The Strokes
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
The Strokes
The Strokes i dinlermisiniz? Ben ce alternatif eden iyi bir grub.
En cok sevdigim sarkilari de "Reptilia" !!! Bayiliyorum bu sarkiya!!!
En cok sevdigim sarkilari de "Reptilia" !!! Bayiliyorum bu sarkiya!!!
Re: the Strokes
evet reptilia hakkaten güzel şarkı. sevdim galiba ben bu grubukarpuz_agaci yazdı:The Strokes i dinlermisiniz? Ben ce alternatif eden iyi bir grub.
En cok sevdigim sarkilari de "Reptilia" !!! Bayiliyorum bu sarkiya!!!
betterman.
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
www.thestrokes.com tek bir sarkilarini dinleyebilisin..bir de home videolari var.. ..system_ yazdı:duymadımm vllaa link fln var mı sitelerii flnn bakalımm bi
- Tale_of_Comet
- Üye
- Mesajlar: 72
- Kayıt: 24 Eyl 2005 00:00
- Konum: İstanbul
müziğini tam bilemiorm ztn alternatif fazla ilgimi de çekmez yabancıysa özellikle ama bu grubun bi albüm kapağı vardı bi kadını sadece kalçalarının kasıklarının gözüktüğü. çok hoşuma gitmişti bence çok estetik güsel bi fotoğraftı. elinde olan warsa bu topic'e koyabilirmi ben aradım irz ama bulamadım
There are three golden rules if you want to be a first-class public speaker:
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
bence aynı sertlıkteler, tam strokes işte... ne eksık ne fazla...album 9 ocakta cıkıyor yakındır mp3lerın kucagımıza dusmesı... soulseekte birinde buldum ama paylaşmıyo essek! bu arada albumun adı: first impression of earthkarpuz_agaci yazdı:eheem...pek emin degilim, ama the strokes in yeni albümü cikiyomus galiba..
ilk sarkilarini dinledim..."juice box" fena degildi..biraz daha sert caliyorlar..
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
müzikal açıdan ise grup; bir çoklarına göre 60'ları ve özellikle 70'leri 'kopyala-yapıştır' şeklinde müziklerinde kullanıp 2000'lere bunu the strokes paketiyle sunuluşu şeklinde geliyordu. kendileri gibi new york'lu olan the velvet underground, ramones ve television gibi isimlere sık sık benzetiliyorlardı. diyecek bir şeyimiz yok zira alışık olduğumuz bir yorumdu bu. ne zaman yeni bir grup çıksa, bu benzetmelerden payına düşeni alıyor. bir noktaya kadar da gerekli olduğunu düşünüyorum zira müziğin biz müzik severlere daha kolay ulaşması bakımından oldukça yararlı bir durum.
beş yıl öncesine dönüp baktığımıza; "is this it" ile bir dönemin başlangıcını yapan grup, özellikle "new york city cops" ve "last night" gibi eğlenceli şarkılaıyla albümü dinleyen insanları dans etmeye teşvik ediyordu. içerdiği 11 şarkının neredeyse tamamının birden öne çıktığı albümde, gözlemlediğim kadarıyla herkesin farklı farklı şarkılardan daha fazla haz etmesi bunun kanıtıydı. şarkı sözlerine baktığımızda ise sıradan günlük hayat hikayelerinin ağırlıklı olduklarını görmekteydik. isimlerinden hareketle müzik sektörünü ve biz müizk seveleri kalbimizden vuran grup, turneden turneye koşmaktaydı. ardından klasik 'ikinci albüm sendromu'nu 2003'te çıkarttıkları "room on fire" albümüyle az kayıpla atlatmışlardı. ilk albümün iyi yorumlar almasından ve akabinde kendilerine yüklenen ağır misyonun etkisinde çıkarttıkları bu albümün böyle olmaması da sürpriz olurdu zaten. genel olarak, müzikal açıdan "is this it" ekseninde ilerlemekle birlikte, ilk albüm için sözünü ettiğim her şarkının hit olma konusu bu albüm için geçerli değil diye düşünmekteyim. single olarak çıkarttıkları "reptilia" öncelikli olmak üzere "12:51" ve "what ever happened" gibi gayet güzel şarkılar içermekteydi. julian'ın sesi kalınlaşmış gitarlar da fena çalınmamıştı albümde.
muahlif olma tavrı konusuna gelirsek eğer iki albümde de bu durumla pek de ilgili değillerdi. ki zaten bu burnu havada çocuklardan bu tip şeyler beklemek de saçma olurdu. bahsettikleri konular, kendi hayatlarından hareketle 'boşver, hadi dışarı çıkıp takılalım' teması üzerine kuruluydu. zira julian "under control"de bunu açıkça dile getiriyordu; 'i dont want to change the world'-dünyayı değiştirmek istemiyorum.
işte geçen senelerin kısa bir özetini bu şekilde yaptıktan sonra, yeni yılla birlikte, ocak ayının ilk haftasında(bizde biraz geç) piayasaya çıkan "first impressions of earth" raflardaki yerini almış bulunuyor. ilk dinleyişimizle birlikte kesinlikle farklı bir albümle karşılaştığımız anlıyoruz. "room on fire"ın stresini üzerlerinden atıp, kaygısız bir ruh halinde çaldıklarını düşünürsek bu durumun nedenini açıkça görebiliyoruz. david kahne'yi ve daha önce de birlikte çalıştıkları gordon raphael'i prodüktör olarak yanlarına alan grup, yine benzerlerinden sıyrılmayı başarmış.
albümü dinlemeye başladığmızda dikkatimizi çeken ilk şey 35 dakikanın sonunda, tekrar ilk şarkıyı beklerken olayın böyle vuku bulmaması. zira önceki iki albümde alışık olduğumuz yarım saatlik strokes kayıtlarına nazaran bu albüm tamı tamına 52 dakika sürmekte. az daha çalsalar kendilerini ikiye katlayacaklarmış diye düşünüyor insan. ikinci olarak ise bir zamanlar davul çalmaya yeltenmiş biri olarak dikkatimi çeken durum ise davullar. yine önceki iki albümde alışık olduğumuz; tekdüze ilerleyen davul ritimleri bu albümde bizi oldukça şaşırtıyor. fabrizio moretti; eline bagetlerini alan herkesin aslında strokes davulcusu olabileceği gerçeğini ters düz edip kendini aşmış bir şekilde karşımıza çıkıyor.
beş yıl öncesine dönüp baktığımıza; "is this it" ile bir dönemin başlangıcını yapan grup, özellikle "new york city cops" ve "last night" gibi eğlenceli şarkılaıyla albümü dinleyen insanları dans etmeye teşvik ediyordu. içerdiği 11 şarkının neredeyse tamamının birden öne çıktığı albümde, gözlemlediğim kadarıyla herkesin farklı farklı şarkılardan daha fazla haz etmesi bunun kanıtıydı. şarkı sözlerine baktığımızda ise sıradan günlük hayat hikayelerinin ağırlıklı olduklarını görmekteydik. isimlerinden hareketle müzik sektörünü ve biz müizk seveleri kalbimizden vuran grup, turneden turneye koşmaktaydı. ardından klasik 'ikinci albüm sendromu'nu 2003'te çıkarttıkları "room on fire" albümüyle az kayıpla atlatmışlardı. ilk albümün iyi yorumlar almasından ve akabinde kendilerine yüklenen ağır misyonun etkisinde çıkarttıkları bu albümün böyle olmaması da sürpriz olurdu zaten. genel olarak, müzikal açıdan "is this it" ekseninde ilerlemekle birlikte, ilk albüm için sözünü ettiğim her şarkının hit olma konusu bu albüm için geçerli değil diye düşünmekteyim. single olarak çıkarttıkları "reptilia" öncelikli olmak üzere "12:51" ve "what ever happened" gibi gayet güzel şarkılar içermekteydi. julian'ın sesi kalınlaşmış gitarlar da fena çalınmamıştı albümde.
muahlif olma tavrı konusuna gelirsek eğer iki albümde de bu durumla pek de ilgili değillerdi. ki zaten bu burnu havada çocuklardan bu tip şeyler beklemek de saçma olurdu. bahsettikleri konular, kendi hayatlarından hareketle 'boşver, hadi dışarı çıkıp takılalım' teması üzerine kuruluydu. zira julian "under control"de bunu açıkça dile getiriyordu; 'i dont want to change the world'-dünyayı değiştirmek istemiyorum.
işte geçen senelerin kısa bir özetini bu şekilde yaptıktan sonra, yeni yılla birlikte, ocak ayının ilk haftasında(bizde biraz geç) piayasaya çıkan "first impressions of earth" raflardaki yerini almış bulunuyor. ilk dinleyişimizle birlikte kesinlikle farklı bir albümle karşılaştığımız anlıyoruz. "room on fire"ın stresini üzerlerinden atıp, kaygısız bir ruh halinde çaldıklarını düşünürsek bu durumun nedenini açıkça görebiliyoruz. david kahne'yi ve daha önce de birlikte çalıştıkları gordon raphael'i prodüktör olarak yanlarına alan grup, yine benzerlerinden sıyrılmayı başarmış.
albümü dinlemeye başladığmızda dikkatimizi çeken ilk şey 35 dakikanın sonunda, tekrar ilk şarkıyı beklerken olayın böyle vuku bulmaması. zira önceki iki albümde alışık olduğumuz yarım saatlik strokes kayıtlarına nazaran bu albüm tamı tamına 52 dakika sürmekte. az daha çalsalar kendilerini ikiye katlayacaklarmış diye düşünüyor insan. ikinci olarak ise bir zamanlar davul çalmaya yeltenmiş biri olarak dikkatimi çeken durum ise davullar. yine önceki iki albümde alışık olduğumuz; tekdüze ilerleyen davul ritimleri bu albümde bizi oldukça şaşırtıyor. fabrizio moretti; eline bagetlerini alan herkesin aslında strokes davulcusu olabileceği gerçeğini ters düz edip kendini aşmış bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Re: The Strokes
razor blade,last night parçalarıda reptilia kadar eğlenceli,şeker bir grup the strokeskarpuz_agaci yazdı:...En cok sevdigim sarkilari de "Reptilia" !!! Bayiliyorum bu sarkiya!!!
myspace.com/the_rita
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim:
- karpuz_agaci
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1063
- Kayıt: 20 Ağu 2005 00:00
- Konum: alamanyadaki gâvurlarin arasindan
- İletişim: