bilinçli olarak böyle bir bakış attığını sanmıyorum ama surat ifadesiyle birçoğumuzun duygularına tercüman olmuş. helal olsun..issirganotununissirmiyani yazdı:işte o resim
Gündem
- houseofholy
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 905
- Kayıt: 04 Oca 2007 01:00
- Konum: ankara
- İletişim:
- houseofholy
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 905
- Kayıt: 04 Oca 2007 01:00
- Konum: ankara
- İletişim:
Dubai Şeyhinin talebini değerlendiriyoruz
İETT garajı ihalesini kazanan Dubai Şeyhi Maktum, 1.1 milyar YTLlik ihale bedelini dün sürenin dolmasına rağmen ödemedi. Kadir Topbaş, Sama Dubainin ödeme süresinin uzatılmasını istediğini, konuyu değerlendirdiklerini söyledi.
şeyh ister de süre uzatılmaz mı?
İETT garajı ihalesini kazanan Dubai Şeyhi Maktum, 1.1 milyar YTLlik ihale bedelini dün sürenin dolmasına rağmen ödemedi. Kadir Topbaş, Sama Dubainin ödeme süresinin uzatılmasını istediğini, konuyu değerlendirdiklerini söyledi.
şeyh ister de süre uzatılmaz mı?
herşey onun içinde, o herşeyin dışında..
- issirganotununissirmiyani
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1106
- Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
- Konum: nereye
Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Doğan, Deniz CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün gurup toplantısında yaptığı konuşma ile vurdu. İşte Doğan'ın iğneli ifadeleri:
"Baykalın Japon bakan örneği
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün gurup konuşmasında çok haklı bir noktaya değiniyor. Adı yolsuzluğa karışan bir Japon Bakan intihar ediyor. Baykal bunu anımsatıyor ve ekliyor:
"Japonya neden kalkınmış, şimdi anlıyor musunuz?"
Çok doğru. Benim de, aklıma Amerikadan, Avrupadan, Japonyadan Patangonyaya, Antartikadan Tasmanyaya kadar tek bir seçim kaybeden politikacılar geliyor. Onlar seçimi kaybettikleri anda, koltuklarını terkediyor. Baykal ve diğerleri, kaç seçim kaybederlerse kaybetsinler, hep yerindeler. Baykalın sorusu gibi:
Şimdi anlıyor musunuz, Türkiye neden geri kalıyor?"
"Baykalın Japon bakan örneği
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün gurup konuşmasında çok haklı bir noktaya değiniyor. Adı yolsuzluğa karışan bir Japon Bakan intihar ediyor. Baykal bunu anımsatıyor ve ekliyor:
"Japonya neden kalkınmış, şimdi anlıyor musunuz?"
Çok doğru. Benim de, aklıma Amerikadan, Avrupadan, Japonyadan Patangonyaya, Antartikadan Tasmanyaya kadar tek bir seçim kaybeden politikacılar geliyor. Onlar seçimi kaybettikleri anda, koltuklarını terkediyor. Baykal ve diğerleri, kaç seçim kaybederlerse kaybetsinler, hep yerindeler. Baykalın sorusu gibi:
Şimdi anlıyor musunuz, Türkiye neden geri kalıyor?"
issirganotununissirmiyani ''değişim başladı anı yaşa'' vodafone gibi oldu behh
Yetkisiz polis böyle yaparsa
Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde görevli resmi polislerce üzerinde kimliği yok diye feci şekilde dövülen Ferhat Yalçınkaya, İHD İstanbul Şubesinde düzenlediği basın toplantısıyla, maruz kaldı,ğı işkenceyi anlattı.
Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde görevli resmi polislerce üzerinde kimliği yok diye feci şekilde dövülen Ferhat Yalçınkaya, İHD İstanbul Şubesinde düzenlediği basın toplantısıyla, maruz kaldı,ğı işkenceyi anlattı.
26 Mayıs Cumartesi günü Galatasaray Postanesi önünde kimlik kontrolü yapan polislere, kimliğini ibraz edemediği için gözaltına alındığını belirten Yalçınkaya, sonrasında başından geçenleri şöyle anlattı: Gözaltına alındıktan sonra polis otosu içinde feci şekilde dövüldüm. Tüfek dipçiği ve kazma sapı büyüklüğündeki sopalarla darp edildim. Ayrıca yüzüme biber gazı sıktılar. Aldığım darbeler nedeniyle tüm vücudum yara bere içinde kaldı. Polisler beni daha sonra Yedikule yakınlarındaki boş bir araziye attılar.
Yalçınkaya, maruz kaldığı işkence nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu da söyledi.
İHD Raportörü Şaban Dayanan ise polise sınırsız yetki veren yasanın fiili uygulamalarının şimdiden kendini göstermeye başladığını ifade etti. Benzer vakaların İstanbulda artarak devam ettiğine dikkat çeken Dayanan, Ancak Yalçınkaya gibi feci şekilde dövülmüş biriyle son yıllarda ilk kez karşılaşıyoruz. Bu durum, hak ve özgürlüklerin tamamen polisin inisiyatifine terk edildiğinin kanıtıdır dedi.
AKP Hükümeti, CHPnin de desteğiyle, yetkilerinin sınırlı olduğunu öne sürdüğü polise, ateş etme dahil her türlü keyfiyeti veren bir kanun taslağı hazırlıyor.
Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde görevli resmi polislerce üzerinde kimliği yok diye feci şekilde dövülen Ferhat Yalçınkaya, İHD İstanbul Şubesinde düzenlediği basın toplantısıyla, maruz kaldı,ğı işkenceyi anlattı.
Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde görevli resmi polislerce üzerinde kimliği yok diye feci şekilde dövülen Ferhat Yalçınkaya, İHD İstanbul Şubesinde düzenlediği basın toplantısıyla, maruz kaldı,ğı işkenceyi anlattı.
26 Mayıs Cumartesi günü Galatasaray Postanesi önünde kimlik kontrolü yapan polislere, kimliğini ibraz edemediği için gözaltına alındığını belirten Yalçınkaya, sonrasında başından geçenleri şöyle anlattı: Gözaltına alındıktan sonra polis otosu içinde feci şekilde dövüldüm. Tüfek dipçiği ve kazma sapı büyüklüğündeki sopalarla darp edildim. Ayrıca yüzüme biber gazı sıktılar. Aldığım darbeler nedeniyle tüm vücudum yara bere içinde kaldı. Polisler beni daha sonra Yedikule yakınlarındaki boş bir araziye attılar.
Yalçınkaya, maruz kaldığı işkence nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu da söyledi.
İHD Raportörü Şaban Dayanan ise polise sınırsız yetki veren yasanın fiili uygulamalarının şimdiden kendini göstermeye başladığını ifade etti. Benzer vakaların İstanbulda artarak devam ettiğine dikkat çeken Dayanan, Ancak Yalçınkaya gibi feci şekilde dövülmüş biriyle son yıllarda ilk kez karşılaşıyoruz. Bu durum, hak ve özgürlüklerin tamamen polisin inisiyatifine terk edildiğinin kanıtıdır dedi.
AKP Hükümeti, CHPnin de desteğiyle, yetkilerinin sınırlı olduğunu öne sürdüğü polise, ateş etme dahil her türlü keyfiyeti veren bir kanun taslağı hazırlıyor.
Milletvekilleri Mecliste yumruklaşırken devlet, sel felaketinden önce önlem alınması için başvuru yapan köylüleri kendi kaderine terk etti. Bilanço 8 ölü.
Ağrıda 8 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinden önce, köylülerin Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak önlem alınmasını istedikleri ortaya çıktı. Köylüler, buna rağmen önlem almayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Ağrının Hamur ilçesine bağlı Seyithan, Oğultaş, Karlıcan, Demirkapı ve Öndilek köylerinde meydana gel sel felaketinde 8 kişi yaşamını yitirirken, bine yakın hayvan telef oldu. Yüzlerce dönüm arazinin sel suları altında kaldığı felaketin ardından köylere yeterli yardım yapılmazken, Kızılayın dağıttığı çadırlar da ihtiyacı karşılayamadı. Yolları hâlâ düzeltilmeyen köylerde elektrik de 2 gündür kesik. Yeniden aynı felaket ile karşı karşıya kalma kaygısı yaşayan bazı köylüler ise traktör vagonlarının üstüne serdikleri çadırların altına sığındı.
Önlem alınmasını istediler
Oğultaş köyündeki evi su altında kalan Abdulvahap Güneş, geçen yıl Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak önlem alınmasını istediğini söyledi. Afet İşlerinden, dere yatağında bulunan evinin başka bir yere yapılması için yardım istediğini aktaran Güneş, Ancak bu teklifim, ihtiyaç olmadığı gerekçesi ile reddedildi. Görevini yapmayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Eğer devlet yeterli önlemi almış olsaydı bu kadar insan ölmezdi. Ben ve ailem çok mağdur durumdayız. Bize bir an önce gerekli yardımın yapılması gerekiyor dedi.
Karlıca köyünde meydana gelen sel nedeniyle 4 yakınını kaybeden Dilaver Seven ise 3 ay önce Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak yetkilileri uyardığını anlattı. Dilekçe ile başvurduğunu söyleyen Seven, Bana yeni bir eve ihtiyacım olmadığını, ancak dere yatağının kenarına taş dökebileceklerini söylediler. Bunun yeterli olmadığını söylememe rağmen beni dinlemediler. Aradan geçen zamana rağmen dere kenarına taş bile dökmediler. 4 yakınımı kaybettim. Sorumlular hakkında tazminat davası açacağım diye konuştu.
Devlet bize yardımcı olmadı
Malxas köyünde oturan Dilaver Karagöz de selden önce yaptıkları başvuruya rağmen önlem almayan Afet İşleri Müdürlüğünün sorumlu olduğunu söyledi. Köy halkı olarak mağdur durumda olduklarını ifade eden Karagöz, şunları dile getirdi:
Sorunlarımızla kimse ilgilenmiyor. Bu kadar insanın sel felaketinde hayatını kaybetmemesi lazımdı. Bu konuda devletin kapısını defalarca çaldık. Ama görüyorsunuz sonuç ortada. Ben de tazminat davası açacağım.
Bize başvuru yapılmadı
Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğü yetkilileri ise köylülerin kendilerine böyle bir başvuru yapmadığını iddia etti. Bir yetkili, Bu konuda çok hassasız. Defalarca uyarıda bulunmamıza rağmen evler halen dere kenarlarında yapılıyor. Sel felaketi hepimizi üzdü. Yaraları sarmaya çalışıyoruz dedi. (Ağrı/DİHA)
Ağrıda 8 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinden önce, köylülerin Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak önlem alınmasını istedikleri ortaya çıktı. Köylüler, buna rağmen önlem almayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Ağrının Hamur ilçesine bağlı Seyithan, Oğultaş, Karlıcan, Demirkapı ve Öndilek köylerinde meydana gel sel felaketinde 8 kişi yaşamını yitirirken, bine yakın hayvan telef oldu. Yüzlerce dönüm arazinin sel suları altında kaldığı felaketin ardından köylere yeterli yardım yapılmazken, Kızılayın dağıttığı çadırlar da ihtiyacı karşılayamadı. Yolları hâlâ düzeltilmeyen köylerde elektrik de 2 gündür kesik. Yeniden aynı felaket ile karşı karşıya kalma kaygısı yaşayan bazı köylüler ise traktör vagonlarının üstüne serdikleri çadırların altına sığındı.
Önlem alınmasını istediler
Oğultaş köyündeki evi su altında kalan Abdulvahap Güneş, geçen yıl Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak önlem alınmasını istediğini söyledi. Afet İşlerinden, dere yatağında bulunan evinin başka bir yere yapılması için yardım istediğini aktaran Güneş, Ancak bu teklifim, ihtiyaç olmadığı gerekçesi ile reddedildi. Görevini yapmayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Eğer devlet yeterli önlemi almış olsaydı bu kadar insan ölmezdi. Ben ve ailem çok mağdur durumdayız. Bize bir an önce gerekli yardımın yapılması gerekiyor dedi.
Karlıca köyünde meydana gelen sel nedeniyle 4 yakınını kaybeden Dilaver Seven ise 3 ay önce Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak yetkilileri uyardığını anlattı. Dilekçe ile başvurduğunu söyleyen Seven, Bana yeni bir eve ihtiyacım olmadığını, ancak dere yatağının kenarına taş dökebileceklerini söylediler. Bunun yeterli olmadığını söylememe rağmen beni dinlemediler. Aradan geçen zamana rağmen dere kenarına taş bile dökmediler. 4 yakınımı kaybettim. Sorumlular hakkında tazminat davası açacağım diye konuştu.
Devlet bize yardımcı olmadı
Malxas köyünde oturan Dilaver Karagöz de selden önce yaptıkları başvuruya rağmen önlem almayan Afet İşleri Müdürlüğünün sorumlu olduğunu söyledi. Köy halkı olarak mağdur durumda olduklarını ifade eden Karagöz, şunları dile getirdi:
Sorunlarımızla kimse ilgilenmiyor. Bu kadar insanın sel felaketinde hayatını kaybetmemesi lazımdı. Bu konuda devletin kapısını defalarca çaldık. Ama görüyorsunuz sonuç ortada. Ben de tazminat davası açacağım.
Bize başvuru yapılmadı
Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğü yetkilileri ise köylülerin kendilerine böyle bir başvuru yapmadığını iddia etti. Bir yetkili, Bu konuda çok hassasız. Defalarca uyarıda bulunmamıza rağmen evler halen dere kenarlarında yapılıyor. Sel felaketi hepimizi üzdü. Yaraları sarmaya çalışıyoruz dedi. (Ağrı/DİHA)
- kindmonster
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1115
- Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
- İletişim:
22 temmuzda oy verirken herkes iyi düşünsün.bad-dua yazdı:Milletvekilleri Mecliste yumruklaşırken devlet, sel felaketinden önce önlem alınması için başvuru yapan köylüleri kendi kaderine terk etti. Bilanço 8 ölü.
Ağrıda 8 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinden önce, köylülerin Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak önlem alınmasını istedikleri ortaya çıktı. Köylüler, buna rağmen önlem almayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.
Ağrının Hamur ilçesine bağlı Seyithan, Oğultaş, Karlıcan, Demirkapı ve Öndilek köylerinde meydana gel sel felaketinde 8 kişi yaşamını yitirirken, bine yakın hayvan telef oldu. Yüzlerce dönüm arazinin sel suları altında kaldığı felaketin ardından köylere yeterli yardım yapılmazken, Kızılayın dağıttığı çadırlar da ihtiyacı karşılayamadı. Yolları hâlâ düzeltilmeyen köylerde elektrik de 2 gündür kesik. Yeniden aynı felaket ile karşı karşıya kalma kaygısı yaşayan bazı köylüler ise traktör vagonlarının üstüne serdikleri çadırların altına sığındı.
Önlem alınmasını istediler
Oğultaş köyündeki evi su altında kalan Abdulvahap Güneş, geçen yıl Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak önlem alınmasını istediğini söyledi. Afet İşlerinden, dere yatağında bulunan evinin başka bir yere yapılması için yardım istediğini aktaran Güneş, Ancak bu teklifim, ihtiyaç olmadığı gerekçesi ile reddedildi. Görevini yapmayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Eğer devlet yeterli önlemi almış olsaydı bu kadar insan ölmezdi. Ben ve ailem çok mağdur durumdayız. Bize bir an önce gerekli yardımın yapılması gerekiyor dedi.
Karlıca köyünde meydana gelen sel nedeniyle 4 yakınını kaybeden Dilaver Seven ise 3 ay önce Afet İşleri Müdürlüğüne başvurarak yetkilileri uyardığını anlattı. Dilekçe ile başvurduğunu söyleyen Seven, Bana yeni bir eve ihtiyacım olmadığını, ancak dere yatağının kenarına taş dökebileceklerini söylediler. Bunun yeterli olmadığını söylememe rağmen beni dinlemediler. Aradan geçen zamana rağmen dere kenarına taş bile dökmediler. 4 yakınımı kaybettim. Sorumlular hakkında tazminat davası açacağım diye konuştu.
Devlet bize yardımcı olmadı
Malxas köyünde oturan Dilaver Karagöz de selden önce yaptıkları başvuruya rağmen önlem almayan Afet İşleri Müdürlüğünün sorumlu olduğunu söyledi. Köy halkı olarak mağdur durumda olduklarını ifade eden Karagöz, şunları dile getirdi:
Sorunlarımızla kimse ilgilenmiyor. Bu kadar insanın sel felaketinde hayatını kaybetmemesi lazımdı. Bu konuda devletin kapısını defalarca çaldık. Ama görüyorsunuz sonuç ortada. Ben de tazminat davası açacağım.
Bize başvuru yapılmadı
Ağrı Valiliği Afet İşleri Müdürlüğü yetkilileri ise köylülerin kendilerine böyle bir başvuru yapmadığını iddia etti. Bir yetkili, Bu konuda çok hassasız. Defalarca uyarıda bulunmamıza rağmen evler halen dere kenarlarında yapılıyor. Sel felaketi hepimizi üzdü. Yaraları sarmaya çalışıyoruz dedi. (Ağrı/DİHA)
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..
- issirganotununissirmiyani
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1106
- Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
- Konum: nereye
Sezer affetti, dağda öldürüldü
Cumhurbaşkanı Sezer'in affettiği yasa dışı TKPML mensubu terörist, Tuncel'nin Çemişgezek ilçesi kırsal alanında güvenlik kuvvetleriyle girdiği çatışmada ölü olarak ele geçirildi.
30 Mayıs 2007 13:00
Yazı boyutunu büyütmek için
Sezer affetti, dağda öldürüldü
Teröristin cenazesi, kimlik tespiti için Elazığ'da bekletiliyor.
Edinilen bilgiye göre, geçtiğimiz gün Tunceli'nin Çemişgezek ilçesi Paşacık kırsal alanında güvenlik kuvvetleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada ölü olarak ele geçirilen 2 teröristen birinin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in affetiği M.P (Mahmut Polat) olduğu ortaya çıktı. Elazığ'a getirilerek, Fırat Tıp Merkezi'nde kimlik tespiti ve otopsi yapılmak üzere bekletilen M.P.'nin Sivas doğumlu olduğu öğrenildi.
Bu arada, M.P.'nin yakınları morg önünde beklerken, savcının DNA tespiti sonrası cesedi aileye teslim edeceği öğrenildi. Öte yandan, çatışmada ölü olarak ele geçirilen H.U.'nun (Hasan Uğur) cenazesinin ise ailesine teslim edilerek Tunceli'ye gönderildiği öğrenild
Cumhurbaşkanı Sezer'in affettiği yasa dışı TKPML mensubu terörist, Tuncel'nin Çemişgezek ilçesi kırsal alanında güvenlik kuvvetleriyle girdiği çatışmada ölü olarak ele geçirildi.
30 Mayıs 2007 13:00
Yazı boyutunu büyütmek için
Sezer affetti, dağda öldürüldü
Teröristin cenazesi, kimlik tespiti için Elazığ'da bekletiliyor.
Edinilen bilgiye göre, geçtiğimiz gün Tunceli'nin Çemişgezek ilçesi Paşacık kırsal alanında güvenlik kuvvetleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada ölü olarak ele geçirilen 2 teröristen birinin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in affetiği M.P (Mahmut Polat) olduğu ortaya çıktı. Elazığ'a getirilerek, Fırat Tıp Merkezi'nde kimlik tespiti ve otopsi yapılmak üzere bekletilen M.P.'nin Sivas doğumlu olduğu öğrenildi.
Bu arada, M.P.'nin yakınları morg önünde beklerken, savcının DNA tespiti sonrası cesedi aileye teslim edeceği öğrenildi. Öte yandan, çatışmada ölü olarak ele geçirilen H.U.'nun (Hasan Uğur) cenazesinin ise ailesine teslim edilerek Tunceli'ye gönderildiği öğrenild
issirganotununissirmiyani ''değişim başladı anı yaşa'' vodafone gibi oldu behh
- shadow_girl
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 606
- Kayıt: 24 Haz 2006 00:00
- Konum: yalova
Hedef Büyükanıt'tı
Kanlı terör örgütü PKK, Ankara Ulus'taki 6 kişinin can verdiği canlı bomba saldırısını üstlendi.
Örgütün sözde silahlı kanat sorumlusu olan Dr. Bahoz Erdal kod adlı Hüseyin Feyman, saldırının asıl hedefinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olduğunu söyledi.
Terör örgütü PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'na konuşan Feyman Basından da izlendiği kadarıyla bu eylem Genelkurmay'ı hedeflemiştir. Ancak eylem sonucunda birçok sivil de yaşamını yitirmiştir dedi.
Mynet Haber
Kanlı terör örgütü PKK, Ankara Ulus'taki 6 kişinin can verdiği canlı bomba saldırısını üstlendi.
Örgütün sözde silahlı kanat sorumlusu olan Dr. Bahoz Erdal kod adlı Hüseyin Feyman, saldırının asıl hedefinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olduğunu söyledi.
Terör örgütü PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'na konuşan Feyman Basından da izlendiği kadarıyla bu eylem Genelkurmay'ı hedeflemiştir. Ancak eylem sonucunda birçok sivil de yaşamını yitirmiştir dedi.
Mynet Haber
Ben olayı anlamadım Yaşar Büyükanıt çarşıya kendisimi gidiyodu.shadow_girl yazdı:Hedef Büyükanıt'tı
Kanlı terör örgütü PKK, Ankara Ulus'taki 6 kişinin can verdiği canlı bomba saldırısını üstlendi.
Örgütün sözde silahlı kanat sorumlusu olan Dr. Bahoz Erdal kod adlı Hüseyin Feyman, saldırının asıl hedefinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olduğunu söyledi.
Terör örgütü PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'na konuşan Feyman Basından da izlendiği kadarıyla bu eylem Genelkurmay'ı hedeflemiştir. Ancak eylem sonucunda birçok sivil de yaşamını yitirmiştir dedi.
Mynet Haber
- shadow_girl
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 606
- Kayıt: 24 Haz 2006 00:00
- Konum: yalova
- issirganotununissirmiyani
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1106
- Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
- Konum: nereye
- houseofholy
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 905
- Kayıt: 04 Oca 2007 01:00
- Konum: ankara
- İletişim:
bahsettiğin fuar bildiğim kadarıyla Atatürk Kültür Merkezindeydi ve patlamanın olduğu yere çok yakın yürüyerek belki 10 dk.r1g0r yazdı:Bildiğim kadarıyla o günlerde o civarda savunma ile ilgili bir fuar yapılmaktaydı. Genelkurmay Başkanımız da o fuara gidiyordu.
herşey onun içinde, o herşeyin dışında..
- houseofholy
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 905
- Kayıt: 04 Oca 2007 01:00
- Konum: ankara
- İletişim:
Tuğcu: Başbakan hedef gösteriyor
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tuğcu, Başbakan Erdoğanın Anayasa Mahkemesinin 367 kararı yargı için yüz karasıdır açıklamasıyla, yüksek mahkemenin doğrudan hedef gösterdiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın kararı eleştiren sözleri ile ilgili açıklamada bulundu. Tuğcu, Başbakanın giderek artan dozda eleştiri ve saygı sınırını aşıp mahkememize hakaret oluşturan beyanları karşısında açıklama yapılması zorunlu görülmüştür dedi.
haberin devamı http://www.ntvmsnbc.com/news/409524.asp
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tuğcu, Başbakan Erdoğanın Anayasa Mahkemesinin 367 kararı yargı için yüz karasıdır açıklamasıyla, yüksek mahkemenin doğrudan hedef gösterdiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın kararı eleştiren sözleri ile ilgili açıklamada bulundu. Tuğcu, Başbakanın giderek artan dozda eleştiri ve saygı sınırını aşıp mahkememize hakaret oluşturan beyanları karşısında açıklama yapılması zorunlu görülmüştür dedi.
haberin devamı http://www.ntvmsnbc.com/news/409524.asp
herşey onun içinde, o herşeyin dışında..
- kindmonster
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1115
- Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
- İletişim:
haberleri izlemeyip gündemi takip etmezsen anlayamazsın.sonra burda boş boş konuşup anlamsız yorumlar yaparsın.bu senin işin.bad-dua yazdı:Ben olayı anlamadım Yaşar Büyükanıt çarşıya kendisimi gidiyodu.shadow_girl yazdı:Hedef Büyükanıt'tı
Kanlı terör örgütü PKK, Ankara Ulus'taki 6 kişinin can verdiği canlı bomba saldırısını üstlendi.
Örgütün sözde silahlı kanat sorumlusu olan Dr. Bahoz Erdal kod adlı Hüseyin Feyman, saldırının asıl hedefinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olduğunu söyledi.
Terör örgütü PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'na konuşan Feyman Basından da izlendiği kadarıyla bu eylem Genelkurmay'ı hedeflemiştir. Ancak eylem sonucunda birçok sivil de yaşamını yitirmiştir dedi.
Mynet Haber
BÜYÜKANIT VE KUVVET KOMUTANLARI O AKŞAM GÜVENLİK FUARINA GİDECEKTİ.KONVOY O YOLDAN GEÇECEKTİ.CANLI BOMBA ERKEN PATLADI.
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..
- kindmonster
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1115
- Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
- İletişim:
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, olası sınır ötesi operasyonla ilgili açıklamalarda bulundu. Büyükanıt, "Hükümete gerekeni 12 Nisan'da sözlü olarak açıkladım. Hükümete yazılı talep veremem" dedi.
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, "Bize insan hakları dersi veren ülkeler teröre destekliyor. Teröre karşı eksiksiz küresel işbirliği istiyoruz" diye konuştu. Büyükanıt, "Müttefiklerimiz arasında terörü destekleyenler var. Bize insan hakları dersi veren ülkeler teröre destekliyor" dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ''40 yılı aşkın bir süredir devam eden soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünü doğrularcasına, her alanda önüne geçilmez bir şekilde esmeye başlayan değişim fırtınası, alışık olduğumuz, benimsediğimiz, politik, ekonomik ve güvenlik stratejilerini dayandırdığımız parametrelerin çoğunu sarsmaya hatta ortadan kaldırmaya yönelmiş durumdadır'' dedi.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATESE) Başkanlığı
koordinatörlüğünde, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi (SAREM) Başkanlığı tarafından, ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumu, Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde başladı.
Sempozyumun açılışında konuşan Orgeneral Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAREM) tarafından düzenlenen sempozyuma, yerli ve yabancı 55 ülkeden 800 katılımcıyla, akademisyen ve uzmanlardan oluşan 15 konuşmacının katıldığını söyledi.
Orgeneral Büyükanıt, tüm katılımcıların günümüzde gerçekten çok tartışılan ''güvenlik'' kavramının yeni boyutlarını tartışmak için buraya geldiklerini dile getirdi. Orgeneral Büyükanıt, şunları kaydetti:
''Sözlerimin başında bir inancımı ifade etmekte yarar mütala etmekteyim.
Doğru istikametler, ancak bilimsel yaklaşımların sonucunda görülebilmektedir. Büyük önder Atatürk'ün dediği gibi, 'Hayatta en hakiki mürşit, yol gösterici ilimdir'. Bilimsel yaklaşım bizim için her zaman bir ışık olmuştur. Bu ışığın önümüzü aydınlatması ancak günümüzde geçerliliği olan doğru yöntemin veya yöntemlerin kullanılmasıyla mümkündür.''
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, soğuk savaş döneminin sona ermesine dikkat
çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''40 yılı aşkın bir süredir devam eden soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünü doğrularcasına her alanda önüne geçilmez bir şekilde esmeye başlayan değişim fırtınası, alışık olduğumuz, benimsediğimiz, politik, ekonomik ve güvenlik stratejilerini dayandırdığımız parametrelerin çoğunu sarsmaya hatta ortadan kaldırmaya yönelmiş durumdadır. Eski alışkanlıklarımız ve algılamalarımız, güvenlik bağlamındaki değişimlerin paradigma kaymaları olduğu gibi yavaş ve küçük aralıklarla ortayla çıktığı
yönündeydi.''
İkinci Dünya Savaşı sonundan Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'nin
dağılmasına kadar geçen süreye işaret eden Orgeneral Büyükanıt, bu dönemin, nükleer tehdide dayalı bir dehşet dengesi dönemi olduğunu da anımsattı.
Orgeneral Büyükanıt, soğuk savaşın sona ermesinden bugüne kadar geçen yaklaşık 17 yıl ve 11 Eylülden bugüne kadar geçen sadece 6 yılda meydana gelen değişim ve olaylara bakıldığında, dönemlik anlayış bağlamında gerçekleşen değişim aralıklarının nasıl daraldığını görmenin de mümkün olduğunu söyledi.
Orgeneral Büyükanıt, ''Bu sempozyumun konusu güvenliğin yeni boyutlarıdır. Bu konuyu özellikle seçtik. Gerçekten yaşadığımız dönemde güvenlik kavramı çok değişmiştir. Bu değişim çok büyük bir hızla gerçekleşmiştir'' dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, uluslararası güvenlik ortamının son derece değişken ve öngörüleri zorlaştıran bir hal aldığını bildirdi.
Orgeneral Büyükanıt, genç bir subay olarak soğuk savaş döneminde Belçika'da NATO karargahında görev yaptığını hatırlatarak, o dönemde her şeyin çok sade olduğunu, bir NATO ve karşısında da Varşova Paktı'nın var olduğunu ifade etti.
Orgeneral Büyükanıt, o dönemde tehdit algılamaları ve buna karşı NATO'nun planlamalarının çok kolay olduğunu belirterek, daha sonra general rütbesinde bir NATO karargahında görev aldığında Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'nin dağıldığını, bu dönemin NATO için ''şaşkınlık dönemi'' olduğunu vurguladı.
Söz konusu dönemde NATO Güney Avrupa Komutanlığı'nın İstihbarat Başkanı olduğunu anımsatan Orgeneral Büyükanıt, bu dönemde NATO'nun kendisine karşı bir tehdit aramaya başladığını belirtti.
Orgeneral Büyükanıt, ''Bu süreç 11 Eylül 2001'e kadar devam etti. İkiz
kuleler saldırısı ile yeni bir dönem başladı ve güvenlik anlayışı tümüyle
değişti'' diye konuştu.
Büyükanıt, özellikle 1990'lı yıllarla birlikte, bilgi ve iletişim
teknolojisinin hızla yaygınlaşmasıyla dünyada mal, hizmet, sermaye ve fikir hareketlerinin serbest ve hızlı dolaşımı çerçevesinde, ülkelerin başta ekonomik, güvenlik ve kültür olmak üzere, çeşitli alanlarda birbirlerine daha bağımlı hale gelmeleri sonucunda bütün ülkelerin küresel sorunlar karşısında ortak değer yaklaşım ve tavırlar benimsenmeye adeta zorlandığını vurguladı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ''Uluslararası güvenlik
ortamı son derece değişken ve öngörüleri zorlaştıran bir hal almıştır. İşte bu değişim sürecini doğru algılayabilen toplumlar, algılamayan veya yanlış algılayan toplumlar, kendi geleceklerini olumlu veya olumsuz etkileyeceklerdir. Değişim sürecini zamanında algılayamayan toplumlar maalesef değişim sürecinin sonucunu seyretmekle yetineceklerdir'' diye konuştu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, günümüz tehditleriyle mücadelede klasik yapılanma ve anlayışların geçerliliğini tamamen yitirdiğini belirterek, ''Anlaşıldığına göre yeni dönemde savaşan aktörler de değişti. Gelinen bu noktada acaba diyorum, soğuk savaş yerini karanlık savaşlara mı bıraktı?'' dedi.
Orgeneral Büyükanıt, ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumda yaptığı konuşmada, değişim sürecini zamanında algılayamayan toplumların, değişim sürecinin sonucunu seyretmekle yetineceğini söyledi.
d
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, günümüz tehditleriyle mücadelede klasik yapılanma ve anlayışların geçerliliğini
tamamen yitirdiğini belirterek, ''Anlaşıldığına göre yeni dönemde savaşan aktörler de değişti. Gelinen bu noktada acaba diyorum, soğuk savaş yerini karanlık savaşlara mı bıraktı?'' dedi.
Orgeneral Büyükanıt, ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumda yaptığı konuşmada, değişim sürecini zamanında algılayamayan toplumların, değişim sürecinin sonucunu seyretmekle yetineceğini söyledi.
Ülkelerin tehdit algılamalarının büyük önem taşıdığını, soğuk savaş döneminde sade olan tehdit algılamalarının günümüzde çok değiştiğini vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, şöyle konuştu:
''Harp Akademileri'nde düzenlenen 'Küreselleşme ve Güvenlik' sempozyumunda ifade ettiğim gibi, yaşadığımız günlerde güvenliklerini ithal malı tehdit algılamalarına dayandıran ülkelerin, güvenliklerini tehdit altına atacakları da büyük bir gerçektir. Diğer önemli bir husus da, tehditler ve krizlerin yönetim krizleriyle ilgili olup, bu süreçlerin kolay yönetilebilmesi ile ilgili olarak kullanılabilecek yöntemlerdir. Halen bu konuda yüzlerce karar verme yöntemleri kullanılmaktadır. Fırsatlar, üstünlükler, tehditler ve zayıflıklar bunlardan birkaçıdır. Bugün risk ve tehditlerin yanlış algılanması ve bu hususun karar verme süreçlerini yanlış etkilemesi, sonuçları itibarıyla güvenlik anlayışına yeni boyutlar kazandırmıştır.''
''GÜVENLİK BAĞLAMINDA ÇİFTE STANDART UYGULANMAMALI''
Orgeneral Büyükanıt, soğuk savaş sonrasında içinde dünyanın en duyarlı bölgelerini oluşturan Balkanlar, Karadeniz ve Akdeniz havzaları, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu coğrafyasında son 10-15 gün içinde meydana gelen gelişmelerin, güvenlik ve tehdit algılamalarında geçmişe göre önemli değişimlere neden olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''Güvenlik algılamalarında meydana gelen değişimin en önemli sebeplerinden birisi, tehdidin tek boyutlu, devletten devlete olma klasik konumundan çıkarak asimetrik ve çok boyutlu bir konuma ulaşmasıdır. Bu durum, günümüz tehditleriyle mücadelede klasik yapılanma ve anlayışların geçerliliğini tamamen yitirdiğine de işaret etmektedir. Genel tanı olarak bir güvenlik olgusundan bahsedebilmek için, tehdidin ve tehdide yönelik algılamaların ve tahlillerin doğru olarak tanımlanması önem kazanmaktadır.
Nedir tehdit? Alışık olduğumuz tanımıyla bir ülke ordusunun başka bir ülkeyi işgal etme olasılığı mıdır, yoksa bunu bugünün doğrularıyla yeniden tanımlamaya mı ihtiyaç vardır? 2003 yılında meydana gelen 14 savaş içinde küresel boyutta çatışan iki tarafın da devlet olduğu tek bir savaş meydana gelmiştir, o da Irak- Amerika Birleşik Devletleri savaşıdır. Bu durumdan anlaşıldığına göre, yeni dönemde savaşan aktörler de değişti. Gelinen bu noktada acaba diyorum, soğuk savaş yerini karanlık savaşlara mı bıraktı? Karanlık savaş kavramı içine o kadar çok aktör ve etken yerleştirilebilir ki, bu aktör ve etkenlerin incelenmesi doğaldır ki benim yaptığım bu açış konuşmasının sınırlarını aşar. Umarım ki, bu konu sempozyum sırasında tartışılabilir.''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, güvenliğin çok boyutlu bir kavram olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Bugün artık güvenliği, içinde sadece askeri değil, siyasi, hukuki, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik etmenlerin olduğu bir çerçevede tanımlamak gerekmektedir. Bunun yanında risk ve tehditlerin kaynağının, zamanının ve şeklinin önceden tayin edilmesinin soğuk savaş döneminin aksine imkansız bir hale geldiği yeni güvenlik ortamında mücadele alanı da bütün dünya olarak ortaya çıktı. Çünkü tehdidin ne şekilde ve ne zaman karşımıza çıkacağı belli değil.
Tehdit, ülkelerin gücü ve kabiliyetleri karşısında çok cılız gibi görünse de, sahip olduğu imkanlarıyla istediği yer, zaman ve şekilde, istediği etkiyi
yaratabilecek asimetrik güce sahiptir. Bugün bunları Afganistan'da, Irak'ta birçok yerde yaşıyoruz. Bu nedenle küresel mücadele ve işbirliğinin yürütülmesi de zorlaşmıştır. Vurgulanması gereken önemli husus, ülkelerin güvenlik bağlamında çifte standart uygulamamasının bir ön şart olması gerekmektedir.''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ''Terörizm ne kadar uluslararası hukuka aykırı bir sorun ise ayrılıkçı hareketlerin desteklenmesi, dışarıdan yapılacak etkilerle ülkenin egemenlik hakları hatta rejiminin değiştirilmesine çalışılması da, o kadar tehlikeli ve hukuka aykırıdır'' dedi.
''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası
sempozyumda konuşan Orgeneral Büyükanıt, daha önce askeri imkanlar ve ekonomik kapasite gibi parametreler vasıtasıyla bilinen risk kavramının, artık bilgiye ulaşabilme ve daha önemlisi bilgiyi kullanabilme yeteneğini kapsaması açısından dikkat çekici olduğunu söyledi.
Bunun nedeninin küreselleşme sürecinde insan faktörünün ön plana çıkması olduğunu dile getiren Orgeneral Büyükanıt, insan kaynaklarından azami ölçüde istifade edebilme imkan ve kabiliyetine sahip ülkelerin, diğer ülkelerin siyasi uygulamalarını, ekonomik politikalarını ve güvenlik stratejilerini etkiler duruma geldiklerini ifade etti.
Orgeneral Büyükanıt, güvenlik ortamının bu yeni yapısının, yeni tehdit
algılamalarını da şekillendirdiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''Güvenliği tehdit eden hususların başında şüphesiz terör yer almaktadır. Bu nedenle konuşmamın bu bölümünde terörle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yeni güvenlik anlayışı içinde terör konusunda uluslararası alanda tanımlama açısından bir uzlaşı eksikliğinin yanında uygulamada da büyük farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu farklılıklar nedeniyle küresel boyutta etkin önlemlerin alınması bir hayli zorlaşmaktadır. Teröre kaynakları itibariyle baktığımızda müttefiklerimizin bir kısmının terörün tanımından sadece radikal din sömürüsünden kaynaklanan terörü kastettiklerini görüyoruz. Oysa terörün tek tanımı bu değildir.
Terör aynı zamanda ayrılıkçı milliyetçi akımlardan da beslenmektedir. Bu
kaynaktan beslenen terör de en az diğeri kadar küresel güvenliği tehdit eden boyutlardadır. Oysa bir kısım ülkeler tarafından bu tarz terör ülkelerin kendi iç sorunları olarak görülebilmektedir. Bu son derece tehlikeli bir yargıdır ve terörün önlenmesi konusunda başarının karşısındaki en önemli engellerden de birisidir. Etnik milliyetçiliğe dayalı terör öncelikle farklı bir kimlik tanımını kullanır, farklı kimliklerin kabullenmesi sonunda tanımlanan kimliğe siyasi bir amaç kazandırır, son aşamada ise bu siyasi amacı silah ile besler. Bu noktadan sonra etnik milliyetçiliğe dayalı terör artık her yerde can almaya başlar. Açıkça ifade etmek istiyorum, etnik yapı sosyolojik bir olgudur ve adırganmamaktadır, gayet normaldir. Ancak bu etnik yapı üzerine siyasi bir söylem yüklenirse, etnik yapı ırkçı bir yapıya dönüşür ve eğer bu etnik yapı emeline silah zoruyla ulaşmak isterse, etnik milliyetçilik terör örgütü haline gelir. Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu etnik milliyetçi faşist terör örgütü PKK, bu yapıdadır.''
BUGÜNÜN ÇÖZÜMLERİ
Orgeneral Büyükanıt, ülkelerin kendi sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla yarattıkları çözümlerin bir kısmının bir müddet sonra küresel bir sorun olarak ortaya çıktığını da vurgulayarak, ''Yani bugünün problemlerinin çoğu geçmişin çözümleridir. O halde bugünkü çözümlerde gelecekte yine sorun olarak karşımıza çıkabilecektir. Geçmişte sadece kendi çıkarları doğrultusunda çözümler üretmiş ülkeler, bugün bu yanlış çözümlerden kaynaklanan küresel sorunlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Bunun çok örneği vardır'' dedi.
Sorunların çözümünde ülkeler arası diyalog ve işbirliği olmadan varılan
sonuçların gelecekte daha ciddi güvenlik sorunlarını ortaya çıkaracağını
vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, şöyle konuştu:
''Bir ülkeyi zayıflatmak için kullanılan askeri seçenekler, artık zorunlu
görülmedikçe tercih edilmemektedir. Bazı güçsüz ülkeler, terörizm ve kitle imha silahlarının sağlayacağı caydırıcılıktan faydalanma yoluna gitmekte, bazı ülkeler ise ayrılıkçı hareketlerin desteklenmesi ve bilgi harekatının veya psikolojik harekatın kullanılması, ekonomik saldırı gibi asimetrik stratejileri ön plana çıkarmaktadır. Güvenliğin yeni boyutlarına bakarken gerçekçi olmamız gerekmektedir.Bir ülkenin diğer bir ülkeyi silah zoruyla işgal etmesi gibi bir yaklaşım artık çok tercih edilmemektedir. Daha ucuz, daha etkili karanlık savaş metotları, günümüzde çok daha fazla tercih edilmektedir. Daha önce ifade ettiğim gibi yaşadığımız dünya sıcak savaş, soğuk savaş gibi evrelerden karanlık savaş dönemine girmiş bulunmaktadır.
Karanlık savaş olarak isimlendirilebilecek dönemde ülkelerin üzerinde
ekonomik manipülasyonlar, mikro etnik kışkırtmalar, ülkelerin rejimlerini ve
düzenlerini yeniden tanımlamalar, ülkelere aşılanan renkli baş kaldırılar ve ülke isimlerinin önüne eklenmeye çalışılan akıl dışı sıfatlar karanlık savaş olarak isimlendirilmeye çalışılan yeni yaklaşımlar olarak da tanımlanabilir.''
TEHDİTLER
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bu stratejilerin güvenlik
açısından yeni tehdit yarattığının unutulmaması gerektiğine işaret ederek,şunları kaydetti:
''Terörizm ne kadar uluslararası hukuka aykırı bir sorun ise, ayrılıkçı
hareketlerin desteklenmesi, dışarıdan yapılacak etkilerle ülkenin egemenlik hakları hatta rejiminin değiştirilmesine çalışılması da o kadar tehlikeli ve hukuka aykırıdır. Bu kapsamdaki tehditleri iç tehditler, bölgesel tehditler ve küresel tehditler olarak 3 halkada ama tek tek değil, birlikte ele almamız gerekmektedir
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, "Bize insan hakları dersi veren ülkeler teröre destekliyor. Teröre karşı eksiksiz küresel işbirliği istiyoruz" diye konuştu. Büyükanıt, "Müttefiklerimiz arasında terörü destekleyenler var. Bize insan hakları dersi veren ülkeler teröre destekliyor" dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ''40 yılı aşkın bir süredir devam eden soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünü doğrularcasına, her alanda önüne geçilmez bir şekilde esmeye başlayan değişim fırtınası, alışık olduğumuz, benimsediğimiz, politik, ekonomik ve güvenlik stratejilerini dayandırdığımız parametrelerin çoğunu sarsmaya hatta ortadan kaldırmaya yönelmiş durumdadır'' dedi.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATESE) Başkanlığı
koordinatörlüğünde, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi (SAREM) Başkanlığı tarafından, ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumu, Harp Akademileri Komutanlığı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi'nde başladı.
Sempozyumun açılışında konuşan Orgeneral Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAREM) tarafından düzenlenen sempozyuma, yerli ve yabancı 55 ülkeden 800 katılımcıyla, akademisyen ve uzmanlardan oluşan 15 konuşmacının katıldığını söyledi.
Orgeneral Büyükanıt, tüm katılımcıların günümüzde gerçekten çok tartışılan ''güvenlik'' kavramının yeni boyutlarını tartışmak için buraya geldiklerini dile getirdi. Orgeneral Büyükanıt, şunları kaydetti:
''Sözlerimin başında bir inancımı ifade etmekte yarar mütala etmekteyim.
Doğru istikametler, ancak bilimsel yaklaşımların sonucunda görülebilmektedir. Büyük önder Atatürk'ün dediği gibi, 'Hayatta en hakiki mürşit, yol gösterici ilimdir'. Bilimsel yaklaşım bizim için her zaman bir ışık olmuştur. Bu ışığın önümüzü aydınlatması ancak günümüzde geçerliliği olan doğru yöntemin veya yöntemlerin kullanılmasıyla mümkündür.''
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, soğuk savaş döneminin sona ermesine dikkat
çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''40 yılı aşkın bir süredir devam eden soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözünü doğrularcasına her alanda önüne geçilmez bir şekilde esmeye başlayan değişim fırtınası, alışık olduğumuz, benimsediğimiz, politik, ekonomik ve güvenlik stratejilerini dayandırdığımız parametrelerin çoğunu sarsmaya hatta ortadan kaldırmaya yönelmiş durumdadır. Eski alışkanlıklarımız ve algılamalarımız, güvenlik bağlamındaki değişimlerin paradigma kaymaları olduğu gibi yavaş ve küçük aralıklarla ortayla çıktığı
yönündeydi.''
İkinci Dünya Savaşı sonundan Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'nin
dağılmasına kadar geçen süreye işaret eden Orgeneral Büyükanıt, bu dönemin, nükleer tehdide dayalı bir dehşet dengesi dönemi olduğunu da anımsattı.
Orgeneral Büyükanıt, soğuk savaşın sona ermesinden bugüne kadar geçen yaklaşık 17 yıl ve 11 Eylülden bugüne kadar geçen sadece 6 yılda meydana gelen değişim ve olaylara bakıldığında, dönemlik anlayış bağlamında gerçekleşen değişim aralıklarının nasıl daraldığını görmenin de mümkün olduğunu söyledi.
Orgeneral Büyükanıt, ''Bu sempozyumun konusu güvenliğin yeni boyutlarıdır. Bu konuyu özellikle seçtik. Gerçekten yaşadığımız dönemde güvenlik kavramı çok değişmiştir. Bu değişim çok büyük bir hızla gerçekleşmiştir'' dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, uluslararası güvenlik ortamının son derece değişken ve öngörüleri zorlaştıran bir hal aldığını bildirdi.
Orgeneral Büyükanıt, genç bir subay olarak soğuk savaş döneminde Belçika'da NATO karargahında görev yaptığını hatırlatarak, o dönemde her şeyin çok sade olduğunu, bir NATO ve karşısında da Varşova Paktı'nın var olduğunu ifade etti.
Orgeneral Büyükanıt, o dönemde tehdit algılamaları ve buna karşı NATO'nun planlamalarının çok kolay olduğunu belirterek, daha sonra general rütbesinde bir NATO karargahında görev aldığında Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'nin dağıldığını, bu dönemin NATO için ''şaşkınlık dönemi'' olduğunu vurguladı.
Söz konusu dönemde NATO Güney Avrupa Komutanlığı'nın İstihbarat Başkanı olduğunu anımsatan Orgeneral Büyükanıt, bu dönemde NATO'nun kendisine karşı bir tehdit aramaya başladığını belirtti.
Orgeneral Büyükanıt, ''Bu süreç 11 Eylül 2001'e kadar devam etti. İkiz
kuleler saldırısı ile yeni bir dönem başladı ve güvenlik anlayışı tümüyle
değişti'' diye konuştu.
Büyükanıt, özellikle 1990'lı yıllarla birlikte, bilgi ve iletişim
teknolojisinin hızla yaygınlaşmasıyla dünyada mal, hizmet, sermaye ve fikir hareketlerinin serbest ve hızlı dolaşımı çerçevesinde, ülkelerin başta ekonomik, güvenlik ve kültür olmak üzere, çeşitli alanlarda birbirlerine daha bağımlı hale gelmeleri sonucunda bütün ülkelerin küresel sorunlar karşısında ortak değer yaklaşım ve tavırlar benimsenmeye adeta zorlandığını vurguladı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ''Uluslararası güvenlik
ortamı son derece değişken ve öngörüleri zorlaştıran bir hal almıştır. İşte bu değişim sürecini doğru algılayabilen toplumlar, algılamayan veya yanlış algılayan toplumlar, kendi geleceklerini olumlu veya olumsuz etkileyeceklerdir. Değişim sürecini zamanında algılayamayan toplumlar maalesef değişim sürecinin sonucunu seyretmekle yetineceklerdir'' diye konuştu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, günümüz tehditleriyle mücadelede klasik yapılanma ve anlayışların geçerliliğini tamamen yitirdiğini belirterek, ''Anlaşıldığına göre yeni dönemde savaşan aktörler de değişti. Gelinen bu noktada acaba diyorum, soğuk savaş yerini karanlık savaşlara mı bıraktı?'' dedi.
Orgeneral Büyükanıt, ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumda yaptığı konuşmada, değişim sürecini zamanında algılayamayan toplumların, değişim sürecinin sonucunu seyretmekle yetineceğini söyledi.
d
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, günümüz tehditleriyle mücadelede klasik yapılanma ve anlayışların geçerliliğini
tamamen yitirdiğini belirterek, ''Anlaşıldığına göre yeni dönemde savaşan aktörler de değişti. Gelinen bu noktada acaba diyorum, soğuk savaş yerini karanlık savaşlara mı bıraktı?'' dedi.
Orgeneral Büyükanıt, ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumda yaptığı konuşmada, değişim sürecini zamanında algılayamayan toplumların, değişim sürecinin sonucunu seyretmekle yetineceğini söyledi.
Ülkelerin tehdit algılamalarının büyük önem taşıdığını, soğuk savaş döneminde sade olan tehdit algılamalarının günümüzde çok değiştiğini vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, şöyle konuştu:
''Harp Akademileri'nde düzenlenen 'Küreselleşme ve Güvenlik' sempozyumunda ifade ettiğim gibi, yaşadığımız günlerde güvenliklerini ithal malı tehdit algılamalarına dayandıran ülkelerin, güvenliklerini tehdit altına atacakları da büyük bir gerçektir. Diğer önemli bir husus da, tehditler ve krizlerin yönetim krizleriyle ilgili olup, bu süreçlerin kolay yönetilebilmesi ile ilgili olarak kullanılabilecek yöntemlerdir. Halen bu konuda yüzlerce karar verme yöntemleri kullanılmaktadır. Fırsatlar, üstünlükler, tehditler ve zayıflıklar bunlardan birkaçıdır. Bugün risk ve tehditlerin yanlış algılanması ve bu hususun karar verme süreçlerini yanlış etkilemesi, sonuçları itibarıyla güvenlik anlayışına yeni boyutlar kazandırmıştır.''
''GÜVENLİK BAĞLAMINDA ÇİFTE STANDART UYGULANMAMALI''
Orgeneral Büyükanıt, soğuk savaş sonrasında içinde dünyanın en duyarlı bölgelerini oluşturan Balkanlar, Karadeniz ve Akdeniz havzaları, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu coğrafyasında son 10-15 gün içinde meydana gelen gelişmelerin, güvenlik ve tehdit algılamalarında geçmişe göre önemli değişimlere neden olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:
''Güvenlik algılamalarında meydana gelen değişimin en önemli sebeplerinden birisi, tehdidin tek boyutlu, devletten devlete olma klasik konumundan çıkarak asimetrik ve çok boyutlu bir konuma ulaşmasıdır. Bu durum, günümüz tehditleriyle mücadelede klasik yapılanma ve anlayışların geçerliliğini tamamen yitirdiğine de işaret etmektedir. Genel tanı olarak bir güvenlik olgusundan bahsedebilmek için, tehdidin ve tehdide yönelik algılamaların ve tahlillerin doğru olarak tanımlanması önem kazanmaktadır.
Nedir tehdit? Alışık olduğumuz tanımıyla bir ülke ordusunun başka bir ülkeyi işgal etme olasılığı mıdır, yoksa bunu bugünün doğrularıyla yeniden tanımlamaya mı ihtiyaç vardır? 2003 yılında meydana gelen 14 savaş içinde küresel boyutta çatışan iki tarafın da devlet olduğu tek bir savaş meydana gelmiştir, o da Irak- Amerika Birleşik Devletleri savaşıdır. Bu durumdan anlaşıldığına göre, yeni dönemde savaşan aktörler de değişti. Gelinen bu noktada acaba diyorum, soğuk savaş yerini karanlık savaşlara mı bıraktı? Karanlık savaş kavramı içine o kadar çok aktör ve etken yerleştirilebilir ki, bu aktör ve etkenlerin incelenmesi doğaldır ki benim yaptığım bu açış konuşmasının sınırlarını aşar. Umarım ki, bu konu sempozyum sırasında tartışılabilir.''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, güvenliğin çok boyutlu bir kavram olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Bugün artık güvenliği, içinde sadece askeri değil, siyasi, hukuki, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik etmenlerin olduğu bir çerçevede tanımlamak gerekmektedir. Bunun yanında risk ve tehditlerin kaynağının, zamanının ve şeklinin önceden tayin edilmesinin soğuk savaş döneminin aksine imkansız bir hale geldiği yeni güvenlik ortamında mücadele alanı da bütün dünya olarak ortaya çıktı. Çünkü tehdidin ne şekilde ve ne zaman karşımıza çıkacağı belli değil.
Tehdit, ülkelerin gücü ve kabiliyetleri karşısında çok cılız gibi görünse de, sahip olduğu imkanlarıyla istediği yer, zaman ve şekilde, istediği etkiyi
yaratabilecek asimetrik güce sahiptir. Bugün bunları Afganistan'da, Irak'ta birçok yerde yaşıyoruz. Bu nedenle küresel mücadele ve işbirliğinin yürütülmesi de zorlaşmıştır. Vurgulanması gereken önemli husus, ülkelerin güvenlik bağlamında çifte standart uygulamamasının bir ön şart olması gerekmektedir.''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ''Terörizm ne kadar uluslararası hukuka aykırı bir sorun ise ayrılıkçı hareketlerin desteklenmesi, dışarıdan yapılacak etkilerle ülkenin egemenlik hakları hatta rejiminin değiştirilmesine çalışılması da, o kadar tehlikeli ve hukuka aykırıdır'' dedi.
''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası
sempozyumda konuşan Orgeneral Büyükanıt, daha önce askeri imkanlar ve ekonomik kapasite gibi parametreler vasıtasıyla bilinen risk kavramının, artık bilgiye ulaşabilme ve daha önemlisi bilgiyi kullanabilme yeteneğini kapsaması açısından dikkat çekici olduğunu söyledi.
Bunun nedeninin küreselleşme sürecinde insan faktörünün ön plana çıkması olduğunu dile getiren Orgeneral Büyükanıt, insan kaynaklarından azami ölçüde istifade edebilme imkan ve kabiliyetine sahip ülkelerin, diğer ülkelerin siyasi uygulamalarını, ekonomik politikalarını ve güvenlik stratejilerini etkiler duruma geldiklerini ifade etti.
Orgeneral Büyükanıt, güvenlik ortamının bu yeni yapısının, yeni tehdit
algılamalarını da şekillendirdiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''Güvenliği tehdit eden hususların başında şüphesiz terör yer almaktadır. Bu nedenle konuşmamın bu bölümünde terörle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yeni güvenlik anlayışı içinde terör konusunda uluslararası alanda tanımlama açısından bir uzlaşı eksikliğinin yanında uygulamada da büyük farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu farklılıklar nedeniyle küresel boyutta etkin önlemlerin alınması bir hayli zorlaşmaktadır. Teröre kaynakları itibariyle baktığımızda müttefiklerimizin bir kısmının terörün tanımından sadece radikal din sömürüsünden kaynaklanan terörü kastettiklerini görüyoruz. Oysa terörün tek tanımı bu değildir.
Terör aynı zamanda ayrılıkçı milliyetçi akımlardan da beslenmektedir. Bu
kaynaktan beslenen terör de en az diğeri kadar küresel güvenliği tehdit eden boyutlardadır. Oysa bir kısım ülkeler tarafından bu tarz terör ülkelerin kendi iç sorunları olarak görülebilmektedir. Bu son derece tehlikeli bir yargıdır ve terörün önlenmesi konusunda başarının karşısındaki en önemli engellerden de birisidir. Etnik milliyetçiliğe dayalı terör öncelikle farklı bir kimlik tanımını kullanır, farklı kimliklerin kabullenmesi sonunda tanımlanan kimliğe siyasi bir amaç kazandırır, son aşamada ise bu siyasi amacı silah ile besler. Bu noktadan sonra etnik milliyetçiliğe dayalı terör artık her yerde can almaya başlar. Açıkça ifade etmek istiyorum, etnik yapı sosyolojik bir olgudur ve adırganmamaktadır, gayet normaldir. Ancak bu etnik yapı üzerine siyasi bir söylem yüklenirse, etnik yapı ırkçı bir yapıya dönüşür ve eğer bu etnik yapı emeline silah zoruyla ulaşmak isterse, etnik milliyetçilik terör örgütü haline gelir. Türkiye'nin bugün karşı karşıya olduğu etnik milliyetçi faşist terör örgütü PKK, bu yapıdadır.''
BUGÜNÜN ÇÖZÜMLERİ
Orgeneral Büyükanıt, ülkelerin kendi sorunlarını ortadan kaldırmak amacıyla yarattıkları çözümlerin bir kısmının bir müddet sonra küresel bir sorun olarak ortaya çıktığını da vurgulayarak, ''Yani bugünün problemlerinin çoğu geçmişin çözümleridir. O halde bugünkü çözümlerde gelecekte yine sorun olarak karşımıza çıkabilecektir. Geçmişte sadece kendi çıkarları doğrultusunda çözümler üretmiş ülkeler, bugün bu yanlış çözümlerden kaynaklanan küresel sorunlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Bunun çok örneği vardır'' dedi.
Sorunların çözümünde ülkeler arası diyalog ve işbirliği olmadan varılan
sonuçların gelecekte daha ciddi güvenlik sorunlarını ortaya çıkaracağını
vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, şöyle konuştu:
''Bir ülkeyi zayıflatmak için kullanılan askeri seçenekler, artık zorunlu
görülmedikçe tercih edilmemektedir. Bazı güçsüz ülkeler, terörizm ve kitle imha silahlarının sağlayacağı caydırıcılıktan faydalanma yoluna gitmekte, bazı ülkeler ise ayrılıkçı hareketlerin desteklenmesi ve bilgi harekatının veya psikolojik harekatın kullanılması, ekonomik saldırı gibi asimetrik stratejileri ön plana çıkarmaktadır. Güvenliğin yeni boyutlarına bakarken gerçekçi olmamız gerekmektedir.Bir ülkenin diğer bir ülkeyi silah zoruyla işgal etmesi gibi bir yaklaşım artık çok tercih edilmemektedir. Daha ucuz, daha etkili karanlık savaş metotları, günümüzde çok daha fazla tercih edilmektedir. Daha önce ifade ettiğim gibi yaşadığımız dünya sıcak savaş, soğuk savaş gibi evrelerden karanlık savaş dönemine girmiş bulunmaktadır.
Karanlık savaş olarak isimlendirilebilecek dönemde ülkelerin üzerinde
ekonomik manipülasyonlar, mikro etnik kışkırtmalar, ülkelerin rejimlerini ve
düzenlerini yeniden tanımlamalar, ülkelere aşılanan renkli baş kaldırılar ve ülke isimlerinin önüne eklenmeye çalışılan akıl dışı sıfatlar karanlık savaş olarak isimlendirilmeye çalışılan yeni yaklaşımlar olarak da tanımlanabilir.''
TEHDİTLER
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bu stratejilerin güvenlik
açısından yeni tehdit yarattığının unutulmaması gerektiğine işaret ederek,şunları kaydetti:
''Terörizm ne kadar uluslararası hukuka aykırı bir sorun ise, ayrılıkçı
hareketlerin desteklenmesi, dışarıdan yapılacak etkilerle ülkenin egemenlik hakları hatta rejiminin değiştirilmesine çalışılması da o kadar tehlikeli ve hukuka aykırıdır. Bu kapsamdaki tehditleri iç tehditler, bölgesel tehditler ve küresel tehditler olarak 3 halkada ama tek tek değil, birlikte ele almamız gerekmektedir
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..
Arkadaşım bulaşıp durma bana.Benim gündemden haberim var.Hangi medya grublarını takip etmemi istersin bu arada Ordununkilerimi Hükümetinkilerinimi?kindmonster yazdı:haberleri izlemeyip gündemi takip etmezsen anlayamazsın.sonra burda boş boş konuşup anlamsız yorumlar yaparsın.bu senin işin.bad-dua yazdı:Ben olayı anlamadım Yaşar Büyükanıt çarşıya kendisimi gidiyodu.shadow_girl yazdı:Hedef Büyükanıt'tı
Kanlı terör örgütü PKK, Ankara Ulus'taki 6 kişinin can verdiği canlı bomba saldırısını üstlendi.
Örgütün sözde silahlı kanat sorumlusu olan Dr. Bahoz Erdal kod adlı Hüseyin Feyman, saldırının asıl hedefinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olduğunu söyledi.
Terör örgütü PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'na konuşan Feyman Basından da izlendiği kadarıyla bu eylem Genelkurmay'ı hedeflemiştir. Ancak eylem sonucunda birçok sivil de yaşamını yitirmiştir dedi.
Mynet Haber
BÜYÜKANIT VE KUVVET KOMUTANLARI O AKŞAM GÜVENLİK FUARINA GİDECEKTİ.KONVOY O YOLDAN GEÇECEKTİ.CANLI BOMBA ERKEN PATLADI.
Atabeyler grubu çete sayılmadı
Kamuoyunda 'Atabeyler Grubu' davası olarak bilinen davada, Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, 2'si eski emniyet müdürü, 4'ü Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olan toplam 11 sanığın eyleminin, 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak' suçunu oluşturmadığını savunarak, 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye kalkışmak amacıyla anlaşmak' suçundan, delil yetersizliğinden sanıkların beraatlerine karar verilmesini talep etti.
31 Mayıs 2006'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli bazı subay ve astsubaylar ile emekli TSK mensuplarının kullandığı belirlenen Ankara Eryaman'da bir eve yapılan operasyonda, çok sayıda patlayıcı, bomba yapımında kullanılan malzeme ve çok sayıda silah ele geçirilmişti. Kendilerine Atabeyler adını veren grubun hücre evi olarak kullandığı mekanda yapılan aramada çok sayıda patlayıcının yanısıra, çete mensuplarının yemin metni, şifreli haberleşme sistemi ve Başbakan Erdoğan'ın Ankara Subayevleri'nde ikamet ettiği evinin ayrıntılı krokileri ele geçirilmişti.
YETERLİ KANIT BULUNAMAMIŞ
Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci bu delillerin çete oluşumu ve ihtilal hazırlığı yapmak ve 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye kalkışmak amacıyla anlaşmak' suçları için yeterli kanıt oluşturmadığını ifade ederek, Yunis Akkaya, Murat Eren, Yasin Yaman, Yakup Yayla, Erkut Taş, Suat Kıy, İsmail Binici, Mehmet Karatepe, Cemal Hasan Özdeş ve Mustafa Raşit Çavdar isimli sanıkların delil yetersizliğinden beraatini talep etti.
RUHSATSIZ TABANCADAN CEZA
Murat Eren, Yunis Akkaya, Erkut Taş ve Yasin Yaman'ın, 'patlayıcı madde bulundurmak' suçlarından 3'er yıldan 8'er yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden Demirci, Yunis Akkaya ve Erkut Taş'ın ayrıca 'ruhsatsız tabanca bulundurmak ve satmak'tan 1'er yıldan 3'er yıla kadar hapsini istedi.
Mahkeme Başkanı M. Orhan Karadeniz, daha önce yaptığı açıklamada, sürecin askeri savcılığa intikal etmesi nedeniyle 'derinlere inemiyoruz' demişti. Askeri savcılıktan istenen belgelerin gelmesi için bir süre duruşmalar ertelenmiş, daha sonra gönderilen belgeler, sadece savcıya gösterildikten sonra kasaya kilitlenmişti.
Patlayıcıları tehlikesizmiş
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nca yaptırılan uzman bilirkişi ve kriminal incelemelerde, Yunis Akkaya ve Yasin Yaman'ın evlerinde elde edilen patlayıcılar ile mühimmatların bir kısmının piyasadan temin edildiğinin, bir kısmının da sanıklar Murat Eren ile Erkut Taş tarafından askeri operasyonlardan veya arkadaşları diğer asker kişilerden temin ettiklerini, bunların kayda tabi olmayan ve imha amacıyla askeri birliğe getirilen malzemeler olduğunu belirten Savcı Demirci, patlayıcı ve mühimmatların mevcut durumlarıyla tehlikesi bulunmayan, düzenek haline getirilmemiş ve kendine uygun silahla kullanılmadıkları sürece tehlikeli olmayan maddeler olduğunun anlaşıldığını kaydetti.
Evlerde neler ele geçirilmişti?
Elektronik posta yoluyla gelen bir ihbarı değerlendiren Ankara polisinin Eryaman'da bir eve yaptığı baskında Atabeyler Grubu'na ait şu malzemeler ele geçirilmişti:
2 tabanca, TNT bomba kalıbı, 3 adet hakim bombası, 4 adet Lanchester hester bombaatar, 108 adet MKE yapımı dolu fişek, işaret fişekleri, MKE yapımı boş kovanlar, 20 adet kısa 9 milimetrelik fişek ve çok sayıda boş fişek.
Başbakan Erdoğan'ın evinin ayrıntılı krokileri ile Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'na ait dökümanların yanısıra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün fotoğrafları.
Atabeyler Grubu elemanlarının aralarındaki haberleşmelerini sağlayan şifreli konuşma alfabesi ile grup üyelerine ettirilen yemin metni.
Yeni Şafak(Fişlenen Gazetelerden)
Kamuoyunda 'Atabeyler Grubu' davası olarak bilinen davada, Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, 2'si eski emniyet müdürü, 4'ü Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olan toplam 11 sanığın eyleminin, 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak' suçunu oluşturmadığını savunarak, 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye kalkışmak amacıyla anlaşmak' suçundan, delil yetersizliğinden sanıkların beraatlerine karar verilmesini talep etti.
31 Mayıs 2006'da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli bazı subay ve astsubaylar ile emekli TSK mensuplarının kullandığı belirlenen Ankara Eryaman'da bir eve yapılan operasyonda, çok sayıda patlayıcı, bomba yapımında kullanılan malzeme ve çok sayıda silah ele geçirilmişti. Kendilerine Atabeyler adını veren grubun hücre evi olarak kullandığı mekanda yapılan aramada çok sayıda patlayıcının yanısıra, çete mensuplarının yemin metni, şifreli haberleşme sistemi ve Başbakan Erdoğan'ın Ankara Subayevleri'nde ikamet ettiği evinin ayrıntılı krokileri ele geçirilmişti.
YETERLİ KANIT BULUNAMAMIŞ
Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci bu delillerin çete oluşumu ve ihtilal hazırlığı yapmak ve 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye kalkışmak amacıyla anlaşmak' suçları için yeterli kanıt oluşturmadığını ifade ederek, Yunis Akkaya, Murat Eren, Yasin Yaman, Yakup Yayla, Erkut Taş, Suat Kıy, İsmail Binici, Mehmet Karatepe, Cemal Hasan Özdeş ve Mustafa Raşit Çavdar isimli sanıkların delil yetersizliğinden beraatini talep etti.
RUHSATSIZ TABANCADAN CEZA
Murat Eren, Yunis Akkaya, Erkut Taş ve Yasin Yaman'ın, 'patlayıcı madde bulundurmak' suçlarından 3'er yıldan 8'er yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden Demirci, Yunis Akkaya ve Erkut Taş'ın ayrıca 'ruhsatsız tabanca bulundurmak ve satmak'tan 1'er yıldan 3'er yıla kadar hapsini istedi.
Mahkeme Başkanı M. Orhan Karadeniz, daha önce yaptığı açıklamada, sürecin askeri savcılığa intikal etmesi nedeniyle 'derinlere inemiyoruz' demişti. Askeri savcılıktan istenen belgelerin gelmesi için bir süre duruşmalar ertelenmiş, daha sonra gönderilen belgeler, sadece savcıya gösterildikten sonra kasaya kilitlenmişti.
Patlayıcıları tehlikesizmiş
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nca yaptırılan uzman bilirkişi ve kriminal incelemelerde, Yunis Akkaya ve Yasin Yaman'ın evlerinde elde edilen patlayıcılar ile mühimmatların bir kısmının piyasadan temin edildiğinin, bir kısmının da sanıklar Murat Eren ile Erkut Taş tarafından askeri operasyonlardan veya arkadaşları diğer asker kişilerden temin ettiklerini, bunların kayda tabi olmayan ve imha amacıyla askeri birliğe getirilen malzemeler olduğunu belirten Savcı Demirci, patlayıcı ve mühimmatların mevcut durumlarıyla tehlikesi bulunmayan, düzenek haline getirilmemiş ve kendine uygun silahla kullanılmadıkları sürece tehlikeli olmayan maddeler olduğunun anlaşıldığını kaydetti.
Evlerde neler ele geçirilmişti?
Elektronik posta yoluyla gelen bir ihbarı değerlendiren Ankara polisinin Eryaman'da bir eve yaptığı baskında Atabeyler Grubu'na ait şu malzemeler ele geçirilmişti:
2 tabanca, TNT bomba kalıbı, 3 adet hakim bombası, 4 adet Lanchester hester bombaatar, 108 adet MKE yapımı dolu fişek, işaret fişekleri, MKE yapımı boş kovanlar, 20 adet kısa 9 milimetrelik fişek ve çok sayıda boş fişek.
Başbakan Erdoğan'ın evinin ayrıntılı krokileri ile Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'na ait dökümanların yanısıra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün fotoğrafları.
Atabeyler Grubu elemanlarının aralarındaki haberleşmelerini sağlayan şifreli konuşma alfabesi ile grup üyelerine ettirilen yemin metni.
Yeni Şafak(Fişlenen Gazetelerden)
İstanbulda olaylı 1 Mayıs kutlamalarında, Çevik Kuvvet Polisinden bir görevlinin bu esnada Beyoğlunda yemek yiyen Masis Kürkçüğile attığı tokat sahipsiz kaldı. İçişleri Bakanlığı müfettişlerince yapılan incelemede tokatın kim tarafından atıldığı tespit edilemedi.
Kaynak: Hürriyet
Ne kadar şaşırdım anlatamam.
Kaynak: Hürriyet
Ne kadar şaşırdım anlatamam.
sleeping with the earth my dying bride
Taksimde yemek yerken 1 Mayıs nedeniyle ara sokaklarda eylemci arayan polisin yumruk attığı yazar Masis Kürkçügil, kameralar o an olmasaydı daha kötüsü olabilirdi diyor. İnsanların başına daha kötü şeylerin geldiğini vurgulayan Kürkçügil dava açmama gerekçesini ise şöyle özetliyor: Dava açmayı düşünmüyorum. Yanlışlıkla bana tokat atan polise 3 ay ceza verirler. Olay temizlenmiş olur.KoRn_eR yazdı:Şikayetçi olsaymış sayın Masis kürkçüğil
- issirganotununissirmiyani
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1106
- Kayıt: 01 Haz 2005 00:00
- Konum: nereye
- kindmonster
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1115
- Kayıt: 14 Haz 2006 00:00
- İletişim:
ülkenin durumunu biliyorsun.Tokat atan Allah'ından bulsun boşver.kafanı takma bu kadar.jonnathan yazdı:İstanbulda olaylı 1 Mayıs kutlamalarında, Çevik Kuvvet Polisinden bir görevlinin bu esnada Beyoğlunda yemek yiyen Masis Kürkçüğile attığı tokat sahipsiz kaldı. İçişleri Bakanlığı müfettişlerince yapılan incelemede tokatın kim tarafından atıldığı tespit edilemedi.
Kaynak: Hürriyet
Ne kadar şaşırdım anlatamam.
İşsizlik başa bela,kahrolsun bankalar..