Masstival 2007
Masstival'in resmi olarak ilk gününden herkese selamlar. Yaklaşık yarım saat sonra Kafein'in çıkmasıyla festival resmi olarak başlayacak. Şuan da hava bulutlu olmasına rağmen insanlar elektronik muzik esliginde havuza giriyorlar. Sanırım deliler. Beklenen kalabalık hala yok. Böylesi zaten daha iyi
sleeping with the earth my dying bride
- kozmik_peri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1917
- Kayıt: 12 Kas 2003 01:00
- Konum: Ankara
cilekesi izledim bu gün ben de dream de.. hakkaten pek kalabalık değilmiş ama güzel bir organizasyona benziyordu.. sum 41 a yazık olmuş.. bi de bir kaç tane tanıdık sima gördüm çok eğlenir haldelerdi
Istemedim uyanmayı bu soğuk uykudan. Cevapları aradim soruları sormadan. Düşürdüğün gölgeleri, düştuğün yerleri
kazıyorsan aklıma normal mi sence?
Ben de dream tv'den takibedebildim ancak. Malt'ı izledim. Genel olarak gayet başarılıydılar. Davulcu (Güray'dı galiba) özellikle iyi bi performans sergiledi. Çilekeş'in performansı oldukça iyiydi. Zaten onların sahnesi genelde iyi. Sürekli hareket halindeler ve bu seyirciyi çok çekio. Canlı performansta önem verdiğim bi unsur. The Climb ve Turgut Berkes'in grubu bu açıdan biraz durağan kaldılar. Heh şimdi Ayça buralarda olcak, kızcak bu lafıma..da öyle oldu yani...
Bi de masstival'de çıkacak gruplar açıklanmadan kısa bi süre önce keşfettiğim bi grup canlı performansıyla da beni oldukça etkiledi. The Answer, bence festivalin en başarılı performanslarından birini sergiledi. Yabancı müzik başlığına baktım adlarına bi başlık göremedim, açıorum şimdi...
Bi de masstival'de çıkacak gruplar açıklanmadan kısa bi süre önce keşfettiğim bi grup canlı performansıyla da beni oldukça etkiledi. The Answer, bence festivalin en başarılı performanslarından birini sergiledi. Yabancı müzik başlığına baktım adlarına bi başlık göremedim, açıorum şimdi...
En son shidow tarafından 15 Tem 2007 22:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Everything under the sun is in tune, but the sun is eclipsed by the moon.
Festivalde ara sıra birşeyler yazıp kaçmamıza rağmen daha yazacak o kadar çok şey var ki. Öncelikle belirtmeliyim ki ben Masstival'den bu kadar başarılı bir organizasyon beklemiyordum. Kaldı ki daha ilk senesinde... Bu başarıda şüphesiz katlımcıları ev sahibi gibi ağırlayan, sıcak, özverili organizatör Bülent Burgaç'ın katkısı çok çok büyük. Festivali genel olarak özetlemek gerekirse;
Ulaşım
Parkorman şehrin ortasında olduğu için ulaşım çoğu kişi için sorun olmadı. Bu yüzden günübirlik (özellikle de akşam saatlerine doğru gelen insanların) katılımı yoğundu. Sadece karşıda oturanların gece dönüş problemi yaşadığı söyleniyor. Taksim gibi merkezi bir yerden metro + dolmuş ile yaklaşık yarım saatte kapısının önünde inilebiliyordu. Ayrıca girişlerde hiçbir yığılma, bekleme olmadan girebilmek güzel bir olay.
Kamp Alanı
Bugüne kadar gördüğüm en düzenli ve en güzel kamp alanına sahip olan festivaldi. Kamp alanıyla festival alanı arasında kısa ama yorucu bir yokuş olmasına rağmen , festival alanın zemininin suni çim olması, uzun ağaçların çadırlara gölge yapması ve harika ışıklandırma kamp alanını oldukça konforlu kılıyordu. Böylelikle ilk defa bir festivalde sabah sıcağı bastırdığı için değilde uykumu aldığım için uyandım. Ayrıca usni çim sayesinde toz, toprak, çamur gibi dış etmenlerlede cebelleşmedik. Alanın şöyle bir resmi mevcut elimde;
Festival Alanı
Ana sahnenin olduğu havuz başı tarafı gerçektende oldukça güzeldi. Yeterince geniş ve esintiliydi. Düzenlemeside bir o kadar harikaydı ve özellikle - havuzunda ışıklandırılmasıyla- geceleri 5 yıldızlı bir otelin bahçesini andırıyordu. Oturacak yer sayısı ve gölgeliklerse gündüz için yeterli sayıdaydı. Zemin yer yer tahta, suni çim ve taş olduğu için olası bir yağmurda çamur derdi olmayacağı kesindi. Ayrıca gündüzleri fazla kalabalık olmadığı için havuzda hijyen sorunu olmadı ve mayosunu getiren şanlılar -mesela biz- özellikle Pazar günü serinleme şansını yakaladılar. İlk sahne (Patlıcan sahnesi) ışık sistemi ve ses sistemi de dahil olmak üzere mükemmele yakınken aynı şeyleri ikinci sahne (Dream TV sahnesi) için söylemek pek mümkün değildi. İlk eksisi, olduğu yer oldukça az seyirci alıyordu. İkincisiyse ses sistemiydi. Bu sahnede çıkan neredeyse tüm gruplar sorun yaşadı ve bir çoğu soundcheck'ini tamamlayamadan konserlerine başlamak zorunda kaldılar (Bkz. Turgut Berkes & Karakutu). Son olarakta sahneye yakın WC'lerden yayılan o koku... WC'lerin genelde temiz olmasına rağmen orada koku olması ilginçti. Yinede sahnenin biraz uzağının gölgelik ve oturulabilir olması güzel bir avantajdı. İnsanlar konserleri genelde buradan takip ettikleri için TV'den izleyen insanlar alanı çok boş zannetmiş olabilirler.
Performanslar
İlk gün yerli gruplardan Cem Adrian ve üçnoktabir oldukça iyi performans sergilediler ama günün yerli yıldızı hiç süphesiz gerek çaldıkları besteleriyle gerekse Levent Yüksel'in eski şarkılarının rock versiyonlarıyla Sıfır KM'ydi. Levent Yüksel gerek bas gitar virtiözlüğüyle, gerekse mütevaziliğiyle bir çok izleyicinin beğenisini kazandı. Avril Lavigne'se bir pop grubuna yakışır performansıyla hayranlarını (ki çoğu 16 yaşın altında, Avril'e benzemeye çalışan ebeveynleriyle gelmiş çocuklardı) memnun etmeyi başardı. Pain of Salvation'ı izleme şansı bulamasakta, izleyenler baya memnun ayrılmıştı. Gecenin bana göre en sağlam performansı Sebastian Bach'tan geldi. Bu nasıl bir sahne enerjisidir hala anlamış değilim. Coştu, coşturdu. Kendini izleyenlere hayran bıraktı (ki izleyenler arasında Ogün Sanlısoy, Şebnem Ferah gibi ünlüler de vardı.) Sinead O'Connor'ı daha önceden dinlemediğim için fazla ilgimi çekmese konser sayesinde tanıma fırsatı buldum ve beğendim.
İkinci günde, ilk güne nazaran daha sağlam bir kadro vardı. Yerli gruplardan Malt, Özge Fışkın ve Turgut Berkes (Shidow beğenmese de ) oldukça iyiydi. Yabancı gruplardan Maailma 10-15 kişiye çaldı. The Answer, yaptığı güzel müzikle oldukça ilgi topladı. Cake'e olan ilgiyse beklediğimden büyüktü. Paatos'un performansı hakkında birşey söyleyemeyeceğim, zira o sırada Tori'yi önlerden izlemek için kalabalıkla savaşıyorduk. Ve nihayet saat 21.00 sularında Tori Amos -ki bana göre festivalin en büyük ismidir- sahne aldı. Her konserine farklı bir karakterle çıkan Tori, bu sefer Santa olarak karşımızdaydı. Grubuyla yeni albüm ağırlıklı bir playlist çaldı ve kalabalık izleyici kitlesini memnun etti. Merakla beklediğim bir başka grupsa Riverside'dı ancak günün yoğunluğundan ve o sahneden oburune kosturmaktan yemek yemeye fırsat bulamadıgımızdan uzaktan ve oturarak dinleyebildik. Onlarda ne istediysem çaldılar diyebilirim Ve Lauryn Hill'ın performansının ardından Portecho'nun kıprak performansıyla bu güzel festival kapanmış oldu...
Toparlamak gerekirse;
Artılar
-Harika kamp / festival alanı
-Performansların 5 dk arayla olması, bu sayede çıkan her grubu izleme şansı
-Sorunsuz organizasyon
-Havuz
-Ne çok kirli, ne çok temiz tuvalerler
-Özellikle Pazar günkü line-up
-Festivalin açıklandığı günden bugüne kadar seyirciyle ilgilenen organizatörler
-Patlıcan Sahnesinin ışık/ses düzeni
-Özellikle gündüzleri aşırı kalabalık olmamasından dolayı rahatça konser izleme imkanı
-Bol bol gölgelik
Eksiler
-Pahalı yiyecek içecek fiyatları
-Parkorman çalışanları
-Dream TV sahnesinin ses düzeni / küçük olması
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Biraz uzun ve sıkıcı bir yazı oldu idare edin. En azından seneye gitmeyi düşünenler veya bu seneyi merak edenler belki birşeyler bulabilirler bu yazıda. Ama şunu rahatlıkla söylebilirim ki fazlasıyle eğlenceli ve güzel bir organizasyondu. Birçok festivalin 5 senede oturtamadığı şeyleri 1 senede oturtmalarıysa ayrı bir başarı. Seneye gözü kapalı gidilesi bir festval kısacası...
RESİMLER
Cem Adrian
Yakup
Üçnoktabir
Sebastian Bach
Cenk Durmazel / MALT
Turgut Berkes & Karakutu
The Answer
Cake
Tori Amos
Ulaşım
Parkorman şehrin ortasında olduğu için ulaşım çoğu kişi için sorun olmadı. Bu yüzden günübirlik (özellikle de akşam saatlerine doğru gelen insanların) katılımı yoğundu. Sadece karşıda oturanların gece dönüş problemi yaşadığı söyleniyor. Taksim gibi merkezi bir yerden metro + dolmuş ile yaklaşık yarım saatte kapısının önünde inilebiliyordu. Ayrıca girişlerde hiçbir yığılma, bekleme olmadan girebilmek güzel bir olay.
Kamp Alanı
Bugüne kadar gördüğüm en düzenli ve en güzel kamp alanına sahip olan festivaldi. Kamp alanıyla festival alanı arasında kısa ama yorucu bir yokuş olmasına rağmen , festival alanın zemininin suni çim olması, uzun ağaçların çadırlara gölge yapması ve harika ışıklandırma kamp alanını oldukça konforlu kılıyordu. Böylelikle ilk defa bir festivalde sabah sıcağı bastırdığı için değilde uykumu aldığım için uyandım. Ayrıca usni çim sayesinde toz, toprak, çamur gibi dış etmenlerlede cebelleşmedik. Alanın şöyle bir resmi mevcut elimde;
Festival Alanı
Ana sahnenin olduğu havuz başı tarafı gerçektende oldukça güzeldi. Yeterince geniş ve esintiliydi. Düzenlemeside bir o kadar harikaydı ve özellikle - havuzunda ışıklandırılmasıyla- geceleri 5 yıldızlı bir otelin bahçesini andırıyordu. Oturacak yer sayısı ve gölgeliklerse gündüz için yeterli sayıdaydı. Zemin yer yer tahta, suni çim ve taş olduğu için olası bir yağmurda çamur derdi olmayacağı kesindi. Ayrıca gündüzleri fazla kalabalık olmadığı için havuzda hijyen sorunu olmadı ve mayosunu getiren şanlılar -mesela biz- özellikle Pazar günü serinleme şansını yakaladılar. İlk sahne (Patlıcan sahnesi) ışık sistemi ve ses sistemi de dahil olmak üzere mükemmele yakınken aynı şeyleri ikinci sahne (Dream TV sahnesi) için söylemek pek mümkün değildi. İlk eksisi, olduğu yer oldukça az seyirci alıyordu. İkincisiyse ses sistemiydi. Bu sahnede çıkan neredeyse tüm gruplar sorun yaşadı ve bir çoğu soundcheck'ini tamamlayamadan konserlerine başlamak zorunda kaldılar (Bkz. Turgut Berkes & Karakutu). Son olarakta sahneye yakın WC'lerden yayılan o koku... WC'lerin genelde temiz olmasına rağmen orada koku olması ilginçti. Yinede sahnenin biraz uzağının gölgelik ve oturulabilir olması güzel bir avantajdı. İnsanlar konserleri genelde buradan takip ettikleri için TV'den izleyen insanlar alanı çok boş zannetmiş olabilirler.
Performanslar
İlk gün yerli gruplardan Cem Adrian ve üçnoktabir oldukça iyi performans sergilediler ama günün yerli yıldızı hiç süphesiz gerek çaldıkları besteleriyle gerekse Levent Yüksel'in eski şarkılarının rock versiyonlarıyla Sıfır KM'ydi. Levent Yüksel gerek bas gitar virtiözlüğüyle, gerekse mütevaziliğiyle bir çok izleyicinin beğenisini kazandı. Avril Lavigne'se bir pop grubuna yakışır performansıyla hayranlarını (ki çoğu 16 yaşın altında, Avril'e benzemeye çalışan ebeveynleriyle gelmiş çocuklardı) memnun etmeyi başardı. Pain of Salvation'ı izleme şansı bulamasakta, izleyenler baya memnun ayrılmıştı. Gecenin bana göre en sağlam performansı Sebastian Bach'tan geldi. Bu nasıl bir sahne enerjisidir hala anlamış değilim. Coştu, coşturdu. Kendini izleyenlere hayran bıraktı (ki izleyenler arasında Ogün Sanlısoy, Şebnem Ferah gibi ünlüler de vardı.) Sinead O'Connor'ı daha önceden dinlemediğim için fazla ilgimi çekmese konser sayesinde tanıma fırsatı buldum ve beğendim.
İkinci günde, ilk güne nazaran daha sağlam bir kadro vardı. Yerli gruplardan Malt, Özge Fışkın ve Turgut Berkes (Shidow beğenmese de ) oldukça iyiydi. Yabancı gruplardan Maailma 10-15 kişiye çaldı. The Answer, yaptığı güzel müzikle oldukça ilgi topladı. Cake'e olan ilgiyse beklediğimden büyüktü. Paatos'un performansı hakkında birşey söyleyemeyeceğim, zira o sırada Tori'yi önlerden izlemek için kalabalıkla savaşıyorduk. Ve nihayet saat 21.00 sularında Tori Amos -ki bana göre festivalin en büyük ismidir- sahne aldı. Her konserine farklı bir karakterle çıkan Tori, bu sefer Santa olarak karşımızdaydı. Grubuyla yeni albüm ağırlıklı bir playlist çaldı ve kalabalık izleyici kitlesini memnun etti. Merakla beklediğim bir başka grupsa Riverside'dı ancak günün yoğunluğundan ve o sahneden oburune kosturmaktan yemek yemeye fırsat bulamadıgımızdan uzaktan ve oturarak dinleyebildik. Onlarda ne istediysem çaldılar diyebilirim Ve Lauryn Hill'ın performansının ardından Portecho'nun kıprak performansıyla bu güzel festival kapanmış oldu...
Toparlamak gerekirse;
Artılar
-Harika kamp / festival alanı
-Performansların 5 dk arayla olması, bu sayede çıkan her grubu izleme şansı
-Sorunsuz organizasyon
-Havuz
-Ne çok kirli, ne çok temiz tuvalerler
-Özellikle Pazar günkü line-up
-Festivalin açıklandığı günden bugüne kadar seyirciyle ilgilenen organizatörler
-Patlıcan Sahnesinin ışık/ses düzeni
-Özellikle gündüzleri aşırı kalabalık olmamasından dolayı rahatça konser izleme imkanı
-Bol bol gölgelik
Eksiler
-Pahalı yiyecek içecek fiyatları
-Parkorman çalışanları
-Dream TV sahnesinin ses düzeni / küçük olması
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Biraz uzun ve sıkıcı bir yazı oldu idare edin. En azından seneye gitmeyi düşünenler veya bu seneyi merak edenler belki birşeyler bulabilirler bu yazıda. Ama şunu rahatlıkla söylebilirim ki fazlasıyle eğlenceli ve güzel bir organizasyondu. Birçok festivalin 5 senede oturtamadığı şeyleri 1 senede oturtmalarıysa ayrı bir başarı. Seneye gözü kapalı gidilesi bir festval kısacası...
RESİMLER
Cem Adrian
Yakup
Üçnoktabir
Sebastian Bach
Cenk Durmazel / MALT
Turgut Berkes & Karakutu
The Answer
Cake
Tori Amos
sleeping with the earth my dying bride
- speed_of_pain
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 531
- Kayıt: 19 Ara 2005 01:00
- Konum: from hell
Turgut Berkes ve Karakutu soundcheckde yaşadıkları olumsuzluklardan (kuvvetle muhtemel) bu kadar durağan bi performans sergilemiş olabilir. Hiç beğenmedim dersem yalan olur çünkü grup elemanları enstrumanlarına hakimler ve gayet temiz çaldılar. Turgut Berkses'in müziğine önceden de aşinalığım var, belli bi saygım var bu sektöre yıllarını vermiş değerli bi sima olarak görüorum. Gerek ona gerekse gruba ayıp etmek istemiorum kesinlikle. Benim eleştirim Berkes dışında oldukça genç olan gruptan daha hareketli bi performans bekliodum, ama dediğim gibi aksilikler keyiflerini kaçırmış olabilir. Bi de onlardan sonra The Answer performansı beni çok etkiledi, o da var...
Everything under the sun is in tune, but the sun is eclipsed by the moon.
Hava sıcaklıgı da onların performansında buyuk bi etkendi.. Ben izlerken bile sacıma bin kez su doktum gunes gecmesin diye, onlar calarken bayılmadıklarına sukretmelishidow yazdı:Turgut Berkes ve Karakutu soundcheckde yaşadıkları olumsuzluklardan (kuvvetle muhtemel) bu kadar durağan bi performans sergilemiş olabilir. Hiç beğenmedim dersem yalan olur çünkü grup elemanları enstrumanlarına hakimler ve gayet temiz çaldılar. Turgut Berkses'in müziğine önceden de aşinalığım var, belli bi saygım var bu sektöre yıllarını vermiş değerli bi sima olarak görüorum. Gerek ona gerekse gruba ayıp etmek istemiorum kesinlikle. Benim eleştirim Berkes dışında oldukça genç olan gruptan daha hareketli bi performans bekliodum, ama dediğim gibi aksilikler keyiflerini kaçırmış olabilir. Bi de onlardan sonra The Answer performansı beni çok etkiledi, o da var...
Ben Karakutu'nun playlistini begenmedim bi tek.. Bi de Berkant Celen harika bi performans sergiledi..
Veronique'in dediğinin yanı sıra şarkılarda pek haraketli olmadığı için durağan olması muhtemel. Birde seyirci faktörü çok önemli. Konseri en önden izliyorduk ve en önde tek sıra halindeydik. Arkamızda geniş bir alanda dans eden bir abla ve geniş geniş duran bir kaç kişi dışında herkes arkadaki ağaçların altında oturup bakıyordu sadece. Böyle bir faktörde eklenince performansta düşüş olmuş olabilir. Birde diğer gitaristin (Emre Kula sanırım) gitarı çok az, back vokali neredeyse hiç duyulmuyordu. TV'de kayıtlarında duyuldu mu? Cevabını Turgut Berkes başlığına alıntı yaparak yazarsan daha iyi olur gibi Shidow, konu direkt ona kayıyor çünküshidow yazdı:Turgut Berkes ve Karakutu soundcheckde yaşadıkları olumsuzluklardan (kuvvetle muhtemel) bu kadar durağan bi performans sergilemiş olabilir. Hiç beğenmedim dersem yalan olur çünkü grup elemanları enstrumanlarına hakimler ve gayet temiz çaldılar. Turgut Berkses'in müziğine önceden de aşinalığım var, belli bi saygım var bu sektöre yıllarını vermiş değerli bi sima olarak görüorum. Gerek ona gerekse gruba ayıp etmek istemiorum kesinlikle. Benim eleştirim Berkes dışında oldukça genç olan gruptan daha hareketli bi performans bekliodum, ama dediğim gibi aksilikler keyiflerini kaçırmış olabilir. Bi de onlardan sonra The Answer performansı beni çok etkiledi, o da var...
sleeping with the earth my dying bride