Bitmeyen Roman...
oda yapması gereken gibi ilerliyordu zaten lanet bir labirentin içinde kaybolmuşçasına , geride bıraktıgı onca anıyı birden silmişti sanki gözlerini geleceğin perdesi o kadar kapatmıştı ki , geçmişte kaybettiği hiçbir şeyin farkında değildi ,aynı sokaklarda ilerlediği gibi , beyninin lanet labirentindede geleceğe doğru ilerliyordu
- Darkfuneral
- Moderatör
- Mesajlar: 536
- Kayıt: 07 Şub 2003 01:00
- İletişim:
ışığın süzmesi azaldıkça yavaşlamaya başladı.sağında ve solunda kapılar vardı.biraz daha yürümeye devam etti.sağındaki kapının aniden açıldığını hissetti....
uyandığında bir sandalyede oturuyordu.çok ağır uykusu vardı.yeniden daldı.tekrar uyandığında sersem bir şekildeydi.başı çatlayacak gibiydi.eliyle ensesini okşadıktan sonra kendine gelmeye çalıştı.sandalyede oturduğunu hatırladı.öncelikle bulunduğu odayı inceledi.bu oda ona yabancı değildi.bir yerden hatırlıyor gibiydi.herşey kahverengine boyanmıştı.bildiğimiz ahşap zemin bile tekrardan kahverengiye boyanmıştı.ayağa kalktı.kulağının kesik olduğunu yüzünden süzülen kanı farkettikten sonra anladı....
uyandığında bir sandalyede oturuyordu.çok ağır uykusu vardı.yeniden daldı.tekrar uyandığında sersem bir şekildeydi.başı çatlayacak gibiydi.eliyle ensesini okşadıktan sonra kendine gelmeye çalıştı.sandalyede oturduğunu hatırladı.öncelikle bulunduğu odayı inceledi.bu oda ona yabancı değildi.bir yerden hatırlıyor gibiydi.herşey kahverengine boyanmıştı.bildiğimiz ahşap zemin bile tekrardan kahverengiye boyanmıştı.ayağa kalktı.kulağının kesik olduğunu yüzünden süzülen kanı farkettikten sonra anladı....
aklına birden van gogh geldi...ellerinde kurumuş kan izleri vardı...yatağının kenarında kan izleri...
acaba bunu kendi kendine o yapmış olabilir miydi? "yo yoo olamaz" diye düşündü...çünkü rüya görmüştü...bu da uyuduğunun kanıtıydı...yani bilinçsizce bişey yapmış olamazdı...ya da olabilir miydi?
bi bilim dergisinde rüyalarla ilgili okuduklarını anımsadı."rüyalar kısa sürelidir.uyanmadan biraz önce görülür" diye okumuştu dergide..o zaman çok kısa süredir uyuyor da olabilirdi...
çevreye bakındı.kulağını arıyordu...biraz ileride bi kapı gördü.kapı banyoya açılıyordu.içeri girdi.lavaboya kanlı elleriyle tutunup aynaya baktı.kanlı suratına!yıkamak için musluğu açmaya yeltendi ama!! o da ne!!! kulağı!! kulağı lavabonun içinde duruyordu...
acaba bunu kendi kendine o yapmış olabilir miydi? "yo yoo olamaz" diye düşündü...çünkü rüya görmüştü...bu da uyuduğunun kanıtıydı...yani bilinçsizce bişey yapmış olamazdı...ya da olabilir miydi?
bi bilim dergisinde rüyalarla ilgili okuduklarını anımsadı."rüyalar kısa sürelidir.uyanmadan biraz önce görülür" diye okumuştu dergide..o zaman çok kısa süredir uyuyor da olabilirdi...
çevreye bakındı.kulağını arıyordu...biraz ileride bi kapı gördü.kapı banyoya açılıyordu.içeri girdi.lavaboya kanlı elleriyle tutunup aynaya baktı.kanlı suratına!yıkamak için musluğu açmaya yeltendi ama!! o da ne!!! kulağı!! kulağı lavabonun içinde duruyordu...
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...
...içini müthiş bir ürperme kapladı.ne düşüneceğini bile karıştırdı.aklına hiç bir şey gelmiyordu.kısa süreli bir bellek kaybından sonra kulağını eline aldı,bir elinde kopmuş kulağı ötekiyle de diğer kulağını inceledi.artık emindi.kendi kulağıydı.hiç vakit kaybetmeden onu muhafaza etmeliydi.baktığı ayna bir dolaptı.orayı açtı ve içinden kulak temizleyicilerinin olduğu kabı boşaltıp içine kendi kulağını koydu.sonra biraz su döküp kapağını sıkıca kapattı.kabı ceketinin sol cebine koydu.dolaptaki pamukları ve sargı bezini karman çorman bir halde kulağana tutturdu.dolabı kapattı.son bir kez aynaya bakıp,buradan hemen çıkması gerektiğini düşündü.banyodan çıktı.sandalye odanın tam ortasında duruyordu.sandalyenin tam karşısındaki kapıya yöneldi.kapıyı aceleyle açtı...
sersemlemiş bir şekilde uyandı.en son hatırladığı şey kapıda birisinin yüzüne pamuk kapattığıydı.sanırım bayıltmışlardı.bütün vücudu uyuşmuştu.ayılmaya çalışıyordu fakat olmuyordu.ayağa kalktı.başı hala dönüyordu.tekrar sandalyeye oturdu.kulağını hatırladı.sol tarafını kontol etti.kulağı yerinde duruyordu.birden içini sevinç kapladı.sanırım rüyaymış dedi fakat kulağının arkasına doğru elini götürdüğünde dikiş izlerini farketti.içinden''inanmıyorum,böyle bir şey olamaz'' kelimeleri geçerken,elini ceketinin sol cebine attı.kap hala duruyordu.kabı çıkardı.kapağını açtı.kabın içinde ilk görüşte anlam veremediği bir et parçası vardı.eline aldı.inceledi ve yüksek sesle ''hayııııııırrrrrrrr olaaaaamazzzz'' diye bağırdı.fakat sesi çıkmıyordu.elindeki küçük diliydi.boğazını tutarak konuşmaya çalışıyordu.dudaklarının arasından çıkacak bir kelime dahi onu mutlu etmeye yetecekti...
sersemlemiş bir şekilde uyandı.en son hatırladığı şey kapıda birisinin yüzüne pamuk kapattığıydı.sanırım bayıltmışlardı.bütün vücudu uyuşmuştu.ayılmaya çalışıyordu fakat olmuyordu.ayağa kalktı.başı hala dönüyordu.tekrar sandalyeye oturdu.kulağını hatırladı.sol tarafını kontol etti.kulağı yerinde duruyordu.birden içini sevinç kapladı.sanırım rüyaymış dedi fakat kulağının arkasına doğru elini götürdüğünde dikiş izlerini farketti.içinden''inanmıyorum,böyle bir şey olamaz'' kelimeleri geçerken,elini ceketinin sol cebine attı.kap hala duruyordu.kabı çıkardı.kapağını açtı.kabın içinde ilk görüşte anlam veremediği bir et parçası vardı.eline aldı.inceledi ve yüksek sesle ''hayııııııırrrrrrrr olaaaaamazzzz'' diye bağırdı.fakat sesi çıkmıyordu.elindeki küçük diliydi.boğazını tutarak konuşmaya çalışıyordu.dudaklarının arasından çıkacak bir kelime dahi onu mutlu etmeye yetecekti...
aynı odadaydı...değişenler ise elindeki kan izleri, kıyafetleri ve olmayan küçük diliydi.ayrıca kulağı kesik olarak uyandığı sırada yanında olan kanlı bıçak da gitmişti.yatakta kan izleri yoktu.temiz bir çarşaf seriliydi.heryer temizlenmişti.tekrar banyoya gitmek istedi ama korktu.baktığında suratında veya vücudunda başka eksik görmek istemiyordu.küçük dilinden başka kesilen bi yeri var mı diye kontrol etti suratını ve vücudunu...hayır yoktu.biraz -bilmediği bi odada, tanımadığı insanlar tarafından tutulan bi insan ne kadar rahatlayabilirse- rahatladı.aynaya gitti.suratı tertemizdi.kan lekeleri yok olmuştu.ufak sıyrıklar vardı sadece...ve bi önceki günden bu yana sakalları uzamıştı.traş olmak istedi.dolabı açtı.bi ustura buldu.sabun da var mı diye bakmak için diğer kapağı da açtı.kapakta bi not vardı.
"ilk önce traş olmak istiyeceğini biliyordum.bu yüzden buraya bi ustura ve köpük bırakıyorum.ama sakın bu usturayla tekrar kulağını kesmeye kalkma...acemi van gogh!"
"ilk önce traş olmak istiyeceğini biliyordum.bu yüzden buraya bi ustura ve köpük bırakıyorum.ama sakın bu usturayla tekrar kulağını kesmeye kalkma...acemi van gogh!"
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...
...tekrarlanan şoklar onu normal davranmaya sürüklüyordu.ilk okuyuşta kendi kulağını kesmiş olabileceği fikri kendisine pek garip gelmedi.işini hallettikten sonra elindeki usturayı temizleyip ,ceketini tekrar giydi.usturayı cebine koyup banyodan dışarı çıktı.artık daha tedbirliydi,hareketleri daha yavaştı.her adımını düşünüyor normal davranmaya çalışıyordu.belki de böylesi onu rahatlatıyordu.bütün odayı tekrar kontrol etti.her şey yerli yerinde duruyordu.fakat duvarda belkide daha önce farketmediği bir resim vardı.bir at arabasının arkasındaki iki genç kadının resmiydi bu.o güne kadar gördüğü en güzel sarı renge bakıyordu.sarı hiç bu kadar güzel görünmemişti gözüne.sanki bir renk bu ressam tarafından yeniden yaratılmış gibi geldi.resime elledi orjinal bir hali vardı.pek anlamazdı fakat onlara bakmayı severdi.hatta resimlere bakmak onun için bir tutkuydu.daha yakından bakmak için resmi takılı olduğu duvardan çıkardı.arkasında aynen şöyle yazıyordu'' sevgili fernando ya ,1958 Utrecht.''
kendi isminin orada yazılı olmasına anlam verememişti.daha önce hiç resim yapmamış ya da hediye olarak almamıştı.sanırım başka bir Fernando idi bu. dikkatlice resmi yerine astı.
artık dışarı çıkmalıydı.bu saçmalığa bir son vermeliydi.kapıyı hızla açıp hemen geri çekildi.kapı gıcırdayarak açıldı.kapının girişinde hiç bir şey görünmüyordu.cebinden usturayı çıkarıp devam etti.kapıdan dışarı baktı.kimsecikler yoktu.etraf gayet aydınlıktı.uzunca bir koridor ileride bir salona bağlanıyordu.sessiz fakat hızlı adımlarla salona doğru ilerledi.salona vardığında gözleri kamaştıracak kadar yoğun bir sarı renkle karşılaştı.her yer sapsarıydı.bütün odaya bakmak imkansızdı.hatta nesnelerin rengini bile ayırt edemiyordu.hareket eden sarı bir şey farketti.fakat tam olarak kavrayamıyordu...
uyandığında aynı sandalyedeydi.sersemlemişti.etrafına baktı.elleri arkadan sandalyeye bağlanmıştı.aynı şekilde ayaklarıda.zorladı fakat kurtulamadı.etrafına bakmaya devame etti.burası bir mutfaktı. aniden arkasından bir ses yükseldi.''burası orası biraz daha dikkatli bak.''dedi.arkasına dönüp sesin sahibini görmeye çalıştığı anda boynunu hareket ettiremkediğini farketti.aynı ses''boşuna uğraşma, hareket ettiremezsin.boynunun tüm önemli noktalarından uzun ince iğneler geçirdim.''dedi....
kendi isminin orada yazılı olmasına anlam verememişti.daha önce hiç resim yapmamış ya da hediye olarak almamıştı.sanırım başka bir Fernando idi bu. dikkatlice resmi yerine astı.
artık dışarı çıkmalıydı.bu saçmalığa bir son vermeliydi.kapıyı hızla açıp hemen geri çekildi.kapı gıcırdayarak açıldı.kapının girişinde hiç bir şey görünmüyordu.cebinden usturayı çıkarıp devam etti.kapıdan dışarı baktı.kimsecikler yoktu.etraf gayet aydınlıktı.uzunca bir koridor ileride bir salona bağlanıyordu.sessiz fakat hızlı adımlarla salona doğru ilerledi.salona vardığında gözleri kamaştıracak kadar yoğun bir sarı renkle karşılaştı.her yer sapsarıydı.bütün odaya bakmak imkansızdı.hatta nesnelerin rengini bile ayırt edemiyordu.hareket eden sarı bir şey farketti.fakat tam olarak kavrayamıyordu...
uyandığında aynı sandalyedeydi.sersemlemişti.etrafına baktı.elleri arkadan sandalyeye bağlanmıştı.aynı şekilde ayaklarıda.zorladı fakat kurtulamadı.etrafına bakmaya devame etti.burası bir mutfaktı. aniden arkasından bir ses yükseldi.''burası orası biraz daha dikkatli bak.''dedi.arkasına dönüp sesin sahibini görmeye çalıştığı anda boynunu hareket ettiremkediğini farketti.aynı ses''boşuna uğraşma, hareket ettiremezsin.boynunun tüm önemli noktalarından uzun ince iğneler geçirdim.''dedi....
birden "yeter!" diye bağırdı...
-yeter!!! beni burda neden tutuyosun? kimsin sen? ne hakla beni buraya bağlıyabiliyosun? bıktım ulan sürekli aynı yerde uyanmaktan.kimsin sen?? ne hakla bu azına s.çtığımın iğnelerini boynuma soktun? yeter artık..yeteeeeeeeeer
ağlamaya başladı...
arkasındakinin ayağa kalktığını duydu.ona doğru geliyordu.yaklaşıyordu.bunu hissediyordu.ama göremiyordu onu.boynu acıyordu.gözyaşları iğnelerin girdiği yerleri yakarak aşağa akıyorlardı.
biraz sonra yoğun bi kadın parfümü kokusu aldı burnu.çok güzel bi kokuydu."beni burda esir tutan sanırım bi kadın...tanrım ne utanç verici..." diye geçirdi içinden.sonra kadın kulağına eğildi."kıpırdama...iğneleri çıkarıcam.sakin ol.kendini kasma.bu biraz acıyabilir..."kadının güzel kokusu başını döndürmüştü.kulağında, kadının ağzından gelen o sıcak havayı hissedince, ne zamandır bi kadın eline değmediğini düşündü.çok uzun zaman olmuştu...kadının kulağına gelen nefesi, o hoş kokusu ve sesi, ister istemez tahrik etmişti onu...bir an kadın ne derse yapacak duruma geldi."tamam" demek geldi içinden."bana ne yaparsan yap gıkımı çıkarmıycam"...ama sonra toparladı kendini.birden kadına sorular yağdırmaya başladı
-dur!! kimsin sen! neden burdayım? neden sürekli bayıltılıp uyandırılıyorum? ve sen be-ni nerdeeen tanıyorsuuuun??
kadın başta bu sinirli adama ne diyeceğini bilemedi.şaşırmıştı.sonra kontrolün kendinde olduğunu hatırlayıp iğnelerden birini hafifçe itekledi.adam acıyla kükreyince tekrar kulağına eğildi "bana bir daha bağırmayacaksın tatlım.tamam mı?" bunu söylerken biraz daha derine sokmuştu iğneyi...adam acıya dayanamıyordu artık.tekrar ağlamaya başladı."tamam, tamaaaam!! ne istiyosan yapıcam yeterki şu iğneleri çıkaaaar!" dedi.kadın gülümsedi.bu cevaptan hoşlanmıştı.bir an düşündü "acaba iğneleri çıkarmasam mı?".erkekleri kontrol altında tutmak hoşuna gidiyordu...iğneler orda olduğu sürece bu adamı istediği gibi kullanabilirdi...ama sonra acıdı ona.sonra iğneleri çıkarmaya başladı.
iğneler çıkarılırken acı çekiyordu fernando.bağıramıyordu.bunu belli etmek istemiyordu o kadına.ama acı dayanılmazdı.kanlı iğneler yere düşerken, kadını süzmeye başladı.kızıl saçlar, yeşil gözler...küçük, ucu kalkık bi burun.küçük tatlı dudaklar.saçları tek gözünü kapatmış,çok hoş bir yüzü vardı.
yavaş yavaş vücuduna indirdi gözlerini.üstünde vücudunu tamamen sarmış deri bi giysi vardı.vücudunda 1 gram fazlası yoktu kadının...belindeki kemer de bi tane uyuşturucu silah ve bi tanede bıçak vardı.işte tek kötü yanı buydu kadının...
-yeter!!! beni burda neden tutuyosun? kimsin sen? ne hakla beni buraya bağlıyabiliyosun? bıktım ulan sürekli aynı yerde uyanmaktan.kimsin sen?? ne hakla bu azına s.çtığımın iğnelerini boynuma soktun? yeter artık..yeteeeeeeeeer
ağlamaya başladı...
arkasındakinin ayağa kalktığını duydu.ona doğru geliyordu.yaklaşıyordu.bunu hissediyordu.ama göremiyordu onu.boynu acıyordu.gözyaşları iğnelerin girdiği yerleri yakarak aşağa akıyorlardı.
biraz sonra yoğun bi kadın parfümü kokusu aldı burnu.çok güzel bi kokuydu."beni burda esir tutan sanırım bi kadın...tanrım ne utanç verici..." diye geçirdi içinden.sonra kadın kulağına eğildi."kıpırdama...iğneleri çıkarıcam.sakin ol.kendini kasma.bu biraz acıyabilir..."kadının güzel kokusu başını döndürmüştü.kulağında, kadının ağzından gelen o sıcak havayı hissedince, ne zamandır bi kadın eline değmediğini düşündü.çok uzun zaman olmuştu...kadının kulağına gelen nefesi, o hoş kokusu ve sesi, ister istemez tahrik etmişti onu...bir an kadın ne derse yapacak duruma geldi."tamam" demek geldi içinden."bana ne yaparsan yap gıkımı çıkarmıycam"...ama sonra toparladı kendini.birden kadına sorular yağdırmaya başladı
-dur!! kimsin sen! neden burdayım? neden sürekli bayıltılıp uyandırılıyorum? ve sen be-ni nerdeeen tanıyorsuuuun??
kadın başta bu sinirli adama ne diyeceğini bilemedi.şaşırmıştı.sonra kontrolün kendinde olduğunu hatırlayıp iğnelerden birini hafifçe itekledi.adam acıyla kükreyince tekrar kulağına eğildi "bana bir daha bağırmayacaksın tatlım.tamam mı?" bunu söylerken biraz daha derine sokmuştu iğneyi...adam acıya dayanamıyordu artık.tekrar ağlamaya başladı."tamam, tamaaaam!! ne istiyosan yapıcam yeterki şu iğneleri çıkaaaar!" dedi.kadın gülümsedi.bu cevaptan hoşlanmıştı.bir an düşündü "acaba iğneleri çıkarmasam mı?".erkekleri kontrol altında tutmak hoşuna gidiyordu...iğneler orda olduğu sürece bu adamı istediği gibi kullanabilirdi...ama sonra acıdı ona.sonra iğneleri çıkarmaya başladı.
iğneler çıkarılırken acı çekiyordu fernando.bağıramıyordu.bunu belli etmek istemiyordu o kadına.ama acı dayanılmazdı.kanlı iğneler yere düşerken, kadını süzmeye başladı.kızıl saçlar, yeşil gözler...küçük, ucu kalkık bi burun.küçük tatlı dudaklar.saçları tek gözünü kapatmış,çok hoş bir yüzü vardı.
yavaş yavaş vücuduna indirdi gözlerini.üstünde vücudunu tamamen sarmış deri bi giysi vardı.vücudunda 1 gram fazlası yoktu kadının...belindeki kemer de bi tane uyuşturucu silah ve bi tanede bıçak vardı.işte tek kötü yanı buydu kadının...
everybody knows what the blues is all about ;
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...
it's a pain you can't live with
it's a woman you can't live without...
...kadının çekiciliğinden başı dönen fernando, o anki durumunu unutmuştu.çok güzeldi.kokuyla karışık görüntüsü,vahşiliği onu cezbetmeye devam ederken;
-benden ne istiyorsun? diye sordu fernando.aslında bu soruya gerçek anlamda bir cevap beklemiyordu.sanki o an öylesine sorulmuş bir soru gibiydi.
-sana bunları yapmak için bir şey istemem mi gerekir''dedi.
Fernando bir anlığına düşünmeye başladı.sanki buraya gelmeden önceki halinden daha iyi bir durumda olduğunu düşündü.paramparçaydı.umudunu yitirmişti.o evden ayrıldıktan sonra ne yapacağını tam olarak bilmeyen bir kaybedenden öteye geçemezdi.fakat burada onu şüpheye,korkuya,karmaşaya iten,onu bu yalnızlıktan -kötü olduğunu düşünsede- düşünen bir insan vardı.geçmişi bir şekilde unutmuştu.bu beterin beteri vardır sözünü anlatan bir durum değildi.
-biliyorum,şu anki durumumda belki de böyle bir neden gerekmeyebilir.fakat bir açıklama alabilir miyim?bunun saçmalık olduğunu ikimizde biliyoruz''dedi fernando.cezbedilmiş,yarı mutlu bir erkekten çok ağır soru beklenmemesi gayet doğaldı.parlak deri botlara sahip ayaklarını fernandonun bacaklarının arasından sandalyeye dayayan kadın:
-beni tanımıyorsun.aslında tanışmıştık fakat hatırlamana imkan vermiyorum.burada kaldıkça neden burada olman gerektiğini sana öğreteceğim.bunun mecburi bir eğitim olduğunu düşün.istersen kapı şurada çıkabilirsin diyeceğimi zannetme.bu arada amcamla tanışmış olmalısın.iyi bir adamdır kendisi.fakat bu iyiliği sadece görüntüdedir.cezalandırması gerekenleri hep cezalandırmayı bilmiştir.askerden kalma bir huy olsa gerek.hımm birde arasıra saçmalar ya da yalan söyler.sen onu dikkate alma.ben tekrar geleceğim.geldiğimde daha detaylı konuşuruz'' dedi.ayağını sandalyeden çeken kadın arkasına bakmadan mutfak kapısına yöneldi.bu arada fernando:
-beni burada böyle mi bırakacaksın.lütfen, neden bahsettiğini anlamadım.
neden bu işkence.''sözleri dökülürken.
- seninle amcam ilgilenecek.tedavi görmelisin.yaptıkların bağışlanamaz ve bunların cezasını kendi ellerimle vereceğim.ama şimdi dinlen yarın senin için zor bir gün olacak...
-benden ne istiyorsun? diye sordu fernando.aslında bu soruya gerçek anlamda bir cevap beklemiyordu.sanki o an öylesine sorulmuş bir soru gibiydi.
-sana bunları yapmak için bir şey istemem mi gerekir''dedi.
Fernando bir anlığına düşünmeye başladı.sanki buraya gelmeden önceki halinden daha iyi bir durumda olduğunu düşündü.paramparçaydı.umudunu yitirmişti.o evden ayrıldıktan sonra ne yapacağını tam olarak bilmeyen bir kaybedenden öteye geçemezdi.fakat burada onu şüpheye,korkuya,karmaşaya iten,onu bu yalnızlıktan -kötü olduğunu düşünsede- düşünen bir insan vardı.geçmişi bir şekilde unutmuştu.bu beterin beteri vardır sözünü anlatan bir durum değildi.
-biliyorum,şu anki durumumda belki de böyle bir neden gerekmeyebilir.fakat bir açıklama alabilir miyim?bunun saçmalık olduğunu ikimizde biliyoruz''dedi fernando.cezbedilmiş,yarı mutlu bir erkekten çok ağır soru beklenmemesi gayet doğaldı.parlak deri botlara sahip ayaklarını fernandonun bacaklarının arasından sandalyeye dayayan kadın:
-beni tanımıyorsun.aslında tanışmıştık fakat hatırlamana imkan vermiyorum.burada kaldıkça neden burada olman gerektiğini sana öğreteceğim.bunun mecburi bir eğitim olduğunu düşün.istersen kapı şurada çıkabilirsin diyeceğimi zannetme.bu arada amcamla tanışmış olmalısın.iyi bir adamdır kendisi.fakat bu iyiliği sadece görüntüdedir.cezalandırması gerekenleri hep cezalandırmayı bilmiştir.askerden kalma bir huy olsa gerek.hımm birde arasıra saçmalar ya da yalan söyler.sen onu dikkate alma.ben tekrar geleceğim.geldiğimde daha detaylı konuşuruz'' dedi.ayağını sandalyeden çeken kadın arkasına bakmadan mutfak kapısına yöneldi.bu arada fernando:
-beni burada böyle mi bırakacaksın.lütfen, neden bahsettiğini anlamadım.
neden bu işkence.''sözleri dökülürken.
- seninle amcam ilgilenecek.tedavi görmelisin.yaptıkların bağışlanamaz ve bunların cezasını kendi ellerimle vereceğim.ama şimdi dinlen yarın senin için zor bir gün olacak...
- whatsername
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 1072
- Kayıt: 28 Oca 2006 01:00
kapı birden açıldı. ışık fernando'nun gözünü alıyordu. korktu, heyecanlandı... kıpırdamak istedi, belki bi kaçış yolu bulmak istiyordu ama yapamadı. hareket edemedi... karşısında o kadını gördü. kadın içeri bir adım attı, durdu. fernandoya uzun uzun baktı ve yanına ilerledi... kadının kapıdan çekilmesiyle birlikte fernando, onun yalnız olmadığını anladı. kapıda bekleyen 3 adam daha vardı ve bunlar çok ürkütücüydü... fernando başına neler gelebileceğini tahmin etmeye çalışıyordu ama anlam veremediği bütün bu olaylar karşısında hiçbir şey düşünemiyordu...
Lasciate mi cantare
o kadınla tekrar göze göze geldiğinde beyninde şimşekler çaktı kadına bakarak ona anlatması gereken şeyler olduğunu sölerek kulağına eğilmesini istedi kadında şaşkınlığı üzerinde atarak fernandonun yanına geldi.Fernando kısık sesiyle kadının kulağına bişeyler fısıldamaya başladı...
Nerden Bilirdim HaYatın Önce SınAv Yapıp SoNra Ders Verdiğni...
- hi_fi_girl
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 769
- Kayıt: 08 Eki 2006 00:00
- hi_fi_girl
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 769
- Kayıt: 08 Eki 2006 00:00
bir an toparlandı sanki.. ama yine kesik kesik görüntüler, zor sağladığı direncini kırıp, baktığı yerleri kör ediyordu.. bu kabusun ne zaman biteceğini dahi sorgulayamazken, kendini birdenbire attığı koltukta buldu. camdan sızan akşam güneşinin, halı üstüde yaptığı şekillere kaydı anlamsız bakan gözleri. İstiyordu ki bu sessiz akşamüstüde biri gelsin ve onu sirkeleyip uyandırsın bu sarhoşluktan...