başınızdan geçen en igrenç-komik-salak olaylar
bigün arkadaşla yolda gidiyoz gıcıklıgımız tuttu tanımadıgımız teyzeye 'merheba ayşe teyze nasılsın dedik' teyze pardon kızım tanıyamadım dedi' zaten bizde ilk defa görmüştük..belki tanımazsın annemle gelirdik size falan dedik tyze 'sen kimin kızısın dedi arkadaşa.fatmanın kızıyım ama hatırlamazsın şimdi baya oldu görüşmeyeli dedi ..teyze bozgun bozgun kusura bakma kızım tanıyamadım neyse annene selam söle dedi ama biz koptumuştuk ya
ankarada yenıyım metroya hayatımda ılk defa bınecem
neyse bıletı aldım bılet sokulan bolume sokamadım yawwww butun kapıları denedım yınede sokamadım ozurlu kapısı vardı .ordan gırdım ama kımse fark etmedı ruh gıbıyım herhalde
kızılayda ındım yahu metrodan dısarı cıkamadım 45 dk dısarı cıkmak ıcın ugrastım kekemede vardı o zaman adamlara soruyorum nasıl cıkcam dıe ama anlatamadım herhalkı he he dedıler cıktılar o gunden berı metroya bınmem
neyse bıletı aldım bılet sokulan bolume sokamadım yawwww butun kapıları denedım yınede sokamadım ozurlu kapısı vardı .ordan gırdım ama kımse fark etmedı ruh gıbıyım herhalde
kızılayda ındım yahu metrodan dısarı cıkamadım 45 dk dısarı cıkmak ıcın ugrastım kekemede vardı o zaman adamlara soruyorum nasıl cıkcam dıe ama anlatamadım herhalkı he he dedıler cıktılar o gunden berı metroya bınmem
- buzdan_kanat
- Üye
- Mesajlar: 117
- Kayıt: 29 Tem 2005 00:00
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
4 arkdas maazadayz yürüen merdivnlere bnmiştk allhm arkilerden biri merdven btti hala duruo manyahhmısın uccan diene kdr bi baktk kıscagz yerde taklalar paranteler atıo bzde bukdr resl olnmaz ama deip tanımıomus gbi yaptık kız arkamısdan barıo ama nafile biz bu kim yaa deli mi acaba fln deip kacmıstık kız cok rezl olmuştu
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
collezonedayız arkadaşımla. ben bi sütyen grdüm çok hoşuma gitti bakıorum. görevli bi adam geldi ordan yardımcı olmak için. "biz hergün müşterilerle ilgileniyoruz ilk bazşlarda bnde utanıyodum ama alıştım siz de çekinmeyn" fln dedi. bn bakıorum ama hangi bednein olucaına bi trlü krr veremedim.giymeyede üşeniorum. baktım uzn uzn sütyenlere snra birdn döndüm adama bitanesi elimde göstrrk bu bna olur mu dedim!!! ewt dedim!! nası dedim bilmiorum ama bi anda çıktı azımdan! sonradan dank etti! adam da durdu önce bi durakladı sonra baktı olur heralde dedi! of ya aşırı rezil hissetim kendimii!..
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
catatoniajım yhaa bnmde basıma cok bnzer bi olay gelmişti
bi mazaaya grdm siliknlu styen aljaktm hani brz büük görnsn die girdm kadına söledm ve kdn uzun uzun baktı ve kime göre dedi bnde (erkek kuznm vardı ynımda onu göstererk) ona deil herhlde bna dedm ve kdn iii de onu takmk içnde birz olması lzm dedi hiç bukdr kızdgmı ve utndgmı htrlamıorm yhaa rezaletti kuznim 1 ay bnle dalga gecti yhaa
bi mazaaya grdm siliknlu styen aljaktm hani brz büük görnsn die girdm kadına söledm ve kdn uzun uzun baktı ve kime göre dedi bnde (erkek kuznm vardı ynımda onu göstererk) ona deil herhlde bna dedm ve kdn iii de onu takmk içnde birz olması lzm dedi hiç bukdr kızdgmı ve utndgmı htrlamıorm yhaa rezaletti kuznim 1 ay bnle dalga gecti yhaa
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
- yalnizgezen
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 883
- Kayıt: 21 Mar 2006 01:00
motor kullanmasını cok bılmesemde kullanmaya baya alısmıstım,gunde 2 kez dustum o gun de saten hersey ust uste oldu 2. dustumde mahallede oldu motoru zor kntrol etmıstım ama dustum yınede, herkes balkonlara cıkmıstı en fazla sınır oldugum ve rezıl oldugum an odur heraldı....
ben bir mülteciyim
kendi yüreğimden başka
sığınacak yerim yok yurdum yok
tüm kitapların arasında kurutulup saklanan
anılarla dolu bir yerdeyim....
kendi yüreğimden başka
sığınacak yerim yok yurdum yok
tüm kitapların arasında kurutulup saklanan
anılarla dolu bir yerdeyim....
off cnm kötüymüş yaherhangi_biri yazdı:catatoniajım yhaa bnmde basıma cok bnzer bi olay gelmişti
bi mazaaya grdm siliknlu styen aljaktm hani brz büük görnsn die girdm kadına söledm ve kdn uzun uzun baktı ve kime göre dedi bnde (erkek kuznm vardı ynımda onu göstererk) ona deil herhlde bna dedm ve kdn iii de onu takmk içnde birz olması lzm dedi hiç bukdr kızdgmı ve utndgmı htrlamıorm yhaa rezaletti kuznim 1 ay bnle dalga gecti yhaa
- kirlicorap
- Üye
- Mesajlar: 6
- Kayıt: 13 Haz 2006 00:00
valla başımdan geçen br olay değil ekşi sözlükte okudum ama süper bir hikaye. yazan da harika yazmış gerçekten...
sene 1998, 16 yaşındayız, müzik dinleyip içki içmeyi hiçbirşeye değişmediğimiz yıllar, gençliğimizin altın çağları, ne de olsa bütün büyü 18'i doldurunca bozuldu, yasakları delmenin keyfi ayrıydı o zamanlar. bir arkadaşın evinde toplanmışız, kemal, bir zamanların deli dolu genci, şimdilerin kara kuru bilgisayar programcısı. ben varım, headhunter var, bir de anlatacağım hikaye boyunca evde fosur fosur uyuyup sabah gelip olanı biteni anlattığımızda bize inanmamış birkaç arkadaş daha var. bol miktarda içilmiş, geyiğin dibine vurulmuş, içimizde bir haltlar karıştırma isteğiyle sağa sola bakışlar atılıyor. işte bu sırada bütün gecenin dönüm noktası olan, kemal'in arabanın anahtarlarını baş parmağı ve işaret parmağı arasında sallayarak salona girip "bakın beyler ne buldum?" lafı geliyor.
kemal'in ailesi rahat bir aile ama bazı kesin kurallar var ve kemal'in o kuralları ihlal etmesi tüp saatlerdir gaz kaçırıyorken, kibrit çakmaktan daha tehlikeli olabilir. haftasonu için yalova'ya gitmişler, kemal'in haftasonu eve arkadaşlarını çağırabilceğini biliyorlar ama oğullarını istanbul sokaklarında polisten kaçarken hiç hayal etmemişlerdir eminim, neyse daha oraya gelmedik.
kemal'in bize teklif ettiği bu kaçamağa, evdeki diğer arkadaşlar "çüş" diyip yatarak karşılık verdiler, headhunter "neden olmasın" derken, ben içimdeki o eğlence aşkına rağmen mesafeli durma kararı aldım, "tamam" dedim "ama ataşehir'in dışına çıkmıycaz, 30'u geçmiycez". kemal'in nasıl araba kullandığını bilmiyorum, sarhoşken öğrenme niyetinde değilim pek.
ne oldu, ne bitti pek anımsamıyorum, yaklaşık bi 15 dakika sonra kendimizi saatte 130 yapan uno'nun içinde ataşehirin çıkışına doğru ilerlerken bulduk. kemal şoförlük, gökhan yan koltukta muavinlik ben de arka koltukta barmenlik yapıyorum, yanımızda 8-10 şişe bira, malibu ve süt var. heralde o zamanlar polisin tek işlevinin gece barlara baskın düzenleyip 18 yaşından küçükleri bardan çıkarıp, mekanı mühürlemek olduğunu zannediyoruz, bilemiyorum neler geçiyor aklımızdan ama içimizde en ufak bir korku yok. nereye gitsek, nereye gitsek diye düşünürken önce kayışdağına çıkma kararı alıyoruz..aklımda sonraki resim kayışdağı'ndan, arabada "pentagram - uzun ince bir yoldayım çalıyor" inin cinin top oynadığı dağın tepesinde, kemal müziğin ritmine uygun olarak arabayı sağ-sol yaparak sallıyor. deli gibi eğleniyoruz. sonra nerden estiyse, sanırım işemek içindi, araban inip arabayı ittirmeye başlıyoruz. kemal direksiyonda boşa almış, arabaya yön veriyor, biz de headhunter'la itiyoruz. bi yerde hafif yokuş aşağı olacak epey hızlanmışız, artık koşarak itiyoruz arabayı, headhunter bıraktı ben itiyorum hatta. daha güçlü itmem lazım daha güçlü itmem lazım, o da ne? kemal gaza bastı hassiktir, şakak kemiğimin asfalta yapıştığını hissediyorum. o morluk orda bir ay kaldı.
hem çok sinirliyim hem de o sarhoş halimle bile inanılmaz canım yanıyor, ağlamaklı sitemlerimden sonra kemal'e eğlencemiz biraz duruldu. tekrar arabadayız, yeni istikamet arıyoruz. bu esnada yol bizi bostancı'ya kadar getirmiş, gecenin o saatinde evimin önünden o arabayla, o halde geçmek bana enteresan bir his veriyor. hadi diyoruz sahile gidelim, orda takılırız. kimin aklına geldiyse, bağdat caddesinde polis olabileceği ihtimali gündeme geliyor, hani olmaz ya, çok küçük bir ihtimal. o yüzden bağdat caddesinden geçmeden direk sahile inecek bir yol arıyoruz. bi süre minibüs caddesinden yol alıp bağdat caddesini dik inen bir yoldan sahile yöneliyoruz, ordan da sahile dik bir yol var eme ters yön. karşıdan bir araba geliyor, bize yol veriyor. saat gecenin 3 buçuğu, gördüğümüz 2. ya da 3. araba bu. çok anlayışlı biri olsa gerek, ters yolda olmamıza rağmen bize yol verdi. yanından geçerken, farları açık olduğundan farkedemediğimiz şeyi farkediyoruz. bu bir polis arabası. adrenalin ve soğuk kanlı olmaya çalışmak birbirine tamamen zıt etkiler yapıyor. koltuklarda biraz doğrulup boyumuzu uzun göstermeye çalışıyoruz ki, polis küçük olduğumuzu anlamasın.
sahil yoluna çıkıyoruz, baya bir korkmuşuz, abi polisin ne işi var burda diyoruz, allah'tan atlattık herifleri. bu sırada polis arabasının bir şekilde tekrar arkamıza geldiğini farkediyoruz. kuralları ihlal etmiyor gözükmek adına, gecenin o saatinde bomboş yolda, en sağ şeritte saatte 20 km'yle gidiyoruz, acınası haldeyiz. polisin de kıllanması uzun sürmedi, plakayı anons edip sağa çek dedi, gecenin kemal ve headhunter için 2. benim içinse 3. "hassiktir"i. sanırım böyle gergin anlarda radikal kararları vermek daha kolay oluyor, hiçbirşeyin orda polisler tarafından durdurulmaktan daha kötü olamayacığını düşünen kemal ilk anonsu duymazdan geliyor, tekrarındaysa kendimizi bir film sahnesinde buluyoruz, son sürat polisten kaçmaya çalışan azılı haydutlarız biz. gözünü hırs bürümüş kemal'i durdurmak mümkün diil. dünya üstünde ikna edilmesi en zor insanlardan birisi keza.
patinaj çekerek hızlanan arabamızın arkasından polislerin de aynı şekilde hızlanmaları arasında pek bir fark yok. bizim arabamız onlarınkinden hızlı bile değil. polis arabasından anlayamadığım anonslar geliyor. kemal düz yolda daha hızlı gidemeyeceğini anlamış olsa gerek, göztepe parkına doğru ani bir dönüş yapıyor. belki ara yollarda izimizi kaybettirebiliriz düşüncesiyle heralde. olmadı, polis yine peşimizde... kemalse collin mcrae tribinde. daracık yolda 90'la gidiyoruz. bu sırada headhunter, eninde sonunda polislere yakalanacığımızı anladığından olsa gerek, bari yakalandığımızda içkili olduğumuzu anlamasınlar diye şişeleri camdan dışarı fırlatıyor. 5 metre arkamızdaki polis arabasına fırlatsa belki bir şansımız olabilir, ama yere düşen şişeler bir bir patladıkça ortamın gerilimi daha da artıyor. önümüzde 90 derecelik bir viraj var sola doğru, kemal yavaşlamışa benzemiyor, sola kırdığında herşey için çok geç, yerler kum zaten, araba sola doğru yönelmiyor bile, paldır küldür 15 santim yüksekliğindeki kaldırıma çıkıyoruz ve araba duruyor. maceranın sonu. buraya kadarmış. işte burda headhunter tarihe kalacak lafını patlatıyor: "beyler ölü taklidi yapalım." hani olmaz ya, ya olursa, gelip de "ölmüş bunlar, hadi gidelim" derse polis diye. son bir ümit, "pathetic".
polis memuru arabanın yanında kollarını önünde kavuşturmuş, bize adeta acıyarak bakıyor. ben ve headhunter arabadan kafamız önümüzde inerken, kemal arabayı geri vitese takıp çalıştırmaya çalışıyor, hala umut var, polise yakalanmış olmamalıyız. vazgeçip arabadan indiğindeyse, 2 polisin ve bizim şaşkın bakışlarımız arasında arabaya birkaç tekme atıyor. polis kemal'i omuzundan tutarak sakinleştirdi sonra da tekrar ellerini önünde kavuşturup konuşmaya başladı: "gençler, ben böyle şeyi ömrümde görmedim, saat gecenin 4'ü, 18 yaşında diilsiniz, ehliyetiniz yok, alkollüsünüz, polisten kaçıyosunuz* ve kaza yapıyorsunuz, ben sizinle napayım?"
o gece farkettim ki 3'ümüz de polise yalvarırken 10 dilenci gücündeymişiz. kemal'in polisten kaçmaya başlamasının sebebi olan, olayın annesi ve babası tarafından duyulması korkusu, herşeyin o kadar ötesindeydi ki polise bunu izah etmeyi başardığında, polis bizi affetmenin dışında bize bir çekici ayarlayıp, arabamızın sanayiye çekilmesine yardım etti. heralde o iki polis görevlerini kuralların gerektirdiği gibi yapan insanlar olsalardı, biz hayatlarımıza farklı kulvarlarda devam edecektik. peki en korkutucu olan kısıma dönecek olursak, kemal'in anne ve babası olayı öğrendi mi? hayır. biz sanayide dingili bir metre geriye kaymış olan arabayı (kemal bu haldeki aleti çalıştırmaya çalışıyordu) bir gün içinde yaptırıp, yıkayıp kapının önüne aynen koyduk. parasını da, bu hikayeyi okulda herkese anlatıp, adam başı 5'er milyon toplayarak kapattık. ne günlerdi be..
not: bütün bu olaylar esnasında, evden çıkarken yatmaya hazırlanan headhunter'in üzerinde pijamalarının olması bambaşkaydı.
(lordofdrinks, 06.06.2006 20:26 ~ 09.06.2006 15:25)
sene 1998, 16 yaşındayız, müzik dinleyip içki içmeyi hiçbirşeye değişmediğimiz yıllar, gençliğimizin altın çağları, ne de olsa bütün büyü 18'i doldurunca bozuldu, yasakları delmenin keyfi ayrıydı o zamanlar. bir arkadaşın evinde toplanmışız, kemal, bir zamanların deli dolu genci, şimdilerin kara kuru bilgisayar programcısı. ben varım, headhunter var, bir de anlatacağım hikaye boyunca evde fosur fosur uyuyup sabah gelip olanı biteni anlattığımızda bize inanmamış birkaç arkadaş daha var. bol miktarda içilmiş, geyiğin dibine vurulmuş, içimizde bir haltlar karıştırma isteğiyle sağa sola bakışlar atılıyor. işte bu sırada bütün gecenin dönüm noktası olan, kemal'in arabanın anahtarlarını baş parmağı ve işaret parmağı arasında sallayarak salona girip "bakın beyler ne buldum?" lafı geliyor.
kemal'in ailesi rahat bir aile ama bazı kesin kurallar var ve kemal'in o kuralları ihlal etmesi tüp saatlerdir gaz kaçırıyorken, kibrit çakmaktan daha tehlikeli olabilir. haftasonu için yalova'ya gitmişler, kemal'in haftasonu eve arkadaşlarını çağırabilceğini biliyorlar ama oğullarını istanbul sokaklarında polisten kaçarken hiç hayal etmemişlerdir eminim, neyse daha oraya gelmedik.
kemal'in bize teklif ettiği bu kaçamağa, evdeki diğer arkadaşlar "çüş" diyip yatarak karşılık verdiler, headhunter "neden olmasın" derken, ben içimdeki o eğlence aşkına rağmen mesafeli durma kararı aldım, "tamam" dedim "ama ataşehir'in dışına çıkmıycaz, 30'u geçmiycez". kemal'in nasıl araba kullandığını bilmiyorum, sarhoşken öğrenme niyetinde değilim pek.
ne oldu, ne bitti pek anımsamıyorum, yaklaşık bi 15 dakika sonra kendimizi saatte 130 yapan uno'nun içinde ataşehirin çıkışına doğru ilerlerken bulduk. kemal şoförlük, gökhan yan koltukta muavinlik ben de arka koltukta barmenlik yapıyorum, yanımızda 8-10 şişe bira, malibu ve süt var. heralde o zamanlar polisin tek işlevinin gece barlara baskın düzenleyip 18 yaşından küçükleri bardan çıkarıp, mekanı mühürlemek olduğunu zannediyoruz, bilemiyorum neler geçiyor aklımızdan ama içimizde en ufak bir korku yok. nereye gitsek, nereye gitsek diye düşünürken önce kayışdağına çıkma kararı alıyoruz..aklımda sonraki resim kayışdağı'ndan, arabada "pentagram - uzun ince bir yoldayım çalıyor" inin cinin top oynadığı dağın tepesinde, kemal müziğin ritmine uygun olarak arabayı sağ-sol yaparak sallıyor. deli gibi eğleniyoruz. sonra nerden estiyse, sanırım işemek içindi, araban inip arabayı ittirmeye başlıyoruz. kemal direksiyonda boşa almış, arabaya yön veriyor, biz de headhunter'la itiyoruz. bi yerde hafif yokuş aşağı olacak epey hızlanmışız, artık koşarak itiyoruz arabayı, headhunter bıraktı ben itiyorum hatta. daha güçlü itmem lazım daha güçlü itmem lazım, o da ne? kemal gaza bastı hassiktir, şakak kemiğimin asfalta yapıştığını hissediyorum. o morluk orda bir ay kaldı.
hem çok sinirliyim hem de o sarhoş halimle bile inanılmaz canım yanıyor, ağlamaklı sitemlerimden sonra kemal'e eğlencemiz biraz duruldu. tekrar arabadayız, yeni istikamet arıyoruz. bu esnada yol bizi bostancı'ya kadar getirmiş, gecenin o saatinde evimin önünden o arabayla, o halde geçmek bana enteresan bir his veriyor. hadi diyoruz sahile gidelim, orda takılırız. kimin aklına geldiyse, bağdat caddesinde polis olabileceği ihtimali gündeme geliyor, hani olmaz ya, çok küçük bir ihtimal. o yüzden bağdat caddesinden geçmeden direk sahile inecek bir yol arıyoruz. bi süre minibüs caddesinden yol alıp bağdat caddesini dik inen bir yoldan sahile yöneliyoruz, ordan da sahile dik bir yol var eme ters yön. karşıdan bir araba geliyor, bize yol veriyor. saat gecenin 3 buçuğu, gördüğümüz 2. ya da 3. araba bu. çok anlayışlı biri olsa gerek, ters yolda olmamıza rağmen bize yol verdi. yanından geçerken, farları açık olduğundan farkedemediğimiz şeyi farkediyoruz. bu bir polis arabası. adrenalin ve soğuk kanlı olmaya çalışmak birbirine tamamen zıt etkiler yapıyor. koltuklarda biraz doğrulup boyumuzu uzun göstermeye çalışıyoruz ki, polis küçük olduğumuzu anlamasın.
sahil yoluna çıkıyoruz, baya bir korkmuşuz, abi polisin ne işi var burda diyoruz, allah'tan atlattık herifleri. bu sırada polis arabasının bir şekilde tekrar arkamıza geldiğini farkediyoruz. kuralları ihlal etmiyor gözükmek adına, gecenin o saatinde bomboş yolda, en sağ şeritte saatte 20 km'yle gidiyoruz, acınası haldeyiz. polisin de kıllanması uzun sürmedi, plakayı anons edip sağa çek dedi, gecenin kemal ve headhunter için 2. benim içinse 3. "hassiktir"i. sanırım böyle gergin anlarda radikal kararları vermek daha kolay oluyor, hiçbirşeyin orda polisler tarafından durdurulmaktan daha kötü olamayacığını düşünen kemal ilk anonsu duymazdan geliyor, tekrarındaysa kendimizi bir film sahnesinde buluyoruz, son sürat polisten kaçmaya çalışan azılı haydutlarız biz. gözünü hırs bürümüş kemal'i durdurmak mümkün diil. dünya üstünde ikna edilmesi en zor insanlardan birisi keza.
patinaj çekerek hızlanan arabamızın arkasından polislerin de aynı şekilde hızlanmaları arasında pek bir fark yok. bizim arabamız onlarınkinden hızlı bile değil. polis arabasından anlayamadığım anonslar geliyor. kemal düz yolda daha hızlı gidemeyeceğini anlamış olsa gerek, göztepe parkına doğru ani bir dönüş yapıyor. belki ara yollarda izimizi kaybettirebiliriz düşüncesiyle heralde. olmadı, polis yine peşimizde... kemalse collin mcrae tribinde. daracık yolda 90'la gidiyoruz. bu sırada headhunter, eninde sonunda polislere yakalanacığımızı anladığından olsa gerek, bari yakalandığımızda içkili olduğumuzu anlamasınlar diye şişeleri camdan dışarı fırlatıyor. 5 metre arkamızdaki polis arabasına fırlatsa belki bir şansımız olabilir, ama yere düşen şişeler bir bir patladıkça ortamın gerilimi daha da artıyor. önümüzde 90 derecelik bir viraj var sola doğru, kemal yavaşlamışa benzemiyor, sola kırdığında herşey için çok geç, yerler kum zaten, araba sola doğru yönelmiyor bile, paldır küldür 15 santim yüksekliğindeki kaldırıma çıkıyoruz ve araba duruyor. maceranın sonu. buraya kadarmış. işte burda headhunter tarihe kalacak lafını patlatıyor: "beyler ölü taklidi yapalım." hani olmaz ya, ya olursa, gelip de "ölmüş bunlar, hadi gidelim" derse polis diye. son bir ümit, "pathetic".
polis memuru arabanın yanında kollarını önünde kavuşturmuş, bize adeta acıyarak bakıyor. ben ve headhunter arabadan kafamız önümüzde inerken, kemal arabayı geri vitese takıp çalıştırmaya çalışıyor, hala umut var, polise yakalanmış olmamalıyız. vazgeçip arabadan indiğindeyse, 2 polisin ve bizim şaşkın bakışlarımız arasında arabaya birkaç tekme atıyor. polis kemal'i omuzundan tutarak sakinleştirdi sonra da tekrar ellerini önünde kavuşturup konuşmaya başladı: "gençler, ben böyle şeyi ömrümde görmedim, saat gecenin 4'ü, 18 yaşında diilsiniz, ehliyetiniz yok, alkollüsünüz, polisten kaçıyosunuz* ve kaza yapıyorsunuz, ben sizinle napayım?"
o gece farkettim ki 3'ümüz de polise yalvarırken 10 dilenci gücündeymişiz. kemal'in polisten kaçmaya başlamasının sebebi olan, olayın annesi ve babası tarafından duyulması korkusu, herşeyin o kadar ötesindeydi ki polise bunu izah etmeyi başardığında, polis bizi affetmenin dışında bize bir çekici ayarlayıp, arabamızın sanayiye çekilmesine yardım etti. heralde o iki polis görevlerini kuralların gerektirdiği gibi yapan insanlar olsalardı, biz hayatlarımıza farklı kulvarlarda devam edecektik. peki en korkutucu olan kısıma dönecek olursak, kemal'in anne ve babası olayı öğrendi mi? hayır. biz sanayide dingili bir metre geriye kaymış olan arabayı (kemal bu haldeki aleti çalıştırmaya çalışıyordu) bir gün içinde yaptırıp, yıkayıp kapının önüne aynen koyduk. parasını da, bu hikayeyi okulda herkese anlatıp, adam başı 5'er milyon toplayarak kapattık. ne günlerdi be..
not: bütün bu olaylar esnasında, evden çıkarken yatmaya hazırlanan headhunter'in üzerinde pijamalarının olması bambaşkaydı.
(lordofdrinks, 06.06.2006 20:26 ~ 09.06.2006 15:25)
İnsanların insanları değil yalnızca eşyaları yönettiği bir toplum için...
-
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 460
- Kayıt: 21 Haz 2006 00:00
- Konum: venüs
- İletişim:
genel olarak komik arada salaklıklarda var tabicrazy_muge yazdı:valla benim müzik yaptığım zamanlar hariç hayatımın hepsi komik ve salakça geçiyo..o kadar çokki öyle olaylar...
büyüdük mü yani?büyüyünce her şeyin farklı olacağını biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum.mesala beni hep seveceksin sanıyordum.
- antidepresan
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 332
- Kayıt: 17 May 2006 00:00
- Konum: sol arkadan pencere kenarından..
He he evet, hangimiz salaklık yapıp rezil olmamışızdır ki say say bitmez...crazy_muge yazdı:valla benim müzik yaptığım zamanlar hariç hayatımın hepsi komik ve salakça geçiyo..o kadar çokki öyle olaylar...
Ama gördüğüm en büyük rezillik
kayseri'de bir dernek genel kurulunda(hemde kayseri şehit aileleri ve malulleri derneği) İstiklal Marşı'nı söylemeyen bir grup vatandaşımızdır.tam ortadaki şahsiyetin Urfa yöresine has türkü çığırır gibi marşı okuması ve adamların bir an önce bitirme çabası marşı iiyice büyük bir s.çış yaratıyor hele son cümle düz cümle olarak bitiyor tek kelimeyle " Gülermisin ağlarmısın" çok acı hakkaten milli marşını bilmeyen bir topluluk bir bakın:
http://www.youtube.com/watch?v=FDKJtx__ ... 5%9F%C4%B1
okuLda İstikLaL Marşı okunacak bizde geziden döndük ve sesim kısık...sonraacıma hocaLarda kısık sesLe söyLeyince bir kez daha söyLetiyorLar beden hocası gür sesLe söyLeyin gibsinden bir şeyLer dedi. bende bağrdım hocam benim sesim kısık diye! bir de sesim hiç kısık sesLi gibi çıkmadı ( ama harbiden kısıLmıştı yani )müdür yardımcısı da yakınımda! hiç de düşünmedim ne oLacak diye ve reziL oLdum tabi
sahte güLüşLerden uzak...
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
dövme ypmaya dövmecye gttk kuzenm tuttrdu bnmkini özlem yapck bnde ona ypcam die adamlr itraz etsede pparanın kokusunu duyunca sustu...nesee(birbirimize bakmadan)yazmaya basladık bn ona güseel ce hakan yazdm oda bna salak yazmıs delrdm ve onun yüzüne sürdm snr biz öle gülerkn onlr kurudu ve 2.5 hafta o vaziet dolastık onun yüzü bnm kolum ve 2.5 hafta biz kolumuz yüzümüz bandajlı dolndık
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
oooof oooff!! geberdim gülmektenDeja-Vu yazdı:valla başımdan geçen br olay değil ekşi sözlükte okudum ama süper bir hikaye. yazan da harika yazmış gerçekten...
sene 1998, 16 yaşındayız, müzik dinleyip içki içmeyi hiçbirşeye değişmediğimiz yıllar, gençliğimizin altın çağları, ne de olsa bütün büyü 18'i doldurunca bozuldu, yasakları delmenin keyfi ayrıydı o zamanlar. bir arkadaşın evinde toplanmışız, kemal, bir zamanların deli dolu genci, şimdilerin kara kuru bilgisayar programcısı. ben varım, headhunter var, bir de anlatacağım hikaye boyunca evde fosur fosur uyuyup sabah gelip olanı biteni anlattığımızda bize inanmamış birkaç arkadaş daha var. bol miktarda içilmiş, geyiğin dibine vurulmuş, içimizde bir haltlar karıştırma isteğiyle sağa sola bakışlar atılıyor. işte bu sırada bütün gecenin dönüm noktası olan, kemal'in arabanın anahtarlarını baş parmağı ve işaret parmağı arasında sallayarak salona girip "bakın beyler ne buldum?" lafı geliyor.
kemal'in ailesi rahat bir aile ama bazı kesin kurallar var ve kemal'in o kuralları ihlal etmesi tüp saatlerdir gaz kaçırıyorken, kibrit çakmaktan daha tehlikeli olabilir. haftasonu için yalova'ya gitmişler, kemal'in haftasonu eve arkadaşlarını çağırabilceğini biliyorlar ama oğullarını istanbul sokaklarında polisten kaçarken hiç hayal etmemişlerdir eminim, neyse daha oraya gelmedik.
kemal'in bize teklif ettiği bu kaçamağa, evdeki diğer arkadaşlar "çüş" diyip yatarak karşılık verdiler, headhunter "neden olmasın" derken, ben içimdeki o eğlence aşkına rağmen mesafeli durma kararı aldım, "tamam" dedim "ama ataşehir'in dışına çıkmıycaz, 30'u geçmiycez". kemal'in nasıl araba kullandığını bilmiyorum, sarhoşken öğrenme niyetinde değilim pek.
ne oldu, ne bitti pek anımsamıyorum, yaklaşık bi 15 dakika sonra kendimizi saatte 130 yapan uno'nun içinde ataşehirin çıkışına doğru ilerlerken bulduk. kemal şoförlük, gökhan yan koltukta muavinlik ben de arka koltukta barmenlik yapıyorum, yanımızda 8-10 şişe bira, malibu ve süt var. heralde o zamanlar polisin tek işlevinin gece barlara baskın düzenleyip 18 yaşından küçükleri bardan çıkarıp, mekanı mühürlemek olduğunu zannediyoruz, bilemiyorum neler geçiyor aklımızdan ama içimizde en ufak bir korku yok. nereye gitsek, nereye gitsek diye düşünürken önce kayışdağına çıkma kararı alıyoruz..aklımda sonraki resim kayışdağı'ndan, arabada "pentagram - uzun ince bir yoldayım çalıyor" inin cinin top oynadığı dağın tepesinde, kemal müziğin ritmine uygun olarak arabayı sağ-sol yaparak sallıyor. deli gibi eğleniyoruz. sonra nerden estiyse, sanırım işemek içindi, araban inip arabayı ittirmeye başlıyoruz. kemal direksiyonda boşa almış, arabaya yön veriyor, biz de headhunter'la itiyoruz. bi yerde hafif yokuş aşağı olacak epey hızlanmışız, artık koşarak itiyoruz arabayı, headhunter bıraktı ben itiyorum hatta. daha güçlü itmem lazım daha güçlü itmem lazım, o da ne? kemal gaza bastı hassiktir, şakak kemiğimin asfalta yapıştığını hissediyorum. o morluk orda bir ay kaldı.
hem çok sinirliyim hem de o sarhoş halimle bile inanılmaz canım yanıyor, ağlamaklı sitemlerimden sonra kemal'e eğlencemiz biraz duruldu. tekrar arabadayız, yeni istikamet arıyoruz. bu esnada yol bizi bostancı'ya kadar getirmiş, gecenin o saatinde evimin önünden o arabayla, o halde geçmek bana enteresan bir his veriyor. hadi diyoruz sahile gidelim, orda takılırız. kimin aklına geldiyse, bağdat caddesinde polis olabileceği ihtimali gündeme geliyor, hani olmaz ya, çok küçük bir ihtimal. o yüzden bağdat caddesinden geçmeden direk sahile inecek bir yol arıyoruz. bi süre minibüs caddesinden yol alıp bağdat caddesini dik inen bir yoldan sahile yöneliyoruz, ordan da sahile dik bir yol var eme ters yön. karşıdan bir araba geliyor, bize yol veriyor. saat gecenin 3 buçuğu, gördüğümüz 2. ya da 3. araba bu. çok anlayışlı biri olsa gerek, ters yolda olmamıza rağmen bize yol verdi. yanından geçerken, farları açık olduğundan farkedemediğimiz şeyi farkediyoruz. bu bir polis arabası. adrenalin ve soğuk kanlı olmaya çalışmak birbirine tamamen zıt etkiler yapıyor. koltuklarda biraz doğrulup boyumuzu uzun göstermeye çalışıyoruz ki, polis küçük olduğumuzu anlamasın.
sahil yoluna çıkıyoruz, baya bir korkmuşuz, abi polisin ne işi var burda diyoruz, allah'tan atlattık herifleri. bu sırada polis arabasının bir şekilde tekrar arkamıza geldiğini farkediyoruz. kuralları ihlal etmiyor gözükmek adına, gecenin o saatinde bomboş yolda, en sağ şeritte saatte 20 km'yle gidiyoruz, acınası haldeyiz. polisin de kıllanması uzun sürmedi, plakayı anons edip sağa çek dedi, gecenin kemal ve headhunter için 2. benim içinse 3. "hassiktir"i. sanırım böyle gergin anlarda radikal kararları vermek daha kolay oluyor, hiçbirşeyin orda polisler tarafından durdurulmaktan daha kötü olamayacığını düşünen kemal ilk anonsu duymazdan geliyor, tekrarındaysa kendimizi bir film sahnesinde buluyoruz, son sürat polisten kaçmaya çalışan azılı haydutlarız biz. gözünü hırs bürümüş kemal'i durdurmak mümkün diil. dünya üstünde ikna edilmesi en zor insanlardan birisi keza.
patinaj çekerek hızlanan arabamızın arkasından polislerin de aynı şekilde hızlanmaları arasında pek bir fark yok. bizim arabamız onlarınkinden hızlı bile değil. polis arabasından anlayamadığım anonslar geliyor. kemal düz yolda daha hızlı gidemeyeceğini anlamış olsa gerek, göztepe parkına doğru ani bir dönüş yapıyor. belki ara yollarda izimizi kaybettirebiliriz düşüncesiyle heralde. olmadı, polis yine peşimizde... kemalse collin mcrae tribinde. daracık yolda 90'la gidiyoruz. bu sırada headhunter, eninde sonunda polislere yakalanacığımızı anladığından olsa gerek, bari yakalandığımızda içkili olduğumuzu anlamasınlar diye şişeleri camdan dışarı fırlatıyor. 5 metre arkamızdaki polis arabasına fırlatsa belki bir şansımız olabilir, ama yere düşen şişeler bir bir patladıkça ortamın gerilimi daha da artıyor. önümüzde 90 derecelik bir viraj var sola doğru, kemal yavaşlamışa benzemiyor, sola kırdığında herşey için çok geç, yerler kum zaten, araba sola doğru yönelmiyor bile, paldır küldür 15 santim yüksekliğindeki kaldırıma çıkıyoruz ve araba duruyor. maceranın sonu. buraya kadarmış. işte burda headhunter tarihe kalacak lafını patlatıyor: "beyler ölü taklidi yapalım." hani olmaz ya, ya olursa, gelip de "ölmüş bunlar, hadi gidelim" derse polis diye. son bir ümit, "pathetic".
polis memuru arabanın yanında kollarını önünde kavuşturmuş, bize adeta acıyarak bakıyor. ben ve headhunter arabadan kafamız önümüzde inerken, kemal arabayı geri vitese takıp çalıştırmaya çalışıyor, hala umut var, polise yakalanmış olmamalıyız. vazgeçip arabadan indiğindeyse, 2 polisin ve bizim şaşkın bakışlarımız arasında arabaya birkaç tekme atıyor. polis kemal'i omuzundan tutarak sakinleştirdi sonra da tekrar ellerini önünde kavuşturup konuşmaya başladı: "gençler, ben böyle şeyi ömrümde görmedim, saat gecenin 4'ü, 18 yaşında diilsiniz, ehliyetiniz yok, alkollüsünüz, polisten kaçıyosunuz* ve kaza yapıyorsunuz, ben sizinle napayım?"
o gece farkettim ki 3'ümüz de polise yalvarırken 10 dilenci gücündeymişiz. kemal'in polisten kaçmaya başlamasının sebebi olan, olayın annesi ve babası tarafından duyulması korkusu, herşeyin o kadar ötesindeydi ki polise bunu izah etmeyi başardığında, polis bizi affetmenin dışında bize bir çekici ayarlayıp, arabamızın sanayiye çekilmesine yardım etti. heralde o iki polis görevlerini kuralların gerektirdiği gibi yapan insanlar olsalardı, biz hayatlarımıza farklı kulvarlarda devam edecektik. peki en korkutucu olan kısıma dönecek olursak, kemal'in anne ve babası olayı öğrendi mi? hayır. biz sanayide dingili bir metre geriye kaymış olan arabayı (kemal bu haldeki aleti çalıştırmaya çalışıyordu) bir gün içinde yaptırıp, yıkayıp kapının önüne aynen koyduk. parasını da, bu hikayeyi okulda herkese anlatıp, adam başı 5'er milyon toplayarak kapattık. ne günlerdi be..
not: bütün bu olaylar esnasında, evden çıkarken yatmaya hazırlanan headhunter'in üzerinde pijamalarının olması bambaşkaydı.
(lordofdrinks, 06.06.2006 20:26 ~ 09.06.2006 15:25)
betterman.
- demakrotive
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 573
- Kayıt: 16 Oca 2005 01:00
- Konum: Ankara - Balıkesir
- whatsername
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1072
- Kayıt: 28 Oca 2006 01:00
valla ya süper bişey bulayne yazdı:oooof oooff!! geberdim gülmektenDeja-Vu yazdı:valla başımdan geçen br olay değil ekşi sözlükte okudum ama süper bir hikaye. yazan da harika yazmış gerçekten...
sene 1998, 16 yaşındayız, müzik dinleyip içki içmeyi hiçbirşeye değişmediğimiz yıllar, gençliğimizin altın çağları, ne de olsa bütün büyü 18'i doldurunca bozuldu, yasakları delmenin keyfi ayrıydı o zamanlar. bir arkadaşın evinde toplanmışız, kemal, bir zamanların deli dolu genci, şimdilerin kara kuru bilgisayar programcısı. ben varım, headhunter var, bir de anlatacağım hikaye boyunca evde fosur fosur uyuyup sabah gelip olanı biteni anlattığımızda bize inanmamış birkaç arkadaş daha var. bol miktarda içilmiş, geyiğin dibine vurulmuş, içimizde bir haltlar karıştırma isteğiyle sağa sola bakışlar atılıyor. işte bu sırada bütün gecenin dönüm noktası olan, kemal'in arabanın anahtarlarını baş parmağı ve işaret parmağı arasında sallayarak salona girip "bakın beyler ne buldum?" lafı geliyor.
kemal'in ailesi rahat bir aile ama bazı kesin kurallar var ve kemal'in o kuralları ihlal etmesi tüp saatlerdir gaz kaçırıyorken, kibrit çakmaktan daha tehlikeli olabilir. haftasonu için yalova'ya gitmişler, kemal'in haftasonu eve arkadaşlarını çağırabilceğini biliyorlar ama oğullarını istanbul sokaklarında polisten kaçarken hiç hayal etmemişlerdir eminim, neyse daha oraya gelmedik.
kemal'in bize teklif ettiği bu kaçamağa, evdeki diğer arkadaşlar "çüş" diyip yatarak karşılık verdiler, headhunter "neden olmasın" derken, ben içimdeki o eğlence aşkına rağmen mesafeli durma kararı aldım, "tamam" dedim "ama ataşehir'in dışına çıkmıycaz, 30'u geçmiycez". kemal'in nasıl araba kullandığını bilmiyorum, sarhoşken öğrenme niyetinde değilim pek.
ne oldu, ne bitti pek anımsamıyorum, yaklaşık bi 15 dakika sonra kendimizi saatte 130 yapan uno'nun içinde ataşehirin çıkışına doğru ilerlerken bulduk. kemal şoförlük, gökhan yan koltukta muavinlik ben de arka koltukta barmenlik yapıyorum, yanımızda 8-10 şişe bira, malibu ve süt var. heralde o zamanlar polisin tek işlevinin gece barlara baskın düzenleyip 18 yaşından küçükleri bardan çıkarıp, mekanı mühürlemek olduğunu zannediyoruz, bilemiyorum neler geçiyor aklımızdan ama içimizde en ufak bir korku yok. nereye gitsek, nereye gitsek diye düşünürken önce kayışdağına çıkma kararı alıyoruz..aklımda sonraki resim kayışdağı'ndan, arabada "pentagram - uzun ince bir yoldayım çalıyor" inin cinin top oynadığı dağın tepesinde, kemal müziğin ritmine uygun olarak arabayı sağ-sol yaparak sallıyor. deli gibi eğleniyoruz. sonra nerden estiyse, sanırım işemek içindi, araban inip arabayı ittirmeye başlıyoruz. kemal direksiyonda boşa almış, arabaya yön veriyor, biz de headhunter'la itiyoruz. bi yerde hafif yokuş aşağı olacak epey hızlanmışız, artık koşarak itiyoruz arabayı, headhunter bıraktı ben itiyorum hatta. daha güçlü itmem lazım daha güçlü itmem lazım, o da ne? kemal gaza bastı hassiktir, şakak kemiğimin asfalta yapıştığını hissediyorum. o morluk orda bir ay kaldı.
hem çok sinirliyim hem de o sarhoş halimle bile inanılmaz canım yanıyor, ağlamaklı sitemlerimden sonra kemal'e eğlencemiz biraz duruldu. tekrar arabadayız, yeni istikamet arıyoruz. bu esnada yol bizi bostancı'ya kadar getirmiş, gecenin o saatinde evimin önünden o arabayla, o halde geçmek bana enteresan bir his veriyor. hadi diyoruz sahile gidelim, orda takılırız. kimin aklına geldiyse, bağdat caddesinde polis olabileceği ihtimali gündeme geliyor, hani olmaz ya, çok küçük bir ihtimal. o yüzden bağdat caddesinden geçmeden direk sahile inecek bir yol arıyoruz. bi süre minibüs caddesinden yol alıp bağdat caddesini dik inen bir yoldan sahile yöneliyoruz, ordan da sahile dik bir yol var eme ters yön. karşıdan bir araba geliyor, bize yol veriyor. saat gecenin 3 buçuğu, gördüğümüz 2. ya da 3. araba bu. çok anlayışlı biri olsa gerek, ters yolda olmamıza rağmen bize yol verdi. yanından geçerken, farları açık olduğundan farkedemediğimiz şeyi farkediyoruz. bu bir polis arabası. adrenalin ve soğuk kanlı olmaya çalışmak birbirine tamamen zıt etkiler yapıyor. koltuklarda biraz doğrulup boyumuzu uzun göstermeye çalışıyoruz ki, polis küçük olduğumuzu anlamasın.
sahil yoluna çıkıyoruz, baya bir korkmuşuz, abi polisin ne işi var burda diyoruz, allah'tan atlattık herifleri. bu sırada polis arabasının bir şekilde tekrar arkamıza geldiğini farkediyoruz. kuralları ihlal etmiyor gözükmek adına, gecenin o saatinde bomboş yolda, en sağ şeritte saatte 20 km'yle gidiyoruz, acınası haldeyiz. polisin de kıllanması uzun sürmedi, plakayı anons edip sağa çek dedi, gecenin kemal ve headhunter için 2. benim içinse 3. "hassiktir"i. sanırım böyle gergin anlarda radikal kararları vermek daha kolay oluyor, hiçbirşeyin orda polisler tarafından durdurulmaktan daha kötü olamayacığını düşünen kemal ilk anonsu duymazdan geliyor, tekrarındaysa kendimizi bir film sahnesinde buluyoruz, son sürat polisten kaçmaya çalışan azılı haydutlarız biz. gözünü hırs bürümüş kemal'i durdurmak mümkün diil. dünya üstünde ikna edilmesi en zor insanlardan birisi keza.
patinaj çekerek hızlanan arabamızın arkasından polislerin de aynı şekilde hızlanmaları arasında pek bir fark yok. bizim arabamız onlarınkinden hızlı bile değil. polis arabasından anlayamadığım anonslar geliyor. kemal düz yolda daha hızlı gidemeyeceğini anlamış olsa gerek, göztepe parkına doğru ani bir dönüş yapıyor. belki ara yollarda izimizi kaybettirebiliriz düşüncesiyle heralde. olmadı, polis yine peşimizde... kemalse collin mcrae tribinde. daracık yolda 90'la gidiyoruz. bu sırada headhunter, eninde sonunda polislere yakalanacığımızı anladığından olsa gerek, bari yakalandığımızda içkili olduğumuzu anlamasınlar diye şişeleri camdan dışarı fırlatıyor. 5 metre arkamızdaki polis arabasına fırlatsa belki bir şansımız olabilir, ama yere düşen şişeler bir bir patladıkça ortamın gerilimi daha da artıyor. önümüzde 90 derecelik bir viraj var sola doğru, kemal yavaşlamışa benzemiyor, sola kırdığında herşey için çok geç, yerler kum zaten, araba sola doğru yönelmiyor bile, paldır küldür 15 santim yüksekliğindeki kaldırıma çıkıyoruz ve araba duruyor. maceranın sonu. buraya kadarmış. işte burda headhunter tarihe kalacak lafını patlatıyor: "beyler ölü taklidi yapalım." hani olmaz ya, ya olursa, gelip de "ölmüş bunlar, hadi gidelim" derse polis diye. son bir ümit, "pathetic".
polis memuru arabanın yanında kollarını önünde kavuşturmuş, bize adeta acıyarak bakıyor. ben ve headhunter arabadan kafamız önümüzde inerken, kemal arabayı geri vitese takıp çalıştırmaya çalışıyor, hala umut var, polise yakalanmış olmamalıyız. vazgeçip arabadan indiğindeyse, 2 polisin ve bizim şaşkın bakışlarımız arasında arabaya birkaç tekme atıyor. polis kemal'i omuzundan tutarak sakinleştirdi sonra da tekrar ellerini önünde kavuşturup konuşmaya başladı: "gençler, ben böyle şeyi ömrümde görmedim, saat gecenin 4'ü, 18 yaşında diilsiniz, ehliyetiniz yok, alkollüsünüz, polisten kaçıyosunuz* ve kaza yapıyorsunuz, ben sizinle napayım?"
o gece farkettim ki 3'ümüz de polise yalvarırken 10 dilenci gücündeymişiz. kemal'in polisten kaçmaya başlamasının sebebi olan, olayın annesi ve babası tarafından duyulması korkusu, herşeyin o kadar ötesindeydi ki polise bunu izah etmeyi başardığında, polis bizi affetmenin dışında bize bir çekici ayarlayıp, arabamızın sanayiye çekilmesine yardım etti. heralde o iki polis görevlerini kuralların gerektirdiği gibi yapan insanlar olsalardı, biz hayatlarımıza farklı kulvarlarda devam edecektik. peki en korkutucu olan kısıma dönecek olursak, kemal'in anne ve babası olayı öğrendi mi? hayır. biz sanayide dingili bir metre geriye kaymış olan arabayı (kemal bu haldeki aleti çalıştırmaya çalışıyordu) bir gün içinde yaptırıp, yıkayıp kapının önüne aynen koyduk. parasını da, bu hikayeyi okulda herkese anlatıp, adam başı 5'er milyon toplayarak kapattık. ne günlerdi be..
not: bütün bu olaylar esnasında, evden çıkarken yatmaya hazırlanan headhunter'in üzerinde pijamalarının olması bambaşkaydı.
(lordofdrinks, 06.06.2006 20:26 ~ 09.06.2006 15:25)
Lasciate mi cantare
az önce başıma gelen bi olay.bizim burda bi amca var getir götür işşlerine bakar çay getirir ürün boşaltır falan azönce ne yiceimi sordu bende ona söyledim.konuşma şöyle
ben:nazmi amca ben çikınburger yicem
nazmi amca:hmm ii diğerleri ne yicek
ben:onlar bişi yemiyolar şimdilik
nazmi amca:ii sen şimdi çikınburger yiyosun dimi
ben:(bian şaşırıp)hmm evet tavukburger yicem
nazmi amca:e selin karar ver çikınburgermi tavukburgermi
ben: kasma nazmi amca sen bi tavukburger getir tamam
ben:nazmi amca ben çikınburger yicem
nazmi amca:hmm ii diğerleri ne yicek
ben:onlar bişi yemiyolar şimdilik
nazmi amca:ii sen şimdi çikınburger yiyosun dimi
ben:(bian şaşırıp)hmm evet tavukburger yicem
nazmi amca:e selin karar ver çikınburgermi tavukburgermi
ben: kasma nazmi amca sen bi tavukburger getir tamam
Ne hissettiysem, ne bildiysem
Hasta ve yorgunum tek başımayım.Orada olabilir misin, çünkü seni bekleyen kişiyim ben.
Yoksa sen de mi affedilmeyensin???
Hasta ve yorgunum tek başımayım.Orada olabilir misin, çünkü seni bekleyen kişiyim ben.
Yoksa sen de mi affedilmeyensin???
-
- Üye
- Mesajlar: 123
- Kayıt: 06 Tem 2006 00:00
- Konum: Yaşanılası ve ölünesi tek şehir..İstanbuL!
Orta 1'e gidiyoruz ozamanlar bebeyiz daha Okuldan kaçtık, evdekiler anlamasın die de çantalar full kitap defter dolu. Kaçtığımız yerde evimize 15 dk uzakta. Ataköy, satranç Ballıca sigarasına yetiyor ozaman paramız. Bir kaç çocuk geldi ve tanışmak istedi. Bizde buyrun dedik daldık muhabbete. Sonra sigara içer misiniz dediler. Kullanıyoruz dedik, hava atarak Bi çıkarttık ballıca. Çocuklar sigaraya göre değerlendirdi ki, bi bahaneyle kalkıp gittiler, bende gülmekten altıma yapmıştım biraz, eve zor yetiştim Rezillikti!!!
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
gecen gece oldukca sarhos vaziette arkilerimle parka gttim
ve tutturdm bni sallayın die
nesee yasin salladıkca...''ucurun benii'' die cıırıom((kafa yernde deil ki)) en sonunda bnm midem bulanmaya basladı ve durdurun bnii die cıırmamala en az bnm kdr sarhos oln yasinin salıncgı altmdan tutması bir oldu
yasin elinde bos salıncak...ve ben az ötede calılarn arasında felcli olarkl kaldık civardaki millet koptu ve ben yürüemedm
ve tutturdm bni sallayın die
nesee yasin salladıkca...''ucurun benii'' die cıırıom((kafa yernde deil ki)) en sonunda bnm midem bulanmaya basladı ve durdurun bnii die cıırmamala en az bnm kdr sarhos oln yasinin salıncgı altmdan tutması bir oldu
yasin elinde bos salıncak...ve ben az ötede calılarn arasında felcli olarkl kaldık civardaki millet koptu ve ben yürüemedm
-_-MiDineTte-_- hiç bir yıldız yok gökyüzün de ulaşamayacagımız...
2-3 sene öncesi kankymLe dershaneden dönüyoruz onLara gidicez. kış bu arada.şehitLiğin önünden geçioduk haydee daLdık karLarın içine oynuoz hani yatıp koLLarını aşağı yukkarı saLLıyosun ya ondan fLn yaptık neyse çıkıcaz artık kapıya gitmek zor geLdi zaten girerken demirLerin üstünden atLamıştık.neyse biz çıkıyoruz (o zamanda uzun montLarımız vardı,gerçi benim haLa var =)=)=)=) ) sen kankymin ki takıL caaaaaaarrrt diye bir ses nası güLüyoruz ama yaa o güLmeyLe bir sıcakLık bir ısLakLık sonra onLara gidiyorduk zaten çamaşır değiştimiştik onLarda
sahte güLüşLerden uzak...