Zeki Kayahan Coşkun
Zeki Kayahan Coşkun
alem fm de yayın yapan dinlenmesi gereken bi şahıs programın adını da yazalım :matrax
http://www.zekirdek.com/
http://www.zekirdek.com/
En son doacan tarafından 17 Ara 2006 22:32 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
- rahibe_teresa
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 715
- Kayıt: 16 Kas 2005 01:00
- Konum: izmiR_
zkc ye bi takılırsanız bırakamıosunuz baımlılık yapıo resmen. artık günlük hayatın bi parçası olarak gidip 11de radyoyu açıosun
yataın içinde yorganın altında dinlerken programı yha bedduası tutarsa die düşünmeden edemeip yok canım die gülüosun kendine ama içinde yine de bi şüphe kalıo..
yeri gelio "kelebeksin ömürsün sen gününü görürsün bırakıp gittin beni çekip vursam ölürsün" sözleriyle diline dolanan şarkıyı söylerken buluosun kendini..
güsel şey metrax dinnemek
yataın içinde yorganın altında dinlerken programı yha bedduası tutarsa die düşünmeden edemeip yok canım die gülüosun kendine ama içinde yine de bi şüphe kalıo..
yeri gelio "kelebeksin ömürsün sen gününü görürsün bırakıp gittin beni çekip vursam ölürsün" sözleriyle diline dolanan şarkıyı söylerken buluosun kendini..
güsel şey metrax dinnemek
\\ kimdi giden kimdi kalan giden mi suçluduR heR zaman.. //
zeki kayahan coşkun
Ben bi ara delisi olmuştum resmen aslında hala öleyimde okul olduğu için zor oluyo ya...ama ayten ablaya hasta oluyorum öldürüyo kadın beni çok şekerr..
- rahibe_teresa
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 715
- Kayıt: 16 Kas 2005 01:00
- Konum: izmiR_
zeki kayahan coşkun
dinleyemiyorum artık ayten ablacığımı çok özledim zekiden daha çok hemde
bagımlılık yapıo wala....4yıldır dinliorumm ama artkın 2ye kadar dayanamıorum hep bu öss yüzünden asıorum bayadır.
zeki abi harika bişi yaa moral bozukluna birebir gidioo bu program...matrax alemine sewgiler we saygılar...
zeki abi harika bişi yaa moral bozukluna birebir gidioo bu program...matrax alemine sewgiler we saygılar...
Önce çizene kadar öleceksin sonra ölene kadar çizeceksin... #buvons mon ami #
gerçekten insanın ağzına dolanıyo şarkısı...
derdim başımdan aşkın
vurgunum sana vurgun
öyle uzakta durma
bizi gören kudursun
brezilya gibi tenin
sürekli ince ve narin
bi üflesem uçarsın
rio de janeirodasın
kelebeksin ömürsün
sen gününü görürsün
bıraktın gittin beni
çekip vursam ölürsün
yar ellere ellere
vurdum sazın tellere
margarinim ekmeğe
kolay sürülsün diye
kapitalist kaygılar yedi bitirdi beni
istediğim neydi ki bir cherokee cherokee
kelebeksin ömürsün
sen gününü görürsün
bıraktın gittin beni
çekip vursam ölürsün
derdim başımdan aşkın
vurgunum sana vurgun
öyle uzakta durma
bizi gören kudursun
brezilya gibi tenin
sürekli ince ve narin
bi üflesem uçarsın
rio de janeirodasın
kelebeksin ömürsün
sen gününü görürsün
bıraktın gittin beni
çekip vursam ölürsün
yar ellere ellere
vurdum sazın tellere
margarinim ekmeğe
kolay sürülsün diye
kapitalist kaygılar yedi bitirdi beni
istediğim neydi ki bir cherokee cherokee
kelebeksin ömürsün
sen gününü görürsün
bıraktın gittin beni
çekip vursam ölürsün
- _RockMania_
- Üye
- Mesajlar: 189
- Kayıt: 11 Ara 2006 01:00
- Konum: İSt@NBulllll- Cennet Mübarek :D
- shadow_girl
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 606
- Kayıt: 24 Haz 2006 00:00
- Konum: yalova
Zeki Kayahan COŞKUN Kimdir?..
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Hep çocuktu...
Yine çocuk...
Saçları kumral...
Dümdüz...
Ipıl ıpıl parlıyan bir çocuktu...
Yine çocuk...
Uyurken dudaklarının kavuştuğu kenarından, gerdanına doğru uyku suyu akan...
Üzerindeki yeşil battaniyesinin birazı yere doğru uzanan bir çocuktu...
Telaşsız...
Umarsız...
Kirli...
Kuruyunca griye çalan çamurları; suratında, ellerinde, dizlerinde taşıyan bir çocuktu...
Gecenin bir yarısında ateşi çıkan...
Kusan...
Üşüyen...
Anasının baş ucunda sabahladığı bir çocuktu...
Babası işe gidince, ne gereği varsa, ağlayan...
Akşam olup da dönünce mutlu olan...
Yağmur birikintilerinde kağıt kayıklar yüzdürmüş...
Keskince katladığı her bir uçağı yere düşmüş...
Ayağına, paslı olup olmadığı ebeveynleri tarafından merak edilen, çiviler batmış...
Pasın neden önemli olduğunu kavrayamamış...
Kanamış bir çocuktu...
Yine çocuk...
Sigara görünümlü sakızlar çiğnemiş...
En berbat, mikrop dolu pembe gofretleri yemiş...
Leblebi tozu boğazında kalmış...
Niyet çekmiş...
Elvan gazozunu bir dikişte içebilmiş...
Uçan balonu olmuş...
Siyah okul önlüğü giymiş...
Kırmızı Pinokyo bisikletine rahatça binebilecek, geniş sokaklara sahip olmuş,
Bisikletinin kırmızısından utanan bir çocuktu...
Yarısı apartmanlarla, yarısı bahçeli evlerle dolu mahallesi çalınmış...
Çocukluğunun üzerine A, B, C blok diye kategorize edilerek, havuzlu siteler yapılmış bir çocuk...
Üzerinde masmavi gökyüzünün olduğu bir çocuktu...
Peçeteyle, kağıt havluyla değil; elbeziyle ağzı silinmiş...
Anne tarafından iyice bastırılınca daha iyi paklar diye düşünülen elbezi dokusunun ağzını acıttığı bir çocuktu...
Elbezinin sabun tadının hala dudaklarında olduğu bir çocuk...
Yine çocuk...
Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?..
Seni bize götürelim, bizim oğlumuz olur musun?..
Ve benzeri aptalca sorularla dimağı yoklanmış...
Misafirliğe gidildiğinde misal muzdan, kendisine düşen adetten daha fazlasını yiyince evde olsa yemez, bir yere gidince hep böyle oluyor ana-baba utancını duymuş...
Ev sahibi kişi bir an için uzaklaştığında kaş göz işaretleriyle uyarılan, yediği muz zehir zıkkım edilmiş bir çocuktu...
Nalbura gidip bilmemkaçnumara boya almış, sonra bir ton açığı olsa iyi olur tespitiyle nalbura bir kez daha gönderilmiş, yolda giderken küfretmiş...
Evde badana yapılırken mutlu olsun diye eline küçük bir fırça verilmiş, onun boyadığı yerler badanacı kişi tarafından umursanmadan tekrar boyanmış...
Bu güvensizliğe anlam verememiş bir çocuktu...
Alışverişi gönderilirken verilen paranın üstüyle kendine istediğin bir şeyi alabilirsin özgürlüğü sunulmuş, eve gelindiğinde illa ki kendine ne aldın merakıyla karşılanmış...
Sen dururken annen mi gitsin ekmek almaya siteminden etkilenip, televizyondaki filmi yarım bırakarak bakkala ekmek almaya gitmiş...
Evin ekmek ihtiyacı hep seyrettiği en güzel filmlere denk düşmüş...
Bakkal ev arasındaki mesafede ekmeğin ucunu ısırarak gıda etmiş bir çocuktu...
Yine çocuk...
Evden çıkarken,Paran var mı? sorusuna "Hayır yok" yerine, seri şekilde "Var var" diyen, tam kapıyı kapatacakken,"Şunu da al bulunsun, lazım olur" baba sıcaklığıyla karşılaşmış bir çocuktu...
Parayı utana sıkıla alırken, paraya bakmıyormuş gibi yapan...
"Valla param var yaaa" sahtekarlığına sığınmakta ısrar eden çulsuz...
İçten içe "Ulan baba ne kadar anlayışlısın, sağol be ya" sessizliğinde sevinen bir çocuktu...
Yine çocuk...
***
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
At arabalarının, kamyonetlerin arkasına takılmış...
Arkadaşları tarafından "Abi takılan var, takılan var" diye gammazlanmış...
Minibüslerde, otobüslerde midesi bulanınca annesi tarafından "aklına getirme midenin bulandığını" öğüdüyle yüzleşmiş...
Bu öğüdü ciddiye alıp "Aklıma getirmiycem, getrimiycem işte" diye mücadele etmiş ve bunu başaramamış bir çocuktu...
Depozitolu şişeleri evden çaktırmadan yürütüp bakkala satarak harçlığını çıkarmış...
Ebe tura bir ki üç, yerden yüksek, Japon kale, dokuz aylık... gibi oyunlara doymayan...
Hava kararmadan evde olması gerekmiş bir çocuktu...
Yine çocuk...
Evdeki terliklerin salon, mutfak, banyo, balkon terliği şeklinde ayrılmasına anlam veremeyen...
Balkon terliğiyle odalarda, diğer terliklerle balkonda dolaştığında azarlanmış bir çocuktu...
Yine çocuk...
Banyo yapmayı sevmeyen...
Taşa oturunca gerçekten karnı ağrıyan...
Acıkınca eve şöyle bir uğrayıp ekmeğin arasına domates destekli bir şeyler koydurarak evden bir çırpıda çıkan...
Evden çıkarken ayakkabıların giyilmesi esnasında ekmeği yanından dişleyerek ağzında tutan...
Çıtalı uçurtma yapmayı asla öğrenemediğinden, marangozdan yalvar yakar aldığı çıtaları mahallenin abilerine gözü kapalı teslim eden bir çocuktu...
***
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Ağlamaktan utanmayan...
Akşama köfte, patates kızartması yapıldı mı sevinçten deli olan...
Köfteleri, patatesleri yerken yarına kalma ihtimalini düşünen...
Ertesi gün buzdolabını açtığında bir tane olsun köfteye rastlayamayan...
Tek tük kalmış, pörsümüş patateslere tenezzül etmeyen bir çocuktu...
Yine çocuk...
Bütün spor ayakkabılarına"esem spor" denilen...
Ayakkabı bağlamayı geç öğrenmiş...
Kış günlerinde pantolonunun altına zorla külotlu çorap giydirilmiş...
Arabaların şoför tarafındaki camlarından içeriye dikkatlice bakarak "arabanın kaç yaptığını" öğrenmekten keyif alan...
"Kızların içinde kızılcık bebek" küçümseyişini fazlasıyla tatmış bir çocuktu...
Yine çocuk...
***
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Düğünlere götürülmüş...
Düğünlerde mahalli sanatçının "anneler babalar çocuklarınızı yanınıza alın" uyarısıyla sahneden alınmış...
Sonra tekrar sahneye fırlamış...
Adını bilmeyenlerin "Küçüüüükkkkkkk... Şişşşştttt küçüüüükkk" seslenişine maruz kalmış bir çocuktu...
Bir çocuk...
Kocaman kocaman sevdaları olan...
Hep en kudretli kendisinin aşık olduğunu sanan, öylesine bir çocuktu...
Yine çocuk...
***
O işte...
O...
Daha ne olsun...
Nasıl söylesek?..
Nasıl anlatsak?..
Pasaklıdır mesela...
Dağınık...
Hep dağınık...
Kendisini dağıtacak sevdaları kolay bulması bundan belki...
Belki bundan iflah olmaz bir gönül adamı...
Dağınık...
Ruhu... Beyni... Mekanı...
Her yeri dağınık... Öyle biri...
Yalancı...
Kendisini kandıracak kadar yalancı...
Hiç bir hayali yok...
Olmadı...
Olmayacak da...
Asabi...
Sabırsız...
Ama en çok da dağınık...
Ruhu... Beyni... Mekanı...
Her yeri dağınık... Öyle biri...
Öylesine yaşıyor...
Öylesine...
Öyle..
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Yine çocuk...
Hep çocuk...
Hep...
Herkes kadar çocuk...
Herkes...
Alem Fm'den alıntıdır arkadaşlar.
Matrax'ı radyodan dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. gecenize renk katan bi program. dün elektrik süpürgesiyle liposakşın yaptırdı bir elemana :p
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Hep çocuktu...
Yine çocuk...
Saçları kumral...
Dümdüz...
Ipıl ıpıl parlıyan bir çocuktu...
Yine çocuk...
Uyurken dudaklarının kavuştuğu kenarından, gerdanına doğru uyku suyu akan...
Üzerindeki yeşil battaniyesinin birazı yere doğru uzanan bir çocuktu...
Telaşsız...
Umarsız...
Kirli...
Kuruyunca griye çalan çamurları; suratında, ellerinde, dizlerinde taşıyan bir çocuktu...
Gecenin bir yarısında ateşi çıkan...
Kusan...
Üşüyen...
Anasının baş ucunda sabahladığı bir çocuktu...
Babası işe gidince, ne gereği varsa, ağlayan...
Akşam olup da dönünce mutlu olan...
Yağmur birikintilerinde kağıt kayıklar yüzdürmüş...
Keskince katladığı her bir uçağı yere düşmüş...
Ayağına, paslı olup olmadığı ebeveynleri tarafından merak edilen, çiviler batmış...
Pasın neden önemli olduğunu kavrayamamış...
Kanamış bir çocuktu...
Yine çocuk...
Sigara görünümlü sakızlar çiğnemiş...
En berbat, mikrop dolu pembe gofretleri yemiş...
Leblebi tozu boğazında kalmış...
Niyet çekmiş...
Elvan gazozunu bir dikişte içebilmiş...
Uçan balonu olmuş...
Siyah okul önlüğü giymiş...
Kırmızı Pinokyo bisikletine rahatça binebilecek, geniş sokaklara sahip olmuş,
Bisikletinin kırmızısından utanan bir çocuktu...
Yarısı apartmanlarla, yarısı bahçeli evlerle dolu mahallesi çalınmış...
Çocukluğunun üzerine A, B, C blok diye kategorize edilerek, havuzlu siteler yapılmış bir çocuk...
Üzerinde masmavi gökyüzünün olduğu bir çocuktu...
Peçeteyle, kağıt havluyla değil; elbeziyle ağzı silinmiş...
Anne tarafından iyice bastırılınca daha iyi paklar diye düşünülen elbezi dokusunun ağzını acıttığı bir çocuktu...
Elbezinin sabun tadının hala dudaklarında olduğu bir çocuk...
Yine çocuk...
Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?..
Seni bize götürelim, bizim oğlumuz olur musun?..
Ve benzeri aptalca sorularla dimağı yoklanmış...
Misafirliğe gidildiğinde misal muzdan, kendisine düşen adetten daha fazlasını yiyince evde olsa yemez, bir yere gidince hep böyle oluyor ana-baba utancını duymuş...
Ev sahibi kişi bir an için uzaklaştığında kaş göz işaretleriyle uyarılan, yediği muz zehir zıkkım edilmiş bir çocuktu...
Nalbura gidip bilmemkaçnumara boya almış, sonra bir ton açığı olsa iyi olur tespitiyle nalbura bir kez daha gönderilmiş, yolda giderken küfretmiş...
Evde badana yapılırken mutlu olsun diye eline küçük bir fırça verilmiş, onun boyadığı yerler badanacı kişi tarafından umursanmadan tekrar boyanmış...
Bu güvensizliğe anlam verememiş bir çocuktu...
Alışverişi gönderilirken verilen paranın üstüyle kendine istediğin bir şeyi alabilirsin özgürlüğü sunulmuş, eve gelindiğinde illa ki kendine ne aldın merakıyla karşılanmış...
Sen dururken annen mi gitsin ekmek almaya siteminden etkilenip, televizyondaki filmi yarım bırakarak bakkala ekmek almaya gitmiş...
Evin ekmek ihtiyacı hep seyrettiği en güzel filmlere denk düşmüş...
Bakkal ev arasındaki mesafede ekmeğin ucunu ısırarak gıda etmiş bir çocuktu...
Yine çocuk...
Evden çıkarken,Paran var mı? sorusuna "Hayır yok" yerine, seri şekilde "Var var" diyen, tam kapıyı kapatacakken,"Şunu da al bulunsun, lazım olur" baba sıcaklığıyla karşılaşmış bir çocuktu...
Parayı utana sıkıla alırken, paraya bakmıyormuş gibi yapan...
"Valla param var yaaa" sahtekarlığına sığınmakta ısrar eden çulsuz...
İçten içe "Ulan baba ne kadar anlayışlısın, sağol be ya" sessizliğinde sevinen bir çocuktu...
Yine çocuk...
***
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
At arabalarının, kamyonetlerin arkasına takılmış...
Arkadaşları tarafından "Abi takılan var, takılan var" diye gammazlanmış...
Minibüslerde, otobüslerde midesi bulanınca annesi tarafından "aklına getirme midenin bulandığını" öğüdüyle yüzleşmiş...
Bu öğüdü ciddiye alıp "Aklıma getirmiycem, getrimiycem işte" diye mücadele etmiş ve bunu başaramamış bir çocuktu...
Depozitolu şişeleri evden çaktırmadan yürütüp bakkala satarak harçlığını çıkarmış...
Ebe tura bir ki üç, yerden yüksek, Japon kale, dokuz aylık... gibi oyunlara doymayan...
Hava kararmadan evde olması gerekmiş bir çocuktu...
Yine çocuk...
Evdeki terliklerin salon, mutfak, banyo, balkon terliği şeklinde ayrılmasına anlam veremeyen...
Balkon terliğiyle odalarda, diğer terliklerle balkonda dolaştığında azarlanmış bir çocuktu...
Yine çocuk...
Banyo yapmayı sevmeyen...
Taşa oturunca gerçekten karnı ağrıyan...
Acıkınca eve şöyle bir uğrayıp ekmeğin arasına domates destekli bir şeyler koydurarak evden bir çırpıda çıkan...
Evden çıkarken ayakkabıların giyilmesi esnasında ekmeği yanından dişleyerek ağzında tutan...
Çıtalı uçurtma yapmayı asla öğrenemediğinden, marangozdan yalvar yakar aldığı çıtaları mahallenin abilerine gözü kapalı teslim eden bir çocuktu...
***
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Ağlamaktan utanmayan...
Akşama köfte, patates kızartması yapıldı mı sevinçten deli olan...
Köfteleri, patatesleri yerken yarına kalma ihtimalini düşünen...
Ertesi gün buzdolabını açtığında bir tane olsun köfteye rastlayamayan...
Tek tük kalmış, pörsümüş patateslere tenezzül etmeyen bir çocuktu...
Yine çocuk...
Bütün spor ayakkabılarına"esem spor" denilen...
Ayakkabı bağlamayı geç öğrenmiş...
Kış günlerinde pantolonunun altına zorla külotlu çorap giydirilmiş...
Arabaların şoför tarafındaki camlarından içeriye dikkatlice bakarak "arabanın kaç yaptığını" öğrenmekten keyif alan...
"Kızların içinde kızılcık bebek" küçümseyişini fazlasıyla tatmış bir çocuktu...
Yine çocuk...
***
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Düğünlere götürülmüş...
Düğünlerde mahalli sanatçının "anneler babalar çocuklarınızı yanınıza alın" uyarısıyla sahneden alınmış...
Sonra tekrar sahneye fırlamış...
Adını bilmeyenlerin "Küçüüüükkkkkkk... Şişşşştttt küçüüüükkk" seslenişine maruz kalmış bir çocuktu...
Bir çocuk...
Kocaman kocaman sevdaları olan...
Hep en kudretli kendisinin aşık olduğunu sanan, öylesine bir çocuktu...
Yine çocuk...
***
O işte...
O...
Daha ne olsun...
Nasıl söylesek?..
Nasıl anlatsak?..
Pasaklıdır mesela...
Dağınık...
Hep dağınık...
Kendisini dağıtacak sevdaları kolay bulması bundan belki...
Belki bundan iflah olmaz bir gönül adamı...
Dağınık...
Ruhu... Beyni... Mekanı...
Her yeri dağınık... Öyle biri...
Yalancı...
Kendisini kandıracak kadar yalancı...
Hiç bir hayali yok...
Olmadı...
Olmayacak da...
Asabi...
Sabırsız...
Ama en çok da dağınık...
Ruhu... Beyni... Mekanı...
Her yeri dağınık... Öyle biri...
Öylesine yaşıyor...
Öylesine...
Öyle..
Bir çocuk Zeki Kayahan Coşkun...
Yine çocuk...
Hep çocuk...
Hep...
Herkes kadar çocuk...
Herkes...
Alem Fm'den alıntıdır arkadaşlar.
Matrax'ı radyodan dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. gecenize renk katan bi program. dün elektrik süpürgesiyle liposakşın yaptırdı bir elemana :p
- CanDy_GirL
- Üye
- Mesajlar: 26
- Kayıt: 11 Tem 2007 00:00
- Konum: D.ßaKır
Re: zeki kayahan coşkun
hala çıkıyomu ya ayten abla...bende bayılıyodum onakitten yazdı:dinleyemiyorum artık ayten ablacığımı çok özledim zekiden daha çok hemde
kara kanatlı melek oldum;kutsandı kötülüklerim=)
- Sadeceucnokta
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 526
- Kayıt: 24 Oca 2007 01:00
- Konum: İstanbul
Uykusuz gecelerimde dinlediğim sayılı radyo programlardan birisinin yapımcısı .. Bekliyorum bir gün rocktr den arkadasların atraksiyonlara katılmasını ..
kapanıs yada acılıs müzigi her neyse dilime dolanıyor bazı zamanlar ..
"Dört duvar arası kapanmazki
sendeki özgür ruh
Ölünce parçalanmazki
bendeki özgür ruh
Sevişe sevişe azalmazki
tendeki özgür ruh
Kopyalarak çoğalmazki
gendeki özgür ruh. "
kapanıs yada acılıs müzigi her neyse dilime dolanıyor bazı zamanlar ..
"Dört duvar arası kapanmazki
sendeki özgür ruh
Ölünce parçalanmazki
bendeki özgür ruh
Sevişe sevişe azalmazki
tendeki özgür ruh
Kopyalarak çoğalmazki
gendeki özgür ruh. "
Eskidendi, eskidendi, çok eskiden...
Yer yer biçimsiz dinleyiciyi umarsizca ezen ve bazen bunu abartan bir radyo programcisi.D0nleyicilere gecenin bir vakti çesitli atraksiyonlar yaptirmasida cabasi.Pek hazetmesemde arada dinleyesim gelir.Milletin salakligiyla oynamasi ho$uma gidiyor.Sonuçta bunu dinleyici kitlesi belirliyor ( bu salakliklari )
Boşlukta kemiklerin kanattığı karanlık; Sürekli geceye bölünen saatlerin asıldığı yer. Kıyı boyunca çalınan sabah:Esrik tin.Sehpada unuttum başımı, us yitik..
- herhangi_biri
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 909
- Kayıt: 04 Şub 2006 01:00
- Konum: far far away
- İletişim:
- shadow_girl
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 606
- Kayıt: 24 Haz 2006 00:00
- Konum: yalova
www.zekirdek.com da ki yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Bilgilendirici ve eğlenceli yazıları var bu adamın.
- angel_of_the_hell
- Müdavim Üye
- Mesajlar: 2175
- Kayıt: 18 Mar 2005 01:00
- Konum: olmayı asla istemediim yerden..
walla programını henüz dinleyemedim ama.. *meğer annem haklıymış* adlı kitabında hiç iş yok.. onu söleyebilirim..
***Derdin varsa $arap olayım...*** Düğün, ni$an, sünnet ve bilumum kutlamalar için itinayla albüm yapılır.. ula$mak isteyenler bana ula$cak bi yol bulsunlar.. =)
{Minno$um.. Pamuktun, bulut oldun..}
{Minno$um.. Pamuktun, bulut oldun..}