1- kullanicinin arka arkaya mesaj yazmasi,
2- özellikle bu baslik altinda geyik yapilmasi, (yapildigi takdirde moderatörler tarafindan o kisinin uyarilmasi, mesajinin silinmesi)
3- bir üstteki mesaji alinti olarak cevaplamaniz yasaktir, günahtir.
"Bir hikaye, bir roman tadinda yaziyoruz klavyemiz vasitasiyla. Cümleler sere serpe uzanirken karsimizda; aklimizda yitip giden güzel günler geçiyor..."
En son Trimpot tarafından 06 Ağu 2006 01:33 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
ağaçlardan savrulan yapraklar gibi nereye gittiğini bilmeden yürüyordu kaldırımlarda..çizgilere basmadan yürüme oyunu oynuyordu belki de daha fazla düşünmemek için kafasını dağıtmaya çalışıyodu..
elini cebine attı.biraz bozukluk ve sigarası vardı.pakette üç dört dal kalmıştı.bir harekette ağzına bir sigara attı.rüzgarlı havada çakmağını ateşlemeye çalıştı.bir iki deneme sonra ,derin bir nefes çekti...
zaten yabancı olduğu sokakta tedirgin fakat meraklı bir şekilde kapının önünde buldu kendini.içten içe bir değişiklik bekleyen gözleri yabancıya dikildi...
yolcu olduğunu da nereden bilmişti?!!sanırım onu gören herkes bir yerlere gitmek istediğinin farkına varırdı.derin bir nefes sonrası;
-nereden geldiğimi sorma,ben bilmek istemem orayı,pişmanım oradan geldiğime.'meraklı ihtiyar kapıyı daha da açarak genç adama;
-saat dört olmak üzere.çay saati.buyurmaz mısın''diyerek genç adamı içeri davet eder.elini sırtına vurarak''anlatacak bir şeylerin var gibi''diyerek içeri geçerler...
koridoru takip ederek salona vardılar.yabancı ona balkonda beklemesini söyledi.yaşlı adam evin içinde ilerlerken ,genç adam balkona geçti.balkonda, ahşap sandalyeler ve masa vardı.bir de Cambridge te çok nadir görülen güneşi engellemek için konulmuş bir şemsiye. balkonun korkukuluklarına yaslanan genç inanılmaz güzel çınar ve meşe ağaçlarını seyre daldı.tam o sırada elindeki fincanlar ve demlikle yaşlı adam içeri girdi;
-otursana ''dedi gence.genç adam kendine en yakın sandalyeyi geri çekip oturdu.yaşlı adam bir yandan çayı fincanlara doldururken kendinden bahsetmeye başladı...
fincan şıngırtılarına "evlat bende senin gibiydim" tümcesi karıştı
küçük ve çekik gözlerini kısarak başını ufka doğru çevirip "işte tamda güneş böyle bulutların arkasına saklanmıştı ki; O gün O'nu düşünerek kendimi yollara vurdum" diyerek devam etti sözüne
ev sahibi yaşlı anlatmaya dewam ederken adam artık onu dinleyemiyordu... gözleri sabitlenmiş yaşadığı acıyı duyumsuyordu... ve bu acıyı yaşamış ne ilk nede son insan olacağını anladı... fakat başkalarının da başına gelmiş yada gelebilecek olması düşüncesi rahatlamasını sağlamadı.. yine üstüne gelmeye başlamıştı yaşanmışlıkları..
öl ve ruhun kanalizasyon kokulu çürüklerden arınsın
genç adam zaten pek konuşkan değildi.yaşlı adamda yalnızlıktan olsa gerek karşındaki gence hayat hikayesini anlatmaya başladı.genç adam hala oralı olamıyordu.çayını bitirdi.gitmek için izin istedi ve ayağa kalktı.yaşlı adam ,daha yeni geldiğini ve biraz daha kalmasını istedi.daha kendini bile tanıtmamıştı.bu tatlı insanı kırmak hoşuna gitmezdi.tekrar yerine oturdu.''anlat'' dedi yaşlı adam.adın nedir,ne iş yaparsın,evli misin?ardarda gelen sorulardan sonra genç adam bir iç çekerek cevaplamaya başladı...
evini terketmek zorunda kaldıgını cocuklarını cok ozledıgını soyledı yaslı adama .adam cok uzulmustu.onuda karısı terketmıstı adamın cektıgı acıyı cok ıyı bılıyordu.genc adam yaslı adamı gecmısıne göturmustu.. severek evlenmıslerdı her ıkısıde mutlu bı yuvaları vardı ama bu yuva dagılmıstı dagılmak zorunda bırakılmıstı..
nefret ettim kendimden acının hızını bıraktıgı ızlerı yoketmek ıstedım defalarca neden dıye sordum kendime NEDEN... neden hala mutluluk maskesı takmıs bır depresıf ım
genç adam herşeyi geride bırakarak aşkın onu çektiği dipsiz karanlığa doğru yavaş yavaş yol alıyordu bazen geride bıraktıklarını bazende yaşayacağını sandığı mutluluğun umarsızca gittigının farkına vardı.