Charles Bukowski
Charles Bukowski
Bukowski, tanıdığım(!) en sade adamdır. Bukowski neyse O'dur. Bukowski derindir. Bir seyleri anlatabilmek icin süslü cümlelere gerek duymaz. O sadece anlatır. Bukowski kaybedendir, Bukowski kazanandır. Yazılarında neşeyle hüzünü aynı anda barındırır. Size hayatın karanlık yüzünü gösterir. Oyun oynamaz, birilerine yaranmak için kimsenin kıçını öpmez, cümleleri keskindir aynen ölüm gibi. Her şeyden önce 'bu kısmı benimle ilgili' benim cümlelerimi kurar, kurmak istediğim cümleleri kurar. O'nun cümlelerini okumak, defalarca, yüzlerce, binlerce kez okumak beni tarif edemeyeceğim mutluluğun içine sokar. Her okuduğum kitaptan sonra suratımda aptal iğreti bir gülümseme ile "bir tek ben değilmişim" derim.
insanlık, okadar hızlı büyüyordu ki ; Tanrıyla boy ölçüşmeye kalkıştı ve Tanrı ; çocuklarından utandı... Önce yağmurla yıkadı pisliklerinden arıttı sonra güneşinde yaktı maskelerini çıkarttı ve yer yü
. / . Hayatta kalmanın hayatta olmaktan çok daha zor olduğunu neden anlayamadıklarını bir türlü anlayamıyorum.
. / . Yalnızlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz ve yalnızlar zehir dolu. Ben yalnızlık duygusu nedir bilmem. Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur.
. / . Atlar, alkol ve daktilo. Bu üçünden herhangi birinin önünü kesen her şey ölümcül benim için, kadınlar dahil, özellikle kadınlar hatta. Kadınlardan ne kadar uzak durursam o kadar iyi hissediyorum kendimi.
. / . Siyaset mi? Siyaset aynı kadınlar gibidir; onlara ciddi bir biçimde dalarsan balıkçı çizmesinin altında kalmış solucana dönersin.
. / . Sürekli yanlış anlamaya meyilliler için kaygılanıyoruz ama onlar bizim için hiç kaygılanmıyorlar, ya da yanlış nedenlerden ötürü kaygılanıyorlar.
. / . Bir keresinde bir akıl hastanesine gittim, ziyaret için. Oradaki hastalardan biri tanıdı beni. Charles Bukowskisin sen, değil mi? diye sordu. Kitaplarımı okumuştu. Bu yüzden oradaydı belki.
. / . Bir yerde bulaşıkçı olarak çalışıp kendine kalan boş ve temiz iki saati sanatına ayıran adamı yeğlerim. Budur çeliği ellerinle bükmenin yolu.
. / . Bazı fikirleri kanıtlamanın en iyi yolu ringe çıkıp dövüşmektir, bizim ringimiz de şiirin kendisi tabii ki. Benim çalışma alanım bu. Ringe çıkar ve kendimi yerde bulduğumda hakem ona kadar saymadan kalkıp devam etmeye çalışırım. Şiir yazmanın öğretilebileceğine inanmıyorum, teori rahat ve güvenli pozisyonda olanların oyun bahçesidir. Yazmayı öğrenmenin tek yolu yazmak, yazmak, yazmak ve yazmayı yazmazsan delirecek ya da banka soyacak ya da ölümüne içecek ya da arabanı uçurumdan aşağı sürecek kadar çok istemektir. Yazmak insanı tutsak eder, başka bir şey yapmak söz konusu olamaz. Bunun dışındaki bütün yaklaşımlar yararsız zırvalamalardan başka bir şey değildir. Budur işin özü, bu yüzden de ya iyidir ya da kötü. Arası yok.
. / . Sözde dahilerle aram hiçbir zaman iyi olmadı. Özellikle bu sıfata sınavlardan en yüksek notları alarak layık görülenlerle. Bunların beyinleri hazır cevaplarla doludur. Lisedeyken sürekli iftihara geçen bir arkadaşım vardı. İşin sırrı annesiydi. Okuldan eve gelince annesi onu kitapların başına oturtur, yatıncaya kadar çalıştırırdı, o kadar değil belki, ama günde 5-6 saat. Aslında okulun en aptal çocuğuydu. Kitaplardan öğrendiği her şeyi unutmalı insan. Baştan başlayıp gördüklerinden ve hissettiklerinden öğrenmeye bak. Bir de, Disneylanddan uzak dur.
. / . Başkalarına şiirin nasıl yazılacağını öğretebileceğini sanan insanlara gelince; öncelikle insanlık hakkında hiçbir şey bilmiyorlar, sonra da şiir hakkında. Kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor, hepsi bu. Kendilerini değerli hissetmeye ihtiyaçları var, onların hastalığı da bu. Yüz kadar şiir yazdıklarını ve iki ince kitapları yayınlandığı için başkalarına şiirin nasıl yazılacağını öğretebileceklerini varsayarlar. Kitaplarını kimsenin okumaması ya da şiirlerinin sıradan olmanın ötesine geçemeyişi umurlarında bile değildir. Kitapları var yahu! Bir şeyler biliyorlar. Yayınlanmışlar. En kötüleri de şairlerdir. Şair sözcüğünü duyduğumda tabanları yağlarım...
. / . Yalnızlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz ve yalnızlar zehir dolu. Ben yalnızlık duygusu nedir bilmem. Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur.
. / . Atlar, alkol ve daktilo. Bu üçünden herhangi birinin önünü kesen her şey ölümcül benim için, kadınlar dahil, özellikle kadınlar hatta. Kadınlardan ne kadar uzak durursam o kadar iyi hissediyorum kendimi.
. / . Siyaset mi? Siyaset aynı kadınlar gibidir; onlara ciddi bir biçimde dalarsan balıkçı çizmesinin altında kalmış solucana dönersin.
. / . Sürekli yanlış anlamaya meyilliler için kaygılanıyoruz ama onlar bizim için hiç kaygılanmıyorlar, ya da yanlış nedenlerden ötürü kaygılanıyorlar.
. / . Bir keresinde bir akıl hastanesine gittim, ziyaret için. Oradaki hastalardan biri tanıdı beni. Charles Bukowskisin sen, değil mi? diye sordu. Kitaplarımı okumuştu. Bu yüzden oradaydı belki.
. / . Bir yerde bulaşıkçı olarak çalışıp kendine kalan boş ve temiz iki saati sanatına ayıran adamı yeğlerim. Budur çeliği ellerinle bükmenin yolu.
. / . Bazı fikirleri kanıtlamanın en iyi yolu ringe çıkıp dövüşmektir, bizim ringimiz de şiirin kendisi tabii ki. Benim çalışma alanım bu. Ringe çıkar ve kendimi yerde bulduğumda hakem ona kadar saymadan kalkıp devam etmeye çalışırım. Şiir yazmanın öğretilebileceğine inanmıyorum, teori rahat ve güvenli pozisyonda olanların oyun bahçesidir. Yazmayı öğrenmenin tek yolu yazmak, yazmak, yazmak ve yazmayı yazmazsan delirecek ya da banka soyacak ya da ölümüne içecek ya da arabanı uçurumdan aşağı sürecek kadar çok istemektir. Yazmak insanı tutsak eder, başka bir şey yapmak söz konusu olamaz. Bunun dışındaki bütün yaklaşımlar yararsız zırvalamalardan başka bir şey değildir. Budur işin özü, bu yüzden de ya iyidir ya da kötü. Arası yok.
. / . Sözde dahilerle aram hiçbir zaman iyi olmadı. Özellikle bu sıfata sınavlardan en yüksek notları alarak layık görülenlerle. Bunların beyinleri hazır cevaplarla doludur. Lisedeyken sürekli iftihara geçen bir arkadaşım vardı. İşin sırrı annesiydi. Okuldan eve gelince annesi onu kitapların başına oturtur, yatıncaya kadar çalıştırırdı, o kadar değil belki, ama günde 5-6 saat. Aslında okulun en aptal çocuğuydu. Kitaplardan öğrendiği her şeyi unutmalı insan. Baştan başlayıp gördüklerinden ve hissettiklerinden öğrenmeye bak. Bir de, Disneylanddan uzak dur.
. / . Başkalarına şiirin nasıl yazılacağını öğretebileceğini sanan insanlara gelince; öncelikle insanlık hakkında hiçbir şey bilmiyorlar, sonra da şiir hakkında. Kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor, hepsi bu. Kendilerini değerli hissetmeye ihtiyaçları var, onların hastalığı da bu. Yüz kadar şiir yazdıklarını ve iki ince kitapları yayınlandığı için başkalarına şiirin nasıl yazılacağını öğretebileceklerini varsayarlar. Kitaplarını kimsenin okumaması ya da şiirlerinin sıradan olmanın ötesine geçemeyişi umurlarında bile değildir. Kitapları var yahu! Bir şeyler biliyorlar. Yayınlanmışlar. En kötüleri de şairlerdir. Şair sözcüğünü duyduğumda tabanları yağlarım...
insanlık, okadar hızlı büyüyordu ki ; Tanrıyla boy ölçüşmeye kalkıştı ve Tanrı ; çocuklarından utandı... Önce yağmurla yıkadı pisliklerinden arıttı sonra güneşinde yaktı maskelerini çıkarttı ve yer yü
hayır
kazanamayız mümkün değil
kazanamayacağımıza karar verdım
bir an için kazanabıleceğımızı sanmıştık
ama sadece bir an ıçın
şımdı ılıyorum kı kazanamayacağız
hareketsiz dursak dakazanamayız
koşsak da
doğru davransak kazanamayız
hata yapsak kazanamayız
başka bırı kazanacak
o yüzden başka bırı orda
ve bızde buradayız..
SUDA YAN ATEŞTE BOĞUL
kazanamayız mümkün değil
kazanamayacağımıza karar verdım
bir an için kazanabıleceğımızı sanmıştık
ama sadece bir an ıçın
şımdı ılıyorum kı kazanamayacağız
hareketsiz dursak dakazanamayız
koşsak da
doğru davransak kazanamayız
hata yapsak kazanamayız
başka bırı kazanacak
o yüzden başka bırı orda
ve bızde buradayız..
SUDA YAN ATEŞTE BOĞUL
hayat bir hayalperest için en büyük cehennem
mahvolmuþ hayatlar
olaðandýr
bilgeler için de
ahmaklar için de.
ancak
o mahvolmuþ hayat
bizimki olduðunda,
iþte o zaman
farkýna varýrýz
intaharlarýn,ayyaþlarýn,hapisane
kuþlarýnýn,uyuþturucu müptelalarý
ve benzerlerinin.
varoluþun
menekþeler kadar,
gökkuþaðý
kasýrga
ve
tamtakýr
mutfak
dolabý
kadar
olaðan
bir
parçasý
olduklarýnýn.
olaðandýr
bilgeler için de
ahmaklar için de.
ancak
o mahvolmuþ hayat
bizimki olduðunda,
iþte o zaman
farkýna varýrýz
intaharlarýn,ayyaþlarýn,hapisane
kuþlarýnýn,uyuþturucu müptelalarý
ve benzerlerinin.
varoluþun
menekþeler kadar,
gökkuþaðý
kasýrga
ve
tamtakýr
mutfak
dolabý
kadar
olaðan
bir
parçasý
olduklarýnýn.
''hiçbir şeyin önemi yok
bir yatakta debelenmekten başka
ucucz hayaller ve bir birayla
yapraklar ölürken ve atlar ölürken
ya ev sahipleri koridorlarda dikmiş gözlerini bakarken;
canlıdır müziği çekilmiş perdelerin,
sinek sürüleri
ve patlamalar sonsuzunda
son insan'ın mağarası;
hiçbir şeyin önemi yok sızdıran lavabodan başka,
boş şişeden,
keyiften,
kıstırılmış
bıçaklanmış ve traş edilmiş gençlikten başka,
kendisine sözcükler öğretilip
ölsün diye
arkası yastıkla desteklenmiş
gençlikten başka.''
bir yatakta debelenmekten başka
ucucz hayaller ve bir birayla
yapraklar ölürken ve atlar ölürken
ya ev sahipleri koridorlarda dikmiş gözlerini bakarken;
canlıdır müziği çekilmiş perdelerin,
sinek sürüleri
ve patlamalar sonsuzunda
son insan'ın mağarası;
hiçbir şeyin önemi yok sızdıran lavabodan başka,
boş şişeden,
keyiften,
kıstırılmış
bıçaklanmış ve traş edilmiş gençlikten başka,
kendisine sözcükler öğretilip
ölsün diye
arkası yastıkla desteklenmiş
gençlikten başka.''
edison bile pişman...
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
- buzdan_kanat
- Üye
- Mesajlar: 117
- Kayıt: 29 Tem 2005 00:00
Bukowski okuyabilmek ve anlayabilmek her babayiğidin harcı değildir.İlginçtir,delidir,doludur,farklıdır,yaratıcı olduğu söylenemez fakat yinede okursun kitaplarını.Anlamadığın cümleler olur bir kaç kez daha okursun.Sonra da hak verirsin..
Her bir yeni kitabını okuduğumda,çok daha iyi anlayabildiğim ve aslında anladığım taktirde "hayır ya bu böyle olmaz"dediğim fakat okumaya devam ettiğim bir sürü kitabı olmuştur.
Rahat uyusun..
Her bir yeni kitabını okuduğumda,çok daha iyi anlayabildiğim ve aslında anladığım taktirde "hayır ya bu böyle olmaz"dediğim fakat okumaya devam ettiğim bir sürü kitabı olmuştur.
Rahat uyusun..
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
" Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem,kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam."
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
- spinelesslaugh
- Üye
- Mesajlar: 6
- Kayıt: 13 May 2007 00:00
- Konum: istanbul
- kozmik_peri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1917
- Kayıt: 12 Kas 2003 01:00
- Konum: Ankara
günlük hayatın sıkıntılarından biraz silkeler insanı,herhangi_biri yazdı:"İçmek,ertesi sabah tekrar dirilinen ve hergün tekrarlanabilen bir intahar biçimidir."..............
herşeyin aynı olmasından..
kişiyi bedenin ve aklın dışına cıkarıp duvara yapıştırır..
sanırım içmek ertesi sabah tekrar hayata dönüle bilen ve her gün tekrarlanabilen bir intihar biçimidir...
Istemedim uyanmayı bu soğuk uykudan. Cevapları aradim soruları sormadan. Düşürdüğün gölgeleri, düştuğün yerleri
kazıyorsan aklıma normal mi sence?