allah bilir o oraleti de "ne alırsan bi milyon" culardan almışlardır..
Mide kanseri olmazsam iyi..
Walla bööle bi yemek yiceğime evde oturup Şokellalı ekmek yerdim daha iyi..
Neyse yemek faslı bittikten soora masaya oturduk..
Masanında tam ortasına bööle bi tane saksı koymuşlar..
Bu saksı akıllarda soru işareti oluşturmaya başlamıştı ki, bizim masanın braveheart ı olarak sünnet çocuğunun anasına sordum.. "Vasfiye teyze bu saksıda ne var???"
Vasfiye teyze den gelen yanıt nerdeyse yarım kilo kusmama sebep oluyodu..
"Semihhhh o bizim oğlan ın sünnetde pipisinden kesilen et parçasının gömülü olduğu saksı..
Çok münasip bi hocaya sorduk, bize kesilen çükün saksıya gömüldüğü zaman,tüm aile fertlerini muska gibi belalardan uzak tuttuğunu sööledi.. Bizde ondan gittiğimiz her yere bunu götürüyoz.."
Allah ım nereye düştüm bennnnnnnn..
Kadındaki mantığa bak..Aynşıtayn yaşayıp bu Vasfiye nin, bu sözleri ettiğine şahit olsaydı kesin mesleği bırakır,hatta hiç girmezdi bu işlere..
Masanın başında bi tane şahsiyet oturuyodu..
Adamı bi görseniz herif kasılmaktan adale kanseri olcaktı..
Sanki bütün düğün ahalisi toplanmışızda bu herifi kendimize Baron seçmişiz..
Adam bütün gece Kırmançolar Vadisi Baronu Polat Alemdar gibi oturdu..
Bi ara anneme eğilip "bu bakışlarıyla insanoğluna racon kesen amca kim?" diye sordum..
"O sünnet çocuğunun büyük dedesi.." dedi..
"Ya dedenin büyüğü küçüğümü olurmuş,manavdan karpuz mu alıyon kadın??" diye sorduğumdaysa annemin cevabındaki üslup acayip sertleşti..
Tam eraftaki manyaklıkları oturup seyrediyorum, yanıma elindeki asasıyla sünnet çocuğu gelmez mi..
"Semih abiiiii benim çişim geldi,beni çişe götürrrrrr.."
Manyak çocuğa bak, ben sünnetin çişcibaşısı mıyım canım..
"Ya çocuk nabam..açam avcumu işe" dedim..
Bide otistik velet dediğimi ciddiye alıp "hadi semih abiii aç yapayım madem.." demez mi..
Etraftan gelen "hadi semih abisi götürüver yavrucuğu tuvalete" baskısı yüzünden götürüp işetttirdim çocuğu..
Neyse tuvaletten çıktık.. Ve tam pistten geçerken o efsanevi,tüm zamanların hit şarkılarından biri olan " daracık daracık sokaklar..kızlar misket yuvarlar" şarkısı çalmaya başladı..
Ve bi anda dans pistinde ellerini havaya kaldırmak suretiyle "yakuza savaşçıları gibi" dans edenler beni ablukaya aldı.. "Haydi semihçikkkkk şappi şappiiiiiiiii.." gibi tacizkar laflarla beni zorla oynattılar..
Dans pistinden bezgin bi biçimde inip,yerime çömdükten soora durum değerlendirmesi yapıp,bu işkenceden kurtulmak için tüm IQ kapasitemi çalıştırmaya başladım..
Sonunda EF Bİ AY ajanlarının bile yapamıyacağı bi planla düğün yerinden tüydüm..
Walla biraz daha o ortamda kalsam, herhalde takı töreni yapılırken çocuğa takı olarak kafa atardım..
O derece bunalmıştım walla..
İşin meali bi daha beni düğün ve benzeri oluşumların içinde görmek fizik kurallarına aykırı olacak..
Yani peşmerge olup,Mesut Barzani yle dağlara çıkarım daha iyi..
Bu da bana kapak olsun işte, halk arasında kullanılan tabirle "bi daha x seler bööle yerlere gitmem.."
Neyse daha fazla saçmalamadan yazıma geçiyim..(okuma zahmetine katlanırsanız,yüzünüzde bi gülümseme oluşucağından eminim)
No Sünnet No Cry..
Gene Allah ın belası bi akrabanın çocuğunun sünneti mi ne warmış..
Annem hemen tutunmaya başladı "Semih gelmen lazım..gelmezsen ayıp olur..onlar senin pipin kesilirken gelmişti ama.."
Bi yandan annemin bu baskıları bi yandanda evde oturuyorum zaten yapçak hiç bişey yok..
Can sıkıntısından patlıyorum.. Ama bu tarz sünnetlerdende nefret ederim..
Sonunda olayı beynimdeki "durum değerlendirme lobuna" havale ettim..
O lob daki mantık zerreciklerimden önüme şöyle bi rapor geldi:
"Be varoş çocuk evde popo büyütüp,Jennifer Lopez kıvamında kalçalara sahip olcaana,
sünnete git bari aç karnını doyur..
Hem belli olmaz.. Bakarsın sünnetin yapılcağı lokantanın şık bi tuzluk takımı vardır..
Onu da cebe atarsın kazanç büyür.."
Beynimden gelen bu sinsi rapordan soora,şeriatın kestiği parmak acımaz mantığıyla gitmeyi kabul ettim..
Lokantaya girer girmez davetiyede yazan " cemiyetimiz pilavlıdır.." yazısının dooruluğunu araştırmak için gözlerimi Şırnak Başpiskoposu gibi açtım..
Gerçekten dooruymuş.. Bööle törenlerin "vazgeçilmez siması pilavın" üstüne gözle görülemiycek küçüklükte et serpiştirmişler..
Yanına da içecek olarak ne koymuşlar inanamazsınız..
Benki zamanında bu tarz işkencelere sıkça maruz kalmış bi insan evlatçığıyımdır..
Ben bile şaşkınlıktan küçük dilime öpücük kondurdum..
Adamlar yemeğin yanına oralet koymuşlar.. Breeeee bu sıcakta hemde yemekle oralet mi içilir yaaaaaaaaa.. Allah bilir o oraleti de "ne alırsan bi milyon" culardan almışlardır..
Mide kanseri olmazsam iyi..
Walla bööle bi yemek yiceğime evde oturup Şokellalı ekmek yerdim daha iyi..
Neyse yemek faslı bittikten soora masaya oturduk..
Masanında tam ortasına bööle bi tane saksı koymuşlar..
Bu saksı akıllarda soru işareti oluşturmaya başlamıştı ki, bizim masanın braveheart ı olarak sünnet çocuğunun anasına sordum.. "Vasfiye teyze bu saksıda ne var???"
Vasfiye teyze den gelen yanıt nerdeyse yarım kilo kusmama sebep oluyodu..
"Semihhhh o bizim oğlan ın sünnetde pipisinden kesilen et parçasının gömülü olduğu saksı..
Çok münasip bi hocaya sorduk, bize kesilen çükün saksıya gömüldüğü zaman,tüm aile fertlerini muska gibi belalardan uzak tuttuğunu sööledi.. Bizde ondan gittiğimiz her yere bunu götürüyoz.."
Allah ım nereye düştüm bennnnnnnn..
Kadındaki mantığa bak..Aynşıtayn yaşayıp bu Vasfiye nin, bu sözleri ettiğine şahit olsaydı kesin mesleği bırakır,hatta hiç girmezdi bu işlere..
Masanın başında bi tane şahsiyet oturuyodu..
Adamı bi görseniz herif kasılmaktan adale kanseri olcaktı..
Sanki bütün düğün ahalisi toplanmışızda bu herifi kendimize Baron seçmişiz..
Adam bütün gece Kırmançolar Vadisi Baronu Polat Alemdar gibi oturdu..
Bi ara anneme eğilip "bu bakışlarıyla insanoğluna racon kesen amca kim?" diye sordum..
"O sünnet çocuğunun büyük dedesi.." dedi..
"Ya dedenin büyüğü küçüğümü olurmuş,manavdan karpuz mu alıyon kadın??" diye sorduğumdaysa annemin cevabındaki üslup acayip sertleşti..
Tam eraftaki manyaklıkları oturup seyrediyorum, yanıma elindeki asasıyla sünnet çocuğu gelmez mi..
"Semih abiiiii benim çişim geldi,beni çişe götürrrrrr.."
Manyak çocuğa bak, ben sünnetin çişcibaşısı mıyım canım..
"Ya çocuk nabam..açam avcumu işe" dedim..
Bide otistik velet dediğimi ciddiye alıp "hadi semih abiii aç yapayım madem.." demez mi..
Etraftan gelen "hadi semih abisi götürüver yavrucuğu tuvalete" baskısı yüzünden götürüp işetttirdim çocuğu..
Neyse tuvaletten çıktık.. Ve tam pistten geçerken o efsanevi,tüm zamanların hit şarkılarından biri olan " daracık daracık sokaklar..kızlar misket yuvarlar" şarkısı çalmaya başladı..
Ve bi anda dans pistinde ellerini havaya kaldırmak suretiyle "yakuza savaşçıları gibi" dans edenler beni ablukaya aldı.. "Haydi semihçikkkkk şappi şappiiiiiiiii.." gibi tacizkar laflarla beni zorla oynattılar..
Dans pistinden bezgin bi biçimde inip,yerime çömdükten soora durum değerlendirmesi yapıp,bu işkenceden kurtulmak için tüm IQ kapasitemi çalıştırmaya başladım..
Sonunda EF Bİ AY ajanlarının bile yapamıyacağı bi planla düğün yerinden tüydüm..
Walla biraz daha o ortamda kalsam, herhalde takı töreni yapılırken çocuğa takı olarak kafa atardım..
O derece bunalmıştım walla..
İşin meali bi daha beni düğün ve benzeri oluşumların içinde görmek fizik kurallarına aykırı olacak..
Yani peşmerge olup,Mesut Barzani yle dağlara çıkarım daha iyi..
Bu da bana kapak olsun işte, halk arasında kullanılan tabirle "bi daha x seler bööle yerlere gitmem.."
En son Forrestgump tarafından 02 Eyl 2005 20:39 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
29 ağustos 2oo5 tarihLi aLışLmş bunaLm yazıLarmdan bri ((:
-hdi duygu yemğe..
-yemicm anne ben
-sna yicek misn die sormadm ztn yemeğe dedim..
-hayyy ..........!
bazen nedn böLe saLakça diaLogLarı çekmek zornda oLduğmu düşünüorum,çekip gitsem bi gece herks uyurken..bi hırka aLsam üzerme,biras para..tmm işte ama nereyee kadr gidebiLrm ki..bi sona uLaşamadan ne gerek war herşeyi bırakp kaçmaya,önce bi amacm oLmaLı,sora biras Cesaretm,yanmda sewdiim brii..düşünüorm da ewdekiLer mi beni anLamıo,yoksa ben mi onLara beni anLamıoLar gözüyLe bakıorm,beLki de asıL kendimi anLamayan benm.. yaa diorum ki en iisi ben gidp yemeğmi yiym,gerek yhok bu kadr kafa yormayaa...
-hdi duygu yemğe..
-yemicm anne ben
-sna yicek misn die sormadm ztn yemeğe dedim..
-hayyy ..........!
bazen nedn böLe saLakça diaLogLarı çekmek zornda oLduğmu düşünüorum,çekip gitsem bi gece herks uyurken..bi hırka aLsam üzerme,biras para..tmm işte ama nereyee kadr gidebiLrm ki..bi sona uLaşamadan ne gerek war herşeyi bırakp kaçmaya,önce bi amacm oLmaLı,sora biras Cesaretm,yanmda sewdiim brii..düşünüorm da ewdekiLer mi beni anLamıo,yoksa ben mi onLara beni anLamıoLar gözüyLe bakıorm,beLki de asıL kendimi anLamayan benm.. yaa diorum ki en iisi ben gidp yemeğmi yiym,gerek yhok bu kadr kafa yormayaa...
·٠•●Love is The Name,Sex is The Game
Bencede En İyisi Yemeğni Yiyip Gel SnxPsycHox yazdı:29 ağustos 2oo5 tarihLi aLışLmş bunaLm yazıLarmdan bri ((:
-hdi duygu yemğe..
-yemicm anne ben
-sna yicek misn die sormadm ztn yemeğe dedim..
-hayyy ..........!
bazen nedn böLe saLakça diaLogLarı çekmek zornda oLduğmu düşünüorum,çekip gitsem bi gece herks uyurken..bi hırka aLsam üzerme,biras para..tmm işte ama nereyee kadr gidebiLrm ki..bi sona uLaşamadan ne gerek war herşeyi bırakp kaçmaya,önce bi amacm oLmaLı,sora biras Cesaretm,yanmda sewdiim brii..düşünüorm da ewdekiLer mi beni anLamıo,yoksa ben mi onLara beni anLamıoLar gözüyLe bakıorm,beLki de asıL kendimi anLamayan benm.. yaa diorum ki en iisi ben gidp yemeğmi yiym,gerek yhok bu kadr kafa yormayaa...
="I Fight For The Ones Who Can't Fight"=
- forever_ever
- Üye
- Mesajlar: 22
- Kayıt: 14 Oca 2006 01:00
- Konum: far far away
---
ndn tm sewdiklrmizi amasız bir anlamsızlıkla yitirmek zornda kalıorz...???hepimiz teker teker kayboluyorzz, yitip gidiorzz.anlamsızlık ve anlamlar...ndr tüm bu sacmalıklar??kmse bilmiyor kimse sorgulamıyor...sadece yitip gidiorz amacsız ve pervasız..en cokta bu daha neyn ne oldunu veye olmadını bilmedigimz bu seylern sonu olcagmıza üzlrm ben..birde bn yittigimde geride kalan hiç birseyn degişmeyecek olması tabiiki..korkum su;tüm bu anlam ve anlamsızlıklar sararken ynmda olan sewdşiklerme zarar gelmesi..fısıltılarn,karanlıklarn,ugultulrn onları gömmesi..baska hiiç vişi deil..
daa simdi yazdm bnu öleesne içimdn geldi bosalttım ve cook raatldm yaaff dünya varmış..
daa simdi yazdm bnu öleesne içimdn geldi bosalttım ve cook raatldm yaaff dünya varmış..
SANMAK ile OLMAK arasndaki ucurumdn nefret ettm!!
SANMAK; içnde umutlr,düşlr ve heyecanlr vaat eden cok boyutlu bi kavramken,OLMAK; gercegn sert,kalın,köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca....
SANMAK; içnde umutlr,düşlr ve heyecanlr vaat eden cok boyutlu bi kavramken,OLMAK; gercegn sert,kalın,köşeli ve katı üç boyutunu taşır yalnızca....
benimde bi tamamlanmamış senaryom var 5 ay önce başını yazdım gerisini getirmeye üşeniyorum bea:)
Mehmet:istanbulda oturmaktadır sıradan yaşamı onu depresyona yöneltmiş Can'ın ilkokul,ortaokul ve lise arkadaşı
geçmişinde iyimser olduğu için çok kullanıldı (özellikle can tarafından) iyimserliği herkes için geçerli değil
fakat can ve bazı yakın çevreleri onu çok kez hayal kırıklığına uğratmasına rağmen yinede onlara güvenir.
istanbul beyoğlunda 2 oda ve bir tuvalet dairesindeki sıradan hayatı can ve canerin gelmesiyle değişecektir.
toplumdan farklı olduğu için mahallesinde pek arkadaşı yok devlet dairesinde memur olarak çalışıyor.Halasının torpiliyle girdiği işinden
nefret ediyor ve halası 2 haftada bir ona uğrar
Can:Can doğuştan serseri diyebileceğimiz tipte bir insan.Çevresindekileri her zaman istemedende olsa kırar çünkü patavatsızdır.
konuşurken cümlelerine dikkat etmez belirli bir işi yoktur.Az çalışıp çok kazanmayı ister.Ustalarını döver.
Ailesi bir yanlışlık sonucu oldu.Yani Annesi Alman vatandaşı zannettiği babasını Almanya'ya gitme umuduyla
baştan çıkartmış fakat babası evi bile olmayan sokakta yaşayan biriymiş.Annesinin sülalesi geniş olunca zorla
evlendirilmiş.Aile sorumluluğunu bir kaç yıl yüklenmiş ve sonunda kaçıp gitmiş.Can annesiyle yaşamaya başlamış
Annesi Can'a hiç sevgi göstermemiş tabi para kazanmak için eve erkeklerle geliyormuş Can birçok kez evden kaçmış ama polisler geri getirmiş
ve hayatı onun açık gözlü olmasını sağlamış.Ve daha sonraları yetimhaneye verilmiş.
Mehmet sabah çalar saatin şiddetli sesiyle yatağından zıplar, homurdanarak..
Mehmet: yine miii? ( çalar saati aldığı gibi fanusun içine atar. )
saat susmuştur fakat fanustaki küçük ( büyük ) balığımız biraz etkilenmiştir. Mehmet tekrar uyumaya devam eder. Bu sefer telefon çalar ve çok sinirlenir.
Telefonuda aldığı gibi pencereden dışarı atar. Yoldan geçmekte olan bir kadının kafasına çarpar.Kadın öylece yere yatar. Dışardan sesler yükselmektedir.
Sesler: Hey salak herif ne yaptığını görüyor musun? Heeeey. Sana diyorum piskopat salak.
mehmet bütün siniriyle yataktan kalkar pencereye doğru giderken attığı telefonu aşağıdaki adam tekrar fırlatır. Mehmet son anda telefonun geldiğini görür ve eğilir.
Telefon fanusa isabet eder ve fanus kırılır.
Kafasına telefon çarpan kadın hiçbirşey olmamış gibi kalkar yoluna devam eder. Tabi biraz değişmiştir. Seni Seviyorum Seni Seviyorum diye söylenmektedir.
Mehmet penceresinde bütün olayları suratında aptal bir ifadeyle izlemektedir. Etraftaki insanlar yavaş yavaş dağılır.
Mehmet: Bu gün berbat bir gün olacak. İşede geç kaldım.
işe gitmek için kapıya yönelirken diğer telefon çalar. Arayan arkadaşı Can'dır.
Mehmet: ( Telefondakinin patronu olduğunu düşünerek ) Kovuldum. Teşekkür ederim. ( telefonu sinirli bi şekilde kapatır )
Can: Bunun neyi var böyle? ( Tekrar arar )
Mehmet: Yine ne var?
Can: Heey. sana noldu sabah sabah.
Mehmet: Can! Seni salak.
Can: Bak dostum burda başım dertte bana yardım etmelisin.
Mehmet: Neler olduğunu anlatsana.
Can: Mafyadan 200.000 Dolar para aldım.
Mehmet: ( Şaşırarak ) Neee?
Can: Evet lanet parayı aldım.
Mehmet: Onu çaldın mı?
Can: Hayır. Bilirsin beni. Sonra tekrar öderiz. Düşünsene artık zenginiz kaçabiliriz.Yeni bir hayat mehmet. Deniz kum kızlaaar. ( gülme sesleri )
Mehmet: ( Heyecanlanır ) Bak salak herif etrafında kimse olmadığından emin ol. Sonra bi taksiye atla ve gel.
Can: Heey artık zenginiz. Arabam var.
Mehmet: Ne? O paradan kullandın mı?
Can: Bu bebeğe bayılacaksın dostum.
Mehmet: Sen aklını kaçırmışsın.
Can: ( Kahkahayla karışık ) Geliyoruuum.
Canın yanında bir arkadaşı caner'de vardır. Fakat Can bundan mehmete bahsetmemiştir.Mehmet onu tanımıyordur.
Mehmet:istanbulda oturmaktadır sıradan yaşamı onu depresyona yöneltmiş Can'ın ilkokul,ortaokul ve lise arkadaşı
geçmişinde iyimser olduğu için çok kullanıldı (özellikle can tarafından) iyimserliği herkes için geçerli değil
fakat can ve bazı yakın çevreleri onu çok kez hayal kırıklığına uğratmasına rağmen yinede onlara güvenir.
istanbul beyoğlunda 2 oda ve bir tuvalet dairesindeki sıradan hayatı can ve canerin gelmesiyle değişecektir.
toplumdan farklı olduğu için mahallesinde pek arkadaşı yok devlet dairesinde memur olarak çalışıyor.Halasının torpiliyle girdiği işinden
nefret ediyor ve halası 2 haftada bir ona uğrar
Can:Can doğuştan serseri diyebileceğimiz tipte bir insan.Çevresindekileri her zaman istemedende olsa kırar çünkü patavatsızdır.
konuşurken cümlelerine dikkat etmez belirli bir işi yoktur.Az çalışıp çok kazanmayı ister.Ustalarını döver.
Ailesi bir yanlışlık sonucu oldu.Yani Annesi Alman vatandaşı zannettiği babasını Almanya'ya gitme umuduyla
baştan çıkartmış fakat babası evi bile olmayan sokakta yaşayan biriymiş.Annesinin sülalesi geniş olunca zorla
evlendirilmiş.Aile sorumluluğunu bir kaç yıl yüklenmiş ve sonunda kaçıp gitmiş.Can annesiyle yaşamaya başlamış
Annesi Can'a hiç sevgi göstermemiş tabi para kazanmak için eve erkeklerle geliyormuş Can birçok kez evden kaçmış ama polisler geri getirmiş
ve hayatı onun açık gözlü olmasını sağlamış.Ve daha sonraları yetimhaneye verilmiş.
Mehmet sabah çalar saatin şiddetli sesiyle yatağından zıplar, homurdanarak..
Mehmet: yine miii? ( çalar saati aldığı gibi fanusun içine atar. )
saat susmuştur fakat fanustaki küçük ( büyük ) balığımız biraz etkilenmiştir. Mehmet tekrar uyumaya devam eder. Bu sefer telefon çalar ve çok sinirlenir.
Telefonuda aldığı gibi pencereden dışarı atar. Yoldan geçmekte olan bir kadının kafasına çarpar.Kadın öylece yere yatar. Dışardan sesler yükselmektedir.
Sesler: Hey salak herif ne yaptığını görüyor musun? Heeeey. Sana diyorum piskopat salak.
mehmet bütün siniriyle yataktan kalkar pencereye doğru giderken attığı telefonu aşağıdaki adam tekrar fırlatır. Mehmet son anda telefonun geldiğini görür ve eğilir.
Telefon fanusa isabet eder ve fanus kırılır.
Kafasına telefon çarpan kadın hiçbirşey olmamış gibi kalkar yoluna devam eder. Tabi biraz değişmiştir. Seni Seviyorum Seni Seviyorum diye söylenmektedir.
Mehmet penceresinde bütün olayları suratında aptal bir ifadeyle izlemektedir. Etraftaki insanlar yavaş yavaş dağılır.
Mehmet: Bu gün berbat bir gün olacak. İşede geç kaldım.
işe gitmek için kapıya yönelirken diğer telefon çalar. Arayan arkadaşı Can'dır.
Mehmet: ( Telefondakinin patronu olduğunu düşünerek ) Kovuldum. Teşekkür ederim. ( telefonu sinirli bi şekilde kapatır )
Can: Bunun neyi var böyle? ( Tekrar arar )
Mehmet: Yine ne var?
Can: Heey. sana noldu sabah sabah.
Mehmet: Can! Seni salak.
Can: Bak dostum burda başım dertte bana yardım etmelisin.
Mehmet: Neler olduğunu anlatsana.
Can: Mafyadan 200.000 Dolar para aldım.
Mehmet: ( Şaşırarak ) Neee?
Can: Evet lanet parayı aldım.
Mehmet: Onu çaldın mı?
Can: Hayır. Bilirsin beni. Sonra tekrar öderiz. Düşünsene artık zenginiz kaçabiliriz.Yeni bir hayat mehmet. Deniz kum kızlaaar. ( gülme sesleri )
Mehmet: ( Heyecanlanır ) Bak salak herif etrafında kimse olmadığından emin ol. Sonra bi taksiye atla ve gel.
Can: Heey artık zenginiz. Arabam var.
Mehmet: Ne? O paradan kullandın mı?
Can: Bu bebeğe bayılacaksın dostum.
Mehmet: Sen aklını kaçırmışsın.
Can: ( Kahkahayla karışık ) Geliyoruuum.
Canın yanında bir arkadaşı caner'de vardır. Fakat Can bundan mehmete bahsetmemiştir.Mehmet onu tanımıyordur.
- sucre_en_cube
- Üye
- Mesajlar: 135
- Kayıt: 22 Mar 2006 01:00
Þimdilerde yýpratýp,buruþturup attýðýmýz kaðýtlar gibi iliþkiler. Üstüne birþeyler karalayýp, beðenmediðimizde,yazdýklarýmýz bizi tatmin veya mutlu etmediðinde attýýðýmýz kaðýtlar gibi.
O kaðýdý tamamen býrakabiliyoruz ya da arada sýrada birkaç küçük not yazmak için kenarda tutabiliyoruz.
Peki ya biz de o kaðýtlardan biriysek; sonunda kýrýþ kýrýþ, bozulmuþ,yýpranmýþ bir þekilde kenarda tutuluyorsak biz de.
Böyle iþte iliþkilerimiz... Sonsuz deðil, çünkü baðlanmaktan-baðlanamamaktan, sevmekten-sevmemekten, olmasý ya da olmamasý gereken herþeyden bencilce kaçýyoruz. Ya da tabir-i caizse bir hýrsýz edasýyla kapýp kaçýyoruz. Birinin kalbini, bir anýný, bir sözcüðünü, bir gözyaþýný, bir bedduasýný kapýp kaçýyoruz. Aslýnda kapýp kaçtýðýmýz, hýrsýzlýk yaptýðýmýz her yerde ve herþeyde bir yanýmýzý býrakýyoruz.
Yani farkýnda karþýmýzdaki de bizi çarpýyor.
Bir "ben bilmem" oyunu oynuyoruz aklýmýzca. Sözde biz bizi bilmiyoruz. Aslýnda biliyoruz da eksilip eksilmediðimizi sorgulamaktan korkuyoruz. Ve korktuðumuz herþeyde yaptýðýmýz gibi bundan da kaçýyoruz,onu yenmeye çalýþmak yerine.
Ve aslýnda biz kendimizi kaybediyoruz...
O kaðýdý tamamen býrakabiliyoruz ya da arada sýrada birkaç küçük not yazmak için kenarda tutabiliyoruz.
Peki ya biz de o kaðýtlardan biriysek; sonunda kýrýþ kýrýþ, bozulmuþ,yýpranmýþ bir þekilde kenarda tutuluyorsak biz de.
Böyle iþte iliþkilerimiz... Sonsuz deðil, çünkü baðlanmaktan-baðlanamamaktan, sevmekten-sevmemekten, olmasý ya da olmamasý gereken herþeyden bencilce kaçýyoruz. Ya da tabir-i caizse bir hýrsýz edasýyla kapýp kaçýyoruz. Birinin kalbini, bir anýný, bir sözcüðünü, bir gözyaþýný, bir bedduasýný kapýp kaçýyoruz. Aslýnda kapýp kaçtýðýmýz, hýrsýzlýk yaptýðýmýz her yerde ve herþeyde bir yanýmýzý býrakýyoruz.
Yani farkýnda karþýmýzdaki de bizi çarpýyor.
Bir "ben bilmem" oyunu oynuyoruz aklýmýzca. Sözde biz bizi bilmiyoruz. Aslýnda biliyoruz da eksilip eksilmediðimizi sorgulamaktan korkuyoruz. Ve korktuðumuz herþeyde yaptýðýmýz gibi bundan da kaçýyoruz,onu yenmeye çalýþmak yerine.
Ve aslýnda biz kendimizi kaybediyoruz...
yazıma başlamadan önce küçük bi uyarı peçeteleriniz yanınızda olsun...Zira söyliyecekleirm karşısında ağlama krizlerine girebilirsiniz
Bir gün Ahmet diye bir çocuk varmış.O yemek yemiş dişlerini fırçalamış,uyumuş.
çok dokunaklı dimi?!
Bir gün Ahmet diye bir çocuk varmış.O yemek yemiş dişlerini fırçalamış,uyumuş.
çok dokunaklı dimi?!
"Angelo rotto//psykhe"::Ho affrontato quando lo avete lasciato...
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
İhtiyacımız olan zamandı
cok zaman gecti üzerinden! bu kadarzamanda özledigin oldu mu? Andın mı beni hiç? Unuttun, kandın mı yoksa baksa ellere, yada kanmakta mısın hala? Seviyorum desem seviyorum dermisin tüm kalbinle ama??? mabele yazmıstım bi ara
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
bu yazıyı dün yazdım....deneme diyolar kendisine...........
KARMAŞA
1 siyaset ve ırk karmaşası
Siyaseti sorgulamadan önce siyasetin ne olduğunu çok iyi bilmek lazım.Siyaset eski roma döneminde bazı filozofların insan hakları ve özgürlüklerini temel alan demokraside insanları kendi safına çekmek için uygulanan yöntemlerdir.
Yüzyıllar boyunca toplumueğitmek yerine bazı sloganlarla köleleştirenlerde siyaset yaptı.Doğruyu savunarak halkı için ölümü bile göze alanlarda.Ama özellikle son yıllarda çoğu ülkede toplumu eğitmeden bazı geleneklerin arkasına sığınıp cahil bırakmak siyasilere KOLAY geldi.
Doğruyu bilmeyen bir insana her yanlışı doğru olarak anlatabilirsiniz.Bir köpek için insanları parçalamak eğlendirici,zevk verici yada zorunlu değildir.Ama köpek için niçin ısırdığı önemli değildir.Köpek bunun için eğitilmiştir.Sorgulamaz.Toplumda bazı durumlarda böyle eğitiliyor.Üniversite mezunları bile bu köpek gibi davranıyor.
Peki toplum nedir?Toplum adı üzerinde bir topluluktur.Irk ta bunun arkrabalanmış halidir.Ben çevremdeki 100 kişiyi toplayıp bir köy kursam bende bir Irk yaratmış olurum.Evet bu doğru.Çünkü bütün ırklar böyle oluştu.
Türkiyede yaşanan olaylar bana yine eğitimsiz ve cahil insanların kullanılmasını hatırlattı.Geride yazdığım köpek meselesi gibi.Bu insanlar ne için savaştıklarını bilmiyorlar.Devrimden bahsediyorlar.Devrtimin ne olduğunu bilmiyorlar.
Eskiden siyasette gerçekten halkı düşünen insanlar geldi.Garip olanı bu insanlar direkt siyasete bürünmedi.Asker,doktor vb.. işlerle uğraşırken halkı düşünen insanlardı.Örneğin Atatürk,kurduğu demokratik sistemin böyle alet edildiğini görseydi kahretmezmiydi.Eğitimi temel alan Atatürk insanları eğitmemekte ısrar eden insanların yüzüne tükürmezmiydi.PKK ve Kürtlerin yanı sıra aşırı dinci yada ırkçı toplumlarda sorgulamıyorlar düşüncelerini.Mekanik bir robot gibi kendine söylenenleri yapıyorlar.Atatürk üzerinden siyaset yapanlarda eğitimsiz.İnsan ancak kendi kendine eğitim verebilir.Üniversiteden mezun olmak yada profesör olmak ta eğitmez insanı.
İnsanın kendi egosu kendi önüne geçince canavara dönüşebiliyor.dostlarını terkedip düşmanlarıyla arkadaş olanlar.kendisini uyaranları sürgün edenler.Hepsi birer ego kurbanı ve mutluluğu aynaların içinde arıyor...
KARMAŞA
1 siyaset ve ırk karmaşası
Siyaseti sorgulamadan önce siyasetin ne olduğunu çok iyi bilmek lazım.Siyaset eski roma döneminde bazı filozofların insan hakları ve özgürlüklerini temel alan demokraside insanları kendi safına çekmek için uygulanan yöntemlerdir.
Yüzyıllar boyunca toplumueğitmek yerine bazı sloganlarla köleleştirenlerde siyaset yaptı.Doğruyu savunarak halkı için ölümü bile göze alanlarda.Ama özellikle son yıllarda çoğu ülkede toplumu eğitmeden bazı geleneklerin arkasına sığınıp cahil bırakmak siyasilere KOLAY geldi.
Doğruyu bilmeyen bir insana her yanlışı doğru olarak anlatabilirsiniz.Bir köpek için insanları parçalamak eğlendirici,zevk verici yada zorunlu değildir.Ama köpek için niçin ısırdığı önemli değildir.Köpek bunun için eğitilmiştir.Sorgulamaz.Toplumda bazı durumlarda böyle eğitiliyor.Üniversite mezunları bile bu köpek gibi davranıyor.
Peki toplum nedir?Toplum adı üzerinde bir topluluktur.Irk ta bunun arkrabalanmış halidir.Ben çevremdeki 100 kişiyi toplayıp bir köy kursam bende bir Irk yaratmış olurum.Evet bu doğru.Çünkü bütün ırklar böyle oluştu.
Türkiyede yaşanan olaylar bana yine eğitimsiz ve cahil insanların kullanılmasını hatırlattı.Geride yazdığım köpek meselesi gibi.Bu insanlar ne için savaştıklarını bilmiyorlar.Devrimden bahsediyorlar.Devrtimin ne olduğunu bilmiyorlar.
Eskiden siyasette gerçekten halkı düşünen insanlar geldi.Garip olanı bu insanlar direkt siyasete bürünmedi.Asker,doktor vb.. işlerle uğraşırken halkı düşünen insanlardı.Örneğin Atatürk,kurduğu demokratik sistemin böyle alet edildiğini görseydi kahretmezmiydi.Eğitimi temel alan Atatürk insanları eğitmemekte ısrar eden insanların yüzüne tükürmezmiydi.PKK ve Kürtlerin yanı sıra aşırı dinci yada ırkçı toplumlarda sorgulamıyorlar düşüncelerini.Mekanik bir robot gibi kendine söylenenleri yapıyorlar.Atatürk üzerinden siyaset yapanlarda eğitimsiz.İnsan ancak kendi kendine eğitim verebilir.Üniversiteden mezun olmak yada profesör olmak ta eğitmez insanı.
İnsanın kendi egosu kendi önüne geçince canavara dönüşebiliyor.dostlarını terkedip düşmanlarıyla arkadaş olanlar.kendisini uyaranları sürgün edenler.Hepsi birer ego kurbanı ve mutluluğu aynaların içinde arıyor...
insanlık, okadar hızlı büyüyordu ki ; Tanrıyla boy ölçüşmeye kalkıştı ve Tanrı ; çocuklarından utandı... Önce yağmurla yıkadı pisliklerinden arıttı sonra güneşinde yaktı maskelerini çıkarttı ve yer yü
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
renksiz sevgilim git...
kopkoyu bir mavinin içinde buldum seni
ne cok yakısırdı mavi sana
aşık oldugum sen degil belkide
rengarenk için, ala gözlerin
pembeli gülümseyişin
yeşil huzurlu bakışın
turunculu esen rüzgarın
turkuaz renkli heyecanlarındı aslında.
ama simdi siyah beyazsın
gittikce matlaştın
gittikce kararttın sevgini
donuk bir gülümseyişin
beyaz boş gözlerin kaldı
sevemedem siyah beyazını
sen sevdin sıradanlıgı
kagıttan insanlar gibi bakıyorsun bana..
git renksiz sevgili
git!!!....
kopkoyu bir mavinin içinde buldum seni
ne cok yakısırdı mavi sana
aşık oldugum sen degil belkide
rengarenk için, ala gözlerin
pembeli gülümseyişin
yeşil huzurlu bakışın
turunculu esen rüzgarın
turkuaz renkli heyecanlarındı aslında.
ama simdi siyah beyazsın
gittikce matlaştın
gittikce kararttın sevgini
donuk bir gülümseyişin
beyaz boş gözlerin kaldı
sevemedem siyah beyazını
sen sevdin sıradanlıgı
kagıttan insanlar gibi bakıyorsun bana..
git renksiz sevgili
git!!!....
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
GİTMELİ
Başını kaldırdı ve
Şöyle bi baktı
Gözünün alabildigini arıyordu
Belli ki
Korkuyordu,
Gözlerinin taa içinden okunuyor
Derinlikleride dogruyu arıyor
Gitmeli
Gitmeli mi?
Özlemlerini,anılarını,sevinclerini,hüzünlerini
Saklıydı içinde, cok derinlerde
Kimse bilmiyordu
Bilmeyecekte
Hazan bahcelerinde, sadece
Kendi bildigi bi yere
Bir agacın altına belki de
Gömmüştü tüm acı sarı renklerini
Şimdi gitmeli
Gitmeli mi?
Başını kaldırdı ve
Şöyle bi baktı
Gözünün alabildigini arıyordu
Belli ki
Korkuyordu,
Gözlerinin taa içinden okunuyor
Derinlikleride dogruyu arıyor
Gitmeli
Gitmeli mi?
Özlemlerini,anılarını,sevinclerini,hüzünlerini
Saklıydı içinde, cok derinlerde
Kimse bilmiyordu
Bilmeyecekte
Hazan bahcelerinde, sadece
Kendi bildigi bi yere
Bir agacın altına belki de
Gömmüştü tüm acı sarı renklerini
Şimdi gitmeli
Gitmeli mi?
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
Asil bir renkteydim ben
Morlar arasında gider gelirdim
Pembeye kanardım
Sarıları barındırırdım
Mavilerin en koyusu ve en mis kokulusu bendeydi
Gökkusagı kıskanırdı
Senin kıskandıgın gibi
Sen böyle degildin be aşk
Tek renktin
Kırmızı .
Kan kırmızısı
Güllerin kırmızısı
Yıkıcı bir kırmızı
Sararken usulca tüm ruhumu aşk
Kararttın bütün renklerimi kırmızınla
Karıstı harman oldu
Ama yakışmadı bana bizze
Yakıstıramadın bu kez aşk
Git başka bir kurban seç
Bu kez biz olmayalım
Morlar arasında gider gelirdim
Pembeye kanardım
Sarıları barındırırdım
Mavilerin en koyusu ve en mis kokulusu bendeydi
Gökkusagı kıskanırdı
Senin kıskandıgın gibi
Sen böyle degildin be aşk
Tek renktin
Kırmızı .
Kan kırmızısı
Güllerin kırmızısı
Yıkıcı bir kırmızı
Sararken usulca tüm ruhumu aşk
Kararttın bütün renklerimi kırmızınla
Karıstı harman oldu
Ama yakışmadı bana bizze
Yakıstıramadın bu kez aşk
Git başka bir kurban seç
Bu kez biz olmayalım
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
- dumanaddict
- Üye
- Mesajlar: 230
- Kayıt: 26 Oca 2005 01:00
- Konum: 34-28-61
Biliyorum sessiz koridorlarda yankı olur sesim
Her kapının ardında sonsuzluk
Uzanmaya kalksam kaybolursun
Issız diplerde son bulursun
Boğuluyorum sensizliğinde yine
Yüreğim yitik ve yorgun kaldı artık bu şehirde
şiirin başıda varda kısa bi yerini yazdımm..(02.06.06-kayıp yazan:ben)
Her kapının ardında sonsuzluk
Uzanmaya kalksam kaybolursun
Issız diplerde son bulursun
Boğuluyorum sensizliğinde yine
Yüreğim yitik ve yorgun kaldı artık bu şehirde
şiirin başıda varda kısa bi yerini yazdımm..(02.06.06-kayıp yazan:ben)
Rock bir müzik türü değil, bir hayat tarzıdır!
çok derin yaralarý var ruhumun
kapatmasý zor olan
en ufak bir dokunuþta daha da derinleþecek yaralar
sanki bir kadavra ruhum
lime lime olmuþ
ama hala birilerine yarar saðlamak için
topraðýna kavuþamamýþ
bir hiç uðruna yakýlmýþ ruhum
ve külleri rüzgarda savrulmuþ
þimdi ruhumun her bir parçasý ayrý yerde
bense hala tek parça halinde
kafesimde seni beklemekteyim...
merwe 2004
kapatmasý zor olan
en ufak bir dokunuþta daha da derinleþecek yaralar
sanki bir kadavra ruhum
lime lime olmuþ
ama hala birilerine yarar saðlamak için
topraðýna kavuþamamýþ
bir hiç uðruna yakýlmýþ ruhum
ve külleri rüzgarda savrulmuþ
þimdi ruhumun her bir parçasý ayrý yerde
bense hala tek parça halinde
kafesimde seni beklemekteyim...
merwe 2004
kolay deðil, rol yapsamda bazen, beni hiç bir þey güldürmüyor..sorun deðil çünkü artýk zaten beni hiç bir dert öldürmüyor..
- speed_of_pain
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 531
- Kayıt: 19 Ara 2005 01:00
- Konum: from hell
birilerini beklıyorum amaçsızcasına..sadece beklıyorum
birilerinin beni kurtarmasını diliyorum Tanrı dan
kanayan benligimden vazgecmek ıstıyorum kendı cehennemim dışında farklı bır yer arıyorum
yaşıyorum ya da yaşadıgımı sanıyorum aslında ben hergün ölüyorum
hergun kotamı doldurmak için çabalıyorum
birilerini arıyorum birilerni beklıyorum ama kim olduklarını bilmıyorum
seviyorum ya da sevdıgımı sanıyorum belkı de aslında nefret edıyorum
kanıyorum tükenıyorum gün gectıkce bitiyorum..
huzur bozuyorum mutsuzluk getırıyorum
herkese... herseye..
duyan yok gören yok beni cunku mucize yok hayatta
yokolma istegı ıle yanıyorum
çaresızlık denızınde boguluyorum..
Lanet ediyorsun bana biliyorum
Ellerının arasından kayıp gıdıyor ellerim
Tanrı ya yalvarıyorsun senı bırakmamam için
Huzur bulmanı mutlu olmanı istıyorum bu yuzden ...
Elveda....
Gothic Dreams
birilerinin beni kurtarmasını diliyorum Tanrı dan
kanayan benligimden vazgecmek ıstıyorum kendı cehennemim dışında farklı bır yer arıyorum
yaşıyorum ya da yaşadıgımı sanıyorum aslında ben hergün ölüyorum
hergun kotamı doldurmak için çabalıyorum
birilerini arıyorum birilerni beklıyorum ama kim olduklarını bilmıyorum
seviyorum ya da sevdıgımı sanıyorum belkı de aslında nefret edıyorum
kanıyorum tükenıyorum gün gectıkce bitiyorum..
huzur bozuyorum mutsuzluk getırıyorum
herkese... herseye..
duyan yok gören yok beni cunku mucize yok hayatta
yokolma istegı ıle yanıyorum
çaresızlık denızınde boguluyorum..
Lanet ediyorsun bana biliyorum
Ellerının arasından kayıp gıdıyor ellerim
Tanrı ya yalvarıyorsun senı bırakmamam için
Huzur bulmanı mutlu olmanı istıyorum bu yuzden ...
Elveda....
Gothic Dreams
nefret ettim kendimden acının hızını bıraktıgı ızlerı yoketmek ıstedım defalarca neden dıye sordum kendime NEDEN... neden hala mutluluk maskesı takmıs bır depresıf ım
- nodoubt_16
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 610
- Kayıt: 12 Şub 2006 01:00
- Konum: konya
Sensizlik
Gecenin karanlığında düşünmekle geçti ömrüm,
Seninle yetinmek istedim galiba başaramadım.
Yanı başımda görmeden,
Sesini duymadan,
Ne biliyim işte
Herhangi bi duygu...
Hep seni düşündüm
Sensiz bir dakika yaşanmadı,
Acı veriyor sensiz olmak,
Ölmek ise sensiz nefes almak.
Bir an kulağımda çınladı sesin,
Ruhuma doldu ılık nefesin,
Gözümün önünden gitmedi hayalin,
Seni andım durdum sabaha kadar...
benim boş zamanımda yazdığım şiirlerimden biri sahibine ......
Gecenin karanlığında düşünmekle geçti ömrüm,
Seninle yetinmek istedim galiba başaramadım.
Yanı başımda görmeden,
Sesini duymadan,
Ne biliyim işte
Herhangi bi duygu...
Hep seni düşündüm
Sensiz bir dakika yaşanmadı,
Acı veriyor sensiz olmak,
Ölmek ise sensiz nefes almak.
Bir an kulağımda çınladı sesin,
Ruhuma doldu ılık nefesin,
Gözümün önünden gitmedi hayalin,
Seni andım durdum sabaha kadar...
benim boş zamanımda yazdığım şiirlerimden biri sahibine ......
Korkma Hadi Konuş Anlat Niye Sustun En Son Sen Tutuştun Nefretle Beni Bekle Karanlığım Uyanmadan Beni Uyut...
kaybettiðim bir çok þey içinde belki de en deðerlisi sendin..
ortak noktamýz ÖLÜMDÜ..
ölümün yeni bir baþlangýç olduðu söylenir durur ya,
ben buna hiç bir zaman inanmamýþtým
çünkü yaþarken ölüyordum ben ama seninle yeni bir baþlangýç yaptým
kýsa süreliðine de olsa yaþamýn tadýna baktým
geliþin gibi gidiþinde ani oldu
týpký benim ÖLÜMÜM gibi...
HOÞÇAKAL...
ortak noktamýz ÖLÜMDÜ..
ölümün yeni bir baþlangýç olduðu söylenir durur ya,
ben buna hiç bir zaman inanmamýþtým
çünkü yaþarken ölüyordum ben ama seninle yeni bir baþlangýç yaptým
kýsa süreliðine de olsa yaþamýn tadýna baktým
geliþin gibi gidiþinde ani oldu
týpký benim ÖLÜMÜM gibi...
HOÞÇAKAL...
kolay deðil, rol yapsamda bazen, beni hiç bir þey güldürmüyor..sorun deðil çünkü artýk zaten beni hiç bir dert öldürmüyor..